"Ecrin, Ecrin, Ecrin..." Ağırlığını biraz daha üstüme verip boynuma öpücük kondurdu. "Deliriyorum sana," dedi büyük eli belimi sıkarken. "Kafayı yiyorum sen aklıma geldikçe." Bacaklarımı iyice açıp kendini bastırdığında ellerim omuzlarını tuttu.
Üstümü değiştirip eve geçtikten bir kaç saat sonra Barış habersiz bir şekilde gelmişti. İçeri girip hiçbir şey söylemeden sarılmıştı ve bizi odama getirmişti. Şimdi yatağımda öpücüklerinin keyfini çıkarıyordum. On dakika öncesine kadar üzerimde olan gerginlikten eser yoktu.
"Neymiş, birbirimizin hiçbir şeyi değilmişiz de, yaptıklarımız birbirimizi ilgilendirmiyormuşta..." Dişlerini boynuma geçirip çekiştirdiğinde inleyip tırnaklarımı omuzuna geçirdim. "Erkeklerin seni konuşmasına bile katlanamıyorken, bir erkeği yanında görsem..." Nefesini boynuma verip yutkundu. "Amına koyim gözüm senden başkasını bile görmüyor."
Bir şeyler mırıldanıyordu, duyabiliyordum ama anlayamıyordum. Şu an istediğim tek şey onu içimde hissetmekti. "Barış, hadi." diye mırıldandığımda kafasını kaldırıp bana baktı. Gözlerim gözlerini bulduğunda baygınca bakıyordu. Vücudunu kaldırıp sağ bacağımın iki yanına yerleştirdi kalın bacaklarını. Sol eli yüzümün yanında hafifçe saçlarıma dokunurken sağ eli kadınlığımı okşamaya başladı. Temasıyla omuzlarındaki ellerim kollarına tutunmuştu.
Ortadaki üç parmağı pijamamın üzerinden kadınlığıma hafifçe baskı uygulayarak okşarken titrek bir nefes verip gözlerimi kapattım, "Barıışş..." Dudakları anlımı öptü ama geri çekilmedi. Nefesi yüzüme vururken yerinde kıpırdandı. Sertliğini bacağımın üzerinde hissedebiliyordum ve aklımı kaçırtıyordu.
Parmaklarını çekmesiyle gözlerimi açıp ona baktım. Üzerimden hafif doğrulup pijamamla beraber iç çamaşırımı çekiştirmeye başlamıştı. Ona destek olup kalçamı kaldırdım ve ayaklarımla ittirdim. Vücudu tekrar üstümü örtmeden önce birbirine bastırdığım bacaklarımı ayırıp benimle oynamaya devam etti. Parmakları iyice hızlanırken ikimizde derin nefesler alıp veriyorduk. Ben zevkten sızlanırken kulak mememi dişleri arasına almıştı. "İyi mi böyle güzelim, hadi gel artık, bende gireyim ıslaklığına." Sözlerinin ardından vücudum titreyerek kendini bırakmıştı.
Barış üstümden kalktığında gözlerimi hafifçe açıp soluklanmaya çalıştım. Ona baktığımda sırtını başlığa yaslamış tişörtünü ve eşofmanını çıkarıyordu. Boxerını yarıya kadar sıyırdığında belimden tutup kucağına oturtmuştu. Dengemi sağlamak için omuzlarına tutunup "Yavaş," dedim.
Kalçamtan tutup kucağında biraz kaldırdı. Hizalandığı sırada alayla güldükten sonra, "Lügatımda yok," diyerek içime girmişti. Anlık acıyla yüzümü buruşturduğumda tırnaklarımı omuzundan kollarına çizerek ilerletmiştim. "Siktir," diye tısladığında oturduğu yerde hafifçe aşağıya doğru kaydı.
Kucağında hareket etmeye başladığımda dudakları dudaklarımı bulmuştu. Açlıkla öperken kalçamdaki elleri daha hızlı hareket ettiriyordu beni. Saçlarını hem okşayıp hem de çekiştirirken dudaklarımı dişledi. Elleri bu sefer göğüslerime geldiğinde yoğurarak okşamaya başladı. Bir süre sonra içimde sıvısını hissettiğimde yorgunlukla göğsüne yaslandım. Hızlı nefes alıp veren göğüslerimiz birbirine değiyordu. Kolları vücuduma sarıldığında yüzümün yanındaki göğsüne öpücük kondurdum. O da bir kaç kere saçlarımı öpüp kafasını yaslamıştı öptüğü yere.
Biraz daha kolları arasında kalıp kendimi geri çektim. Hâlâ kucağında dururken komodine uzanıp çekmecedeki kutudan hap aldım. Barış'ın bakışlarını üzerimde hissederken, her zaman bulundurduğum sürahiden bardağa su boşaltıp doğrulmaya çalıştım. Ellerim dolu olduğu için zorlandığım sırada Barış belime sarılıp destek olmuştu.
Bakışları elimdeki hapı çözmeye çalışırken gözlerinin içine baktım. "Ella." Kaşlarını çarıp yüzünü buruşturmuştu. "Ney la? O ne ya." dedi kafasını başlığa yaslayıp. Bu haline gülmüştüm. Ne olduğunu bilmemesi beni mutlu etmişti.
"Ertesi gün hapı, korunmadık ya." Kaşlarını kaldırıp hapı içmemi izledi. "O vardı değil mi? Aklımı uçuruyorsun, unutuyorum her seferinde kondomu." Elimdeki bardağı alıp komidine geri koydu. "Hadi duş alalım." diyip dudağımı öptü ve ayağa kaldırdı.
Güç bela bir şekilde ayrı duş almaya ikna etmiştim. Önce onun girmesini sağladığımda çarşafları değiştirip, odayı toparlamıştım. O çıktığında ben girdim ve vücudumu temizledim. Duştan çıkıp üzerimi giyindikten sonra mutfakta yemek yapan Barış'ın yanına gittim.
Geldiğimi fark ettiğinde yüzünü omuzu üstünden bana döndürdü, "Anlat bakalım bugünki halin neydi." dedi. Tezgaha yaslanıp kaslı kollarında parmak uçlarımı gezdirmeye başladım. Ne yaptığımı izlerken yemeği karıştırmayı bırakmıştı.
"Dolunay varmış, plüto da oğlak burcundan kovaya geçmiş." Gözlerimi kolundan çekip gözlerine baktım. Yüzüme dik dik bakarken söylediklerimi anlamlandırmaya çalışıyordu. Yemeği bırakıp vücudunu bana döndürerek yüzümü avuçları içerisine aldı. "Güzelim, sen iyi misin?" dedi endişeli sesiyle.
"Bugün ki halimi sordun, bende sebebini açıkladım. Etkiliyor böyle şeyler ruh halini." Konuyu değiştirmeye çalışma çabama karşılık onun yüzü iyice endişeli bir hâl almaya başlamıştı.
"Ecrin dalga mı geçiyorsun benimle?" Cevap vermek yerine omuz silkip kollarımı beline sardım. Bir kaç saniye sonra onunda elleri belime sarıldığında göğsüne kafamı yaslamıştım. "İnanılmaz bir kadınsın. Vücudunun, sesinin, sendekio şeytan tüyünü bilmiyorsun. Kaç erkek seni hayal ediyor kim bilir? Sen gelmiş dişil enerjim yok diyorsun. Benimle konuşurken çıkan cilveli sesinden bir habersin." diye mırıldanmıştı saçlarıma doğru. "Hem nereden çıktı bir an da böyle bir düşünce?"
Ona, adının çıktığı oyuncu kadınla kendimi karşılaştırdığımı asla söylemeyecektim. Kendime bile inandıramadığım şeyler vardı ve ona bunu açıklayamazdım. Çok kızması bir yana, o da beni o kadınla karşılaştırır diye korkuyordum. Bu saçma özgüvensiz düşünceler nereden aklıma girmişti anlamlandıramıyordum.
Barış, benim bir şey söylemeyeceğimi anlayınca derin bir nefes aldı ve ellerini belimden kaldırıp yüzümü yeniden avuçlarına aldı. Gözlerini gözlerime dikti, sesi ciddiydi ama yinede içinde şefkat tonu vardı.
"Bak Ecrin. Seni böyle düşüncelere iten şey neyse bunu bilmeye hakkım var. Senin kendinle ilgili kötü hissettiğin her şey benide etkiliyor. Anlamanı istiyorum, benim için çok şey ifade ediyorsun." Bunları söylerken gözlerindeki samimiyet irkilmemi sağlamıştı. Bu itirafları kesinlikle beklenmedikti.
"Ben, sadece..." diyip duraksadım. Devamını getirememiştim. Eğilip dudağımın kenarına bir öpücük kondurdu. "Çok düşünüyorsun ve içinde tek başına bir şeyleri halletmeye çalışıyorsun. Gerekirse bağır, kır, dök ama sessiz kalma, belirsizlikte bırakma bizi." Tekrar eğilip bu sefer anlımdan öperek bir süre öyle bekledi. Geri çekildiğinde yüzüme hafif bir gülümsemeyle bakıyordu.
"Bu seferlik üstüne gelmiyorum yavrum. Ama aramızdakileri bir daha basitleştirirsen, hiçbir şey değilize getirirsen, karşıma oturtur, saatlerce benim için önemini anlatırım. O patlattığın toplar gibi, bende konuşarak kafanı patlatırım."
Barış bu kadar uzun cümle kuramaz diyenler?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
teammate |barışalperyılmaz|
FanfictionMikrofonu kendime doğru çektim, "Merhabalar, herkes hoşgeldi. Çok mutluyüm. Kupa almak ve oynamak çok mutlu. Çok güzel bir akşam yarattık diliyorum. Sadece işimize odaklanmış durunmaktayız, sadece buna odaklanmış durunmaktayım. Bu kupa bize layık ol...