haftanın son günü yine aynı şekilde ikisi de duraktaydı. bu sefer semih hafifçe kafasıyla selam vermiş, barış ise günaydın demekle kalmayıp havanın soğukluğundan bahsetmiş bir sürü şey zırvalamıştı. semih ona bir adım atsa, o attığı adımların ayarını kaçırıyordu.
neredeyse hiç devamsızlık yapmayan arda uzun bir süre gelmeyince barış endişelenmiş arama gereği duymuştu. semih onun endişeli halini görünce dinlediği müziği kapatmış ne olduğunu anlamak için tek kulaklığını çıkartmıştı.
"arda, neredesin abim sen?" semih ardanın sesini duymak için belli belirsiz barışa yaklaşmış ama yine de çocuğun ne dediğini anlamasında bir etkisi olmamıştı.
barış bir şeyler söyleyip telefonunu kapattığında semihe döndü. semih gözlerini hemen kaçırmış olsa da barış onları dinlediğini anlamayacak kadar salak değildi.
"okul yokmuş bugün." semih gözlerini kırpıştırmış acaba barış yanlış mı anlamış diye düşünüyordu. bildiği kadarıyla bugün herhangi bir resmi tatil yoktu.
"neden peki?"
"hocaların bir konferansı varmış, akşama kadar sürecekmiş, dersler olmayacakmış yani. aslında söylemişler de, bir salak biziz sanırım."
semih bu hallerine gülmek istese de kendini tutmuş ciddi kaldığını umduğu suratını barışa çevirmişti, "kendi adına konuş." sonunda kendini tutamayıp hafifçe güldüğünde barış da gülmüş sonra semih hiçbir şey demeden arkasını dönerek yürümeye başlamıştı.
barış kısa bir süreliğine gidişini izlemiş sonra aklına gelen fikirle semihin arkasından yaklaşıp omzundan dürtmüştü. semih şaşkınlıkla arkasını dönerken yüzünde yine barıştan bıkmış olduğunu belli eden bir ifade vardı.
ama barış tabii ki de buna takılacak biri değildi. kocaman sırıtıp boğazını temizledi, "semih ya, şey, arabam var benim." barış duraksamış o duraksayınca semih de yüzüne bakakalmıştı, "yani, ne demem lazım, beni ilgilendiriyor mu?" tekrardan akasını dönüp gidecekken barış kendine sövmüş hemen olayı toparlamaya çalışmıştı, "tamirdeydi, bugün alacaktım, istersen gel beraber gidelim. istersen tabii."
semih bir an durmuş barışı izlemişti. yüzünde şapşalca bir ifadeyle ona beklentiyle bakıyordu. tüm vücudu, beyni, hayır demesi için çığlıklar atsa da ağzından bir çırpıda çıkanlar ondan bağımsızdı,
"olur gidelim."
barış da asla bunu beklemiyordu ki ela gözlerini açıp bir süre öyle kaldı. durma süresi uzayınca semih gülmüştü, "kararımı değiştirmeden gitsek mi?" barış bu semihin dediğiyle kendine gelmiş kafasını hızlıca sallayarak gidecekleri yönü göstermişti.
yolda bit süre yürüdükten sonra aralarındaki sessizliği semih bozmuştu. aslında barışın dilinin ucuna gelip söylemediği çok şey vardı. sanki tek kelime ederse semih yanından kaçacak gibi hissediyordu.
"bu yaşta ne arabası, en fazla onsekizsindir."
barış semihin dediğiyle burnundan gülmüş ona bakmadan konuşmaya başlamıştı, "yirmi yaşındayım ben." o önden giderken semih şaşkınlıkla bir saniyeliğine olduğu yerde kalmış sonrasında hafifçe hızlandırdığı adımlarıyla barışa yetişmişti. barışın yüzünde semihin üzerinde yaşattığı şaşkınlık etkisinden ise memnun bir yüz ifadesi vardı.
barış, semihin hayatını merak ettiği kadar, semihin de kendi hayatını merak etsin istiyordu.
"nasıl yani, kaç sene sınıfta kaldın?"
"iki kere. bir de eskiden bizim okulda hazırlık vardı. öyle yani."
barış ne kadar umursamaz gözükse de içten içe semihin onu soru yağmuruna tutmasını istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
coming of age
Fanfictionsemih kılıçsoy x barış alper yılmaz kizlar hayal urunu falan. gercek degil yani. egleniyoz sadece. kiz nesesi.