'Yan odada şarkı söyleyen Yaprak'ın sesi kulaklarımı doldururken bavuluma daha neler ekleyebilirim diye düşünüyordum. Mila bir anda odama daldı ve elindeki bir kaç parça kıyafet ve 2 tane parfüm şişesini yatağıma bıraktı. "Sen böyle çiçeksi, ferah çok yormayan parfüm istemiştin değil mi? Aha burda! Birde 2 bluz 3 elbise getirdim." Parfümü açıp kokladım. Sonra da Mila'ya teşekkür ettim. O da "Ay n'olacak sende, dünyaları verdik sanki al tepe tepe kullan." Dedi ve gözlerini devirerek odamdan çıktı. Ara sıra böyle yapıyordu alışmıştık biz. Geriye kalan bütün eşyaları toparladım ve saati kontrol ettim. Uçak gece 2.30'da idi. Yaklaşık 1,5 saat falan vardı. Önce kozmetik eşyalarımı bir çantaya toparladım, ardından beni sıkmayacak rahat bir şeyler giydim. Çantalarımı ve kulaklığımı takıp salona çıktım. Mila ve Simay hariç herkes dışarıdaydı. Alev "Hadi hadi ya! 1 saatimiz kaldı anca gidip geliriz! Bi çıkamadınız." Simay'ın "Tamam be!" Diye bağırışını duydum. Mila sonunda çıkmıştı. Elinde 2 bavul 1 sırt çantası ve 1 el çantası vardı. "Ne kadar kaldı?" Diye sordu. Mila'ya saati gösterdim. Ofladı ve koltuğa oturdu. Yaklaşık 5 dakika sonra Simay nihayet odasından çıkmıştı. Hepimiz evden çıktık ve Alev'in arabasına bindik. Gece yol boş olduğu halde yaklaşık 40 dakikada vardık. Uçağın kalkmasına 15 dakika vardı. Çok hızlı bir şekilde bavullarımızı bıraktık ve kendimizi bir kenara attık. Herkes başka bir işle ilgileniyordu. Bir süre bekledikten sonra uçağımızın 5 dakika sonra kalkacağı,yerlerimizi almamız gerektiğini söyleyen bir anons duyduk ve hemen kalktık. Uçak bir süre sonra kalktı ve hepimiz uyuduk. Ben Alev'in beni dürtmesiyle kalktım. Etrafıma baktım. Mila makyaj yapıyordu. Sanırım bitirmişti,dudak kalemini sürüyordu. Simay Mila'ya "Lan mal? Oraya gidince zaten havuza gireceğiz hemen. Niye şimdi makyaj yapıyorsun?" Mila sanki ona küfür edilmiş gibi bakıyordu. "Sen ben bunu düşünemedim falan mı sanıyorsun?" Diyip zaten yarım olan makyaj sabitleme spreyinin ucunda biraz kaldığını gösterdi. Simay ise gözlerini devirdi. Uçaktan sonunda indik ve bir taksi tuttuk. Daha sonra araba kiralardık ne de olsa. Taksiciye İngilizce bir şekilde otelin ismini söyledi Yaprak. Yaklaşık 45 dakika falan sürmüştü. Bize de pahalıya patlamıştı biraz. Otele girdik ve odamıza çıktık. Hepimiz aynı oda da kalacaktık. Daha öncede kalmıştık zaten. Alışkındık. Eşyalarımızı yerleştirip üstümüzü değiştirmemiz yarım saat falan sürdü. Güneş kremi,havlu vs. alıp havuza indik. Kamerayı açtık ve vlogumuzu kaydetmeye başladık. 3 saati havuzda geçirdik. Alev her ne kadar çocuk havuzunda dursa da vakit geçirmeye çalıştık işte. Simay "Çok acil denize gitmemiz lazım,sahile acil çok acil hızlı." Alev ise "Tamam amına koyayım deniz kaçıyor mu sanki? Gidicez bi' toparlanalım." Simay "Geç oluyor diye diyoruz herhalde. 1 saat içinde gitmezsek nah gireriz denize." "Ay babam gibi konuşma." Dedim. Yaprak ve Mila beni onayladı. Eşyalarımızı toparlayıp otele 5 dakika olan sahile gittik. Önce hepimiz girdik ve kıyıda mal mal birbirimize su attık. Sonra Mila,Yaprak ve Simay yüzmek istediklerini söylediler ve biraz açıldılar. Bende onlara eşlik ettim. Alev derin sulardan korktuğu için "Ben çıkıyorum şuradaki büfeden yiyecek bir şeyler alırım. İstediğiniz bir şey varsa söyleyin bak." Hamburger ve 2 tane patates kovası istedik. O ise onayladı ve önce havluyla kurunup büfeye doğru gitmeye başladı.
Alev'in Gözünden
Kızların istediklerini almak için büfeye gittim. Şaşırtıcı bir şekilde sahil çok kalabalık olmasına rağmen büfede kimse yoktu. 5 tane tavuk burger ve kola. 2 tane de patates kovası istediğimi söyledim. Beni onaylayıp siparişimi hazırlamaya başladılar. Çalışanlardan biri "paket mi olacak" diye sordu. Bende onayladım ve masalardan birine oturdum. 5 dakika sonra uzun boylu orta yaşlarda bir adam geldi. 2 tane kola istediğini söyledi. Kolalarını aldı ve benim oturduğum masaya geldi. Bir kolayı benim önüme koydu. Diğerinide masaya koyup karşıma oturdu. Anlamadığımı belirten bir dille kaşlarımı kaldırdım. Elini uzattı ve benimle İngilizce konuştu. Hala çözemesemde merhabalaştık falan. Nereli olduğumu sorduğunda Türk'üm dedim ve derin bir oh çekti. "Bende Türk'üm. İsmin neydi bu arada?" Dedi. "Alev." Dedim. "Alev. Güzel isimmiş. Bende Bora." Öyle havadan sudan sohbet ederken önümdeki kolayı içmeye başladım. Gerçekten çok susamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sır Perdesi
Teen FictionSafir Korkmaz ve arkadaşları,tatil için İspanya'ya gitmeye karar verirler. Fakat gittikleri ülkede hiç beklemedikleri ilginç olaylarla karşı karşıya kalacaklar..