İşten yeni çıkmıştı. Yavaş ve yorgun adımlarla yürüyordu. Kolundaki çantasını taşımak, ona bir eziyet gibi geliyordu. Soğuk hava, minik bedenine çarptıkça, giydiği kıyafetten dolayı daha pişmanlık duyuyordu, nereden bilebilirdi ki havanın bir anda bu kadar soğuyabileceğini?
Askeriyenin olduğu yerden sağa dönecek ve evinin bulunduğu sessiz ve karanlık sokağına giriş yapacaktı. Karanlık sokaklarda, sarı, uzun ve dalgalı saçları adeta parlıyordu. Sadece saçları değil, kıyafetleri de parlıyordu.
Gökyüzüne bakarak, sakin bir şekilde yürüyordu. Etrafta geçen araba sayısı çok fazla değildi. Yanında öğrencilerin sınav kağıtları vardı. Okuldan geç çıkmıştı, öğrencilerin sınav kağıtlarını hızlıca okuyup, yarına yetiştirebilmek için, onların baskıları altında kalmaktan korkuyordu.
Arkasında duyduğu yeni, yavaş ve ağır adım sesleriyle bütün sakinliğini bozulmuştu. Eteğinin kumaşını biraz aşağıya çekiştirdi. Arkasında bir adam vardı ve o, erkeklerden çok korkuyordu. Annesini abisi öldürmüştü, o erkekleri sevmezdi ve onlardan korkardı.
Derin nefes aldı. Yolda kimse olmamasına rağmen bir sağına ve bir soluna baktı. Karşıya geçti. Arkasındaki adım sesleri onu takip etti.
Evine doğru girmesi gereken sokağın başına adım attığında, arkasındaki adım sesleri daha duyulur hale gelmişti, o yaklaşmıştı.
Etrafına hızlıca bakındı, kimsecikler yoktu. Yaşadığı ülkede herkes istediğini yapıyordu, kanunlar işlemiyordu, özellikle erkeklere. Korkusu daha da büyüdü. Kalbi çok daha hızlı atmaya başladı. Arkasındaki kişi hakkında sadece paranoyak olduğunu düşünmeye çalıştı. Onun bir şey yapmayacağını söyleyip kendisini avutmaya ve sakinleştirmeye çalıştı.
Arkasına baktı. Sonra hemen önüne döndü. Aralarında sadece birkaç adım mesafesi vardı. Maskesini geçirmiş, yaşlı bir adamdı. Cesur ve kendinden emin adımlarıyla, gencecik kızı takip ediyordu, çünkü o korkmuyordu, o bir erkekti, minik kız onu şikayet ederse, yine o serbest kalacaktı.
Kıyafetlerini düzeltti kız. Ardından hızlıca durdu. Arkasındaki adım sesleri de bir anda kesildi. Emin olmuştu artık, takip ediliyordu ve onun evinin olduğu sokak, askeriyenin kameralarının görmediği bir açıklıktaydı.
Titrek bir nefes aldı. Çok korkuyordu. Arkasındaki adım sesleri yaklaştı. Tam hareket edecekken, pis bir erkek eli, ağızını kapatıp onu geriye doğru, göbekli ve kıllı bir bedene doğru çekti. Kilolu bir el, onun ince ve pürüzsüz belini kavradı. Ten rengi farkı çok belliydi, kız bembeyazken o, simsiyahtı. O adam ülkeye gelen bir göçmendi ve ülke sahibini korkutuyor onu taciz ediyordu.
Kız, onun pis eline doğru çığlık attı. Çırpındı, kaçmaya çalıştı. O adam ise, kızı kendisine doğru bastırdı, kulakına eğildi ve fısıldadı; "Sakin ol şeker kız, canını yakmayacağım."
Korkusunu daha da arttırdı onun yaşlı, çatlak ve sapık tonu. Giydiği topuklu ayakkabısını, yaşlı adamın ayağına bastı. Adam acıyla geri çekildi. Kız hızlıca ileriye koştu. O adamın sendelediğini görünce yola doğru, insanlığa doğru koştu. Adam bunu fark etti, kendisini riske atamazdı, tüm ülkede isminin tacizci olarak geçmesini ve hak ettiği kadar almasa da birkaç sene hapis yatıp sicilini kirletmek istemiyordu. Kızı koşarak takip etti.
Askeri forması üstünde olan ve çevreyi kontrol etmek için çıkan bir oğlan yavaş adımlarla, bir eli belindeki silahında, diğer eli kalçasında yürüyordu. Asker olmak istiyordu, vatanını korumak, insanların can güvenliğinden emin olmak istiyordu, insanlar tarafından övgü ve saygı görmek, terfi edilmek, yüzbaşı gibi üst rütbelere kadar atanmak istiyordu. Ancak ülkesi, askerleri kendi ırkı için değil, başka ırklara şehit ettiriyordu, ve o başka ırklar için canını vermek istemiyordu, o onlardan nefret ediyordu. Canı sıkılmıştı.
YOU ARE READING
İsimsiz Bölüm 1
Romanceokulda yeni bir hikaye dusunmusummm aklima bu geldi, lezbiyen/gay hikayeleri sarmiyor pek, biraz gercekcilige dönmek istedimmm