On beş dakikalık araba yolculuğumuz boyunca Altay'ın elini bırakmamıştım, o da çekme yönünde bir hamle yapmamıştı. Bana ailesinin yanında kedi olacağımı söylemesinden beri birkaç sözcük dışında bir şey konuşmamıştık. Açık konuşmak gerekirse, gerilmiştim. Sanki gerçek sevgilimin ailesiyle tanışacak gibi heyecanlanmıştım da zaten. Bu öyle ya da böyle, benim için sevgili kategorisinde olan birinin ailesiyle ilk tanışmamdı. Ondan önce kimseyi kendi ailemle de tanıştırmamıştım. İlklerimin sahte olması beni üzmüyor değildi ama akışına bırakmayı tercih ediyordum.
Altay arabayı park edince elini bırakmıştım, birkaç saniye gözlerimiz birbirine kenetlenmiş, sonra başıyla dışarıyı işaret ederek emniyet kemerini açmıştı. Ben de aynısını yaparak dışarı çıktım. Bizim evimizden farklı olarak, onun ailesi, apartmanlı bir sitede kalıyordu. Altay kapısının önünde beni bekledi, ben yüzüme vuran rüzgarın etkisiyle hızlıca ona yönelince de beni kolunun altına alarak hemen apartman kapısına yöneldi. Zile basmasıyla açılması bir olunca yan açıdan kocaman sırıttığını görmüştüm.
"Babam net camdaydı," keyifli sesiyle yaptığı yoruma ben de gülümsedim. Babalar hep aynıydı. Asansöre gelince gideceğimiz katın numarasına bastı, ben de kolunun altından kurtularak aynaya döndüm hemen. Hiçbir şey demeden saçımı, eteğimi ve ceketimi düzeltmemi izledikten sonra kafamı kaldırınca yine, bu sefer aynadan göz göze geldik. "güzel görünüyorsun. Sana takıldığıma bakma, gerilmene gerek yok." iltifatıyla hafifçe renklenen yanaklarıma şöyle bir baksa da lafını yapmadan omuz silkti. "Tanışmanızın beşinci saniyesinde annem seni benden daha çok seviyor olacak, eminim." Bu laflarına kıkırdadım, çünkü bizim evde de aynısı onun için olmuştu.
"Dişe diş, kana kan," asansörün kapısı açılınca çıkmak için yanından geçerken gözlerine bakarak devam ettim. "intikam intikam." Altay bir kez daha kahkaha atınca ben de gülümseyerek çıktığım koridorda etrafıma bakındım. Karşılıklı üç daireden bize en uzak olanının kapısı açıktı. Annem ve babam yaşlarında iki kişi kapıda, kocaman gülümsemelerle bize bakıyorlardı. Anlık çekinsem de Altay elini belime koyarak beni hafif baskısıyla yürümeye zorlayınca çaktırmamaya çalışarak bir nefes aldım. İnsan yemiyorlardı sonuçta, değil mi?
"Hoş geldiniz! Gözümüz yollarda kaldı." Annesi kocaman gülümseyince, ailem fark etmeden Altay'ı çok tuttuğu için utanarak onlara özür dileyen bakışlarla baktım.
"Kusura bakmayın, benimkiler ayrılamadı bizden." dediğimde babası bana boş ver der gibi göz kırparak kapıdan çekildi, karısını da koluna koyduğu eliyle uyarınca bize geçiş boşluğu bırakmış oldular. Kimin önce girmesi konusunda emin olamayınca kafamı kaldırarak Altay'a baktım. Altay belimdeki elini sırtıma doğru çıkarıp başıyla ilerlememi işaret edince hemen ona uyarak içeri geçtim. "Eviniz çok güzelmiş." etrafa şöyle bir baktıktan sonra, kapısı açık olan salonun gördüğüm kadarı hakkında bu yorumu yapmış olsam da, evin genelinin gerçekten güzel olduğu buradan bile belli oluyordu.
"Aman be kızım, siz siz deyip durma. İş görüşmesi mi yapıyoruz? İsmail amca, Yeliz teyze de yeter. Ne diyordunuz siz, ha, kasıntı, kasıntı insanlar değiliz biz." babasının yaptığı açıklamaya ben de herkesle beraber gülmüştüm. Evde Altay'ın ablası ya da abisi yoktu, anneleriyle yalnızdık. Ne kadar az kişi, o kadar az hata potansiyeli olduğu için şikayetçi değildim.
"Peki, öyle olsun."
"Olsun olsun, hadi yürüyün salona. Heykel gibi kaldık böyle, çay bayatladı ama hemen yenisini koyarım ben. Lal?" deyince hemen kafamı Yeliz teyzeye çevirdim. Gülümsedi bana. "Islak kekle tuzlu kurabiye yersin değil mi? Ne seversin bilmeyince öyle genel bir şeyler yaptım. İstemezsen paketli bir şeyler de var."
![](https://img.wattpad.com/cover/378089698-288-k204251.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dramatik Portakal / Altay Bayındır
FanfictionBir gazete haberiyle başlamışlardı. Geçtiğimiz sezon 'Papatyam' dizisiyle yıldızı parlayan genç oyuncu ve model Lal Arıkan dün gece bir mekandan Fenerbahçe'nin gözde kalecisi Altay Bayındır ile el ele ayrıldı. İkili kimseye açıklama yapmazken Altay...