-Arkadaşlarla okulun bahçesinde oturmuş tostlarımızı yiyorduk. Kuru tost, boğazımdan zor bela geçtiği için vişneli meyve suyumu içmeyi de ihmal etmiyordum.
Her ne kadar kolejde okuyor olsak da, tostun kuru olmasından kaçamamıştık. Bu, evrensel bir şey olmalıydı.
"Alp." Dedi arkadaşlardan biri. Yavaşça sesin sahibine döndüğümde gözleri ile bahçenin öbür tarafındaki tayfayı gösterdi. Bu Diyar'ın tayfaydı. "Artık konuşmuyorsun galiba bu at hırsızlarıyla?"
Başımı aşağı yukarı salladığım sırada gözlerim kalabalık kuzen ekibine takıldı. Anaları babaları yemeyip içmeyip doğuruyordu herhalde. Yaşıt bu kadar kuzeni olması garipti. Farklı yaş grubu olsa anlardım da hepsi yaşıttı resmen. Benim bir tane yaşıt kuzenim vardı onunla da görüşmüyordum.
"İşim olmaz." Söylediğim şey ile etrafımdakiler güldü. Beni en başında her ne kadar onlarla konuşmamam için uyarsalar da arkadaş canlısı tarafım durmamış ve hemen yapışmıştı yeni çocuklara.
"Gülmeyin oğlum, yanlış yaptığımı fark ettim işte." Söylediğim şey ile Ömer, sırtımı sıvazladı. "En azından doğru yola gelmişsin."
"Dün konuşurken baya tersledim Diyar'ı. Bir daha yakınıma gelmezler. Anlayacağınız, arkadaşlık falan yok." Boşboğazlık yapıp dedikoduyu verdiğim yetmemiş gibi bir de telefonumu çıkartarak mesaj uygulamasını açtım. Açık açık konuşmaları okutacaktım.
Elimde tuttuğum telefonu ters çevirip mesajları meraklı gözlere gösterdiğimde telefonu hızla kaptılar elimden.
Onlar gülerek mesajları okurken, iyi bir şey yapmışım gibi gülerek arkama yaslandım.
Arada telefon elden ele dolaşıyor ve gülerek sırtımı sıvazlıyorlardı. Biri "Helal olsun kardeşime." dediğinde gözlerim hâlâ aynı grubun üzerinde olduğundan kimin söylediğini algılayamamıştım.
Üstelik etrafım, yakın olmadığım bir sürü kişi ile dolmuştu. Bayağı bir kalabalık olduğumuzda gözlerim onun üzerindeydi.
Diyar'ın kahve gözleri ile buluşan mavilerim sertleşti. Çatılan kaşlarım ile ona baktığımda gözleri etrafımdakilere kaydı.
Onun ile olan mesajları gösterdiğimin farkındaydı. Dudağının kenarı kıvrıldı ve başını iki yana salladı. Bu beni siklemediği anlamına mı geliyordu?
Oturduğum bankta sırtımı dikleştirdim. Bu durum canımı sıkmıştı. Bir de takmıyordu herif beni.
"Alp." Dedi Ömer, dikkatimi çekmeye çalışarak. Nihayetinde gözlerimi esmer çocuktan ayırdığımda Ömer'e doğru döndüm. "Ne var?"
"Bu çocuk niye dövmedi seni?" Soru soran gözlerle bana baktığında 'bilmiyorum.' dercesine alt dudağımı büktüm.
"Garip." Derken seyrek sakallarını kaşıyordu. "Duyduğuma göre çok agresif bir tipmiş. Buraya taşındıklarından beri bayağı bir olayı olmuş."
"Ee Ömer, Ne demek istiyorsun yani?"
"Anlamıyor musun oğlum? Herife bildiğin gel benim belamı sik demişsin. O da hiçbir şey yapmamış. Hatta gülerek izliyor burayı."
Aklıma giren düşünceler ile mavilerimi tekrardan esmer çocuğa diktim. Ömer'in dediği gibi bana gülerek bakıyordu. "Niye gülüyor bu şerefsiz?"
Bunu söylerken yüzüm nasıl bir hâl aldıysa elini ensesine götürerek daha fazla güldü. Dalga geçiyordu resmen benimle.
"Beni ciddiye almıyor." Dedim dişlerimin arasından sertçe.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amed'li (bxb)
Non-FictionAilesi ülkücü olan Alparslan ve Diyarbakır'dan yeni gelen Diyar.