Selamlar.
Öncelikle Kürt, Türk ayrımı yapmıyorum. Söylenenler tamamen karakterler ağzından yazılmıştır. Sonra ırkçı falan demeyin bana.
Bir de +18, argo, vesaire şeylerden rahatsız olacaklar çıkabilir. Bir de sizinle uğraşamam.
Kalan deccal tayfayla devam.
İyi okumalar, öpüldünüz.
-
Elimdeki telefondan oynamakta olduğum savaş oyunu, sıkmaya başladığında telefonu koltuğun en uç noktasına attım.
Bu hareketim ile televizyon izlemekte olan babam ve annem bana doğru kısa bir bakış atsalar da çok fazla umursamadan geri önlerine döndüler.
Fakat benimle konuşmak için fırsat kollayan ülkücü abim, gözlerini bana dikmiş bir biçimde arkasına yaslandı.
Ben daha soluklanmadan sesli bir biçimde bombayı ortaya bıraktı.
"Alparslan, duyduğuma göre sizin okulu teröristler basmış."
Bunu demesi ile yutkunurken boğazımdan geçecek olan tükürüğüm boğazımda kaldı ve üst üste öksürdüm.
Boğazım yırtılacak kadar öksürdükten sonra elimi açık gri sehpaya doğru uzattım. Abimin önünde duran çaydan birkaç yudum aldıktan sonra nihayet kendime gelebilmiştim.
Yaşaran gözlerimi sweatimin koluyla silerken abime içten içe küfürler savuruyordum.
Piç herif yapmıştı yapacağını. İşi gücü huzur kaçırmaktı zaten.
İşte şimdi anne ve babamın da dikkati benim üzerime çekilmişti. "Ne teröristi?"
Bunu soran, ülkü ocağında taht kurmuş babam olduğu için istemsizce gerildim. Öyle bir bakıyordu ki, sanki ben teröristtim amına koyayım.
"Yok baba." Dedim durumu toparlamak adına. "Birkaç doğulu bizim okula geldi de. Abim ondan bahsediyor. Çok da komik çocuklar."
Madem bir yudum aldım, o çay benimdir diyerek arkama yaslandım ve hafifçe üfleyerek abimin demli çayını içmeye koyuldum. "Bir de arkadaş mı oldun onlarla?"
Babamın sorduğu soru ile kaçtığımı sandığım konuyu daha da bok ettiğimi anlamıştım. Adam Kürt düşmanıydı ve ben oturmuş ne kadar komik olduklarından bahsediyordum.
"Ne arkadaşı ya, dalga geçiyorum. Allah'ın köylüleri. Diyarbakır'dan yeni gelmişler, Türkçe'leri bile yarım yamalak. Tüm gün uğraşıp durdum, buna komik demiştim ben."
Yaslandığım yumuşak, krem rengi koltukta resmen kaybolacaktım. Daha doğrusu kaybolmayı bizzat istiyordum.
Umarım inanmışlardır diyerek içimden dua etmeye başladığımda babam, oturduğu tekli koltukta dikeldi. Kollarını sanki bir padişahmış gibi koltuğun kenarlarına koydu.
Ben stres içinde tek bacağını titreterek sallarken abim ise bıyık altından gülüyordu, ülkücü bıyığı altından.
"Yaşamaya bile hakkı yok itlerin." İçten içe bu konulardan bunalsam da başımı aşağı yukarı salladım. Bu konulardan o kadar uzaktım ki, kaçıp gitmek istiyordum salondan. "Doğrudur baba."
"Sen ne yapacağını bilirsin Alparslan."
Tüm arkadaşlarım kısaca Alp diyerek seslense de, ailem ismimin tam söylenmesi konusunda ısrarcılardı. "Sakın rahat verme itlere." Bu resmen zorbalık yapmam için bir uyarıydı.'Babacım, herifler siker götümü.' diyemeyeceğim için omuz silktim. "Söylemene gerek bile yok."
Bunu söyledikten sonra ailecek uzun bir tarih konuşması içerisine daldık. Bu konuşma kaç saat sürdü bilmiyorum ama feci hâlde uykumun geldiğini söyleyebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amed'li (bxb)
Non-FictionAilesi ülkücü olan Alparslan ve Diyarbakır'dan yeni gelen Diyar.