VIII

827 39 1
                                    


Dior parfümümden boynuma ve göğsüme bir kaç fıs sıkıp yerine koydum. Dudaklarımı birbirine sürterken aynadan kendimi inceliyordum. Askılı kırmızı saten geceliğim kalçamın tam altındaydı. Dudaklarıma sürdüğüm kırmızı rujun ise Barış'ı çıldırtacak derecede güzel durduğuna emindim.

Barış'ın gelmesini beklerken hissettiğim heyecan giderek artıyordu. Salona geçip koltuğa oturdum ama bir türlü yerimde duramıyordum. Gözüm sürekli saate kayıyordu. Dakikalar geçtikçe sabırsızlığım daha da artıyordu. Bir kaç kez derin nefes alıp vermeye çalıştım. Binlerce insanın önünde sahaya çıkıp 90 dakika top koşturuyordum. Hiçbir zaman bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyordum.

Ayağa kalkıp mutfağa geçtim, su bardağımı doldurup bir kaç yudum aldım. Soğuk suyun boğazımdan geçişi beni biraz sakinleştirmişti. Salona geçtiğimde ışığını hafifçe kısıp, ortamı biraz daha sıcak ve rahatlatıcı hale getirdim. Loş ışığın altında salon şimdi daha davetkar bir hal almıştı.

Geceliğimin ince saten kumaşıyla oynarken araba sesi duymamla irkildim. Bu saatte siteye kimse arabayla girip çıkmazdı, Barış gelmiş olmalıydı. Anında ayağa kalkıp pencereye geçtim. Perdeyi hafifçe araladığımda arabanın kapısını kapatan bedene kaydı gözlerim. Üzerinde sarı bir tişört, altında gri bir eşofman varken, her zamanki şapkasınıda takmıştı. Arkasını dönüp etrafa baktığında gözgöze geldik. Yüzünde gülümseme belirirken büyük adımlarla müstakil evime doğru gelmeye başladı.

Perdeyi geri kapatıp kapıya koşarken heyecanla nefesim hızlanmıştı. Kapının önünde birkaç saniye duraklayıp kendimi toparladım ve derin bir nefes alarak kapıyı açtım. Barış, karşımda gülümseyerek duruyordu. Gözleri beni baştan aşağı süzerken bakışlarında bir hayranlık vardı. Sessizce birbirimizi süzerken aramızdaki bütün heyecan ve çekim gözlerimizden okunuyordu.

"Hoş geldin, gelsene." diye fısıldadım zorlukla. Hava soğuktu ve ikimizinde üstündekiler ısıtacak kumaşlar değildi. Gözleri nihayet gözlerimi bulabildiğinde hipnoz olmuşcasına içeri girip kapıyı sertçe kapattı. Elleri belime dolanırken, gözleri boynumda ve göğsümde geziniyordu.

"O bol formanın içinde böyle bir cevher olduğunu biliyordum." dedi fısıldayarak. Yutkunup dudaklarımı yaladığımda gözleri anında oraya yönelmişti. Elleri geceliğimin ince kumaşı üzerinde yavaşça geziniyordu. Parmakları vücuduma değdikçe kalbim daha da hızlı atmaya başladı. Ona daha da yakınlaştım, kalbinin tıpkı benim gibi hızlı atışını hissedebiliyordum.

Ellerimi boynuna sardığımda, tırnaklarımı da hafif dokunuşlarla ensesinde gezdiriyordum. "Sahada hayvan gibi top sürerken, kim bilir ben bu çocuğu nasıl sürerim diye kaç kere düşündüm biliyor musun?" Sözlerimle gözlerini yavaşça kapatıp yutkundu. Belimdeki elini sıkılaştırıp kendine biraz daha çekti. Gözlerini açıp, yüzlerimizi yakınlaştırdığında koyulaşmış elalarına baktım.

"Beni böyle beklediğini bilsem, seni ilk gördüğüm gece gelirdim." Üç sene önce kulübün bir akşam yemeğinde karşılaşmıştık. O zamanlar takıma daha yeni transfer olmuştu, bense yeni kurulan kadın futbol takımımıza altyapıdan gelmiştim. Defalarca bakışlarımız kesişsede ne o ne de ben herhangi bir konuşma başlatmamıştık.

"Belki de o gece bu kadar cesur olsaydık her şey çok daha farklı olabilirdi Barış Alper." dedim dudaklarını izlerken. Derin bir nefes alıp verdi. İki eli belimin yanında, hafifçe okşuyordu. Resmen belimi kemer gibi avuçlarıyla sarmışta diyebilirdim.

"Amına koyayım, kafamı sikeyim. Korktum salak gibi Ecrin. Daha yeni gelmişim takıma, çocukluğundan beri kulüpte olan, herkesin tanıyıp sevdiği kıza baksam belamı sikerlerdi heralde." Söylediklerine hafifçe kıkırdarken aniden yaklaşıp gülüşümden öpmüştü. "Demek ki bu an için beklememiz gerekiyormuş." dedim.

teammate |barışalperyılmaz|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin