Ilk zamanlar kabullenmemiştim faişe olduğumu. Oysa ki küçükken tek bir erkeğin sevdiği biricik karısı olma hayalleriyle büyümüştüm.
18 yaşında daha gençliğimin baharındayken sanki ruhum ölmüştü. Yetimhaneden çıktığımda öyle çok caresizdim ki yanımda kimse yoktu.
Bir işe girmiştim.
Saftım, toydum ve sevgiye açtım.
Bu eski barda gelen müşterilere servis yapmaya başladım.
Telefon numaramı isteyenler oldu. Çıkışta takip edenler ,
Sıkıştıranlar...
Hiç birine taviz vermedim.
Kendimi korudum kolladım.
Dimdik durdum ayakta.
Bazen kendimi atıp kurtulmak istedim.
Istanbul'a bu koca şehre lanet ettim yıllarca.
Sövdüm, saydırdım.
Eğer herkes gerçekten hakettiğini yaşıyorsa, ben bunları hakedecek naptım ?
Diye sordum aynaların önünde kendime.
Aşka inanmaz oldum.
Kimsem yoktu ne arayanım ne soranım .
Ne de; düşünce elini uzatacak olanım...
Erkekler için sadece yatakta
İyi bir partnerdim.
Ve bu benim canımı çok acıtıyordu.
Gündüz bir hiç olup gece yıldız gibi parlamak istemiyordum ben...
Eski barın iğrenç müziklerine ve ağzı yüzü içkiden birbirine girmiş piçlere servis vermek beni deli ediyordu.
Hepsi sadece sevişmek için doğmuş gibilerdi ...
Ve ben bu narin bedenimde Yüreğimin sesini kapamış.
Sadece işime bakıyordum.
Kim ne derse desin ben kötü yola sapmayacaktım!!!
Fakat bu yamyamların arasında
Bakire kalmak zor olacaktı.
Dayanmalıyıydım.
En çokta bir babanın biricik kızı olmadığım için üzülüyorum bir annenin prensesi olmadığım için
Yaralıydım...