"hiç havalandırmıyorlar mı burayı ya..."
tek omzuna geçirdiği çantayı sandalyelerden birinin üzerine gelişigüzel bırakıp söylene söylene pencereyi açtı jeongin. hyunjin de yavaşça camın yanındaki masaya oturdu ve "sana parka gidelim dedim, okulun kütüphanesinde ne yapacağız.." dedi defterini çıkarırken.
"mis gibi yer işte. park çok gürültülü, odaklanamıyorum ben."
"burası da havasız ve sıcak."
evet sıcaktı. fakat bunun sebebi uzun süredir kapalı duran pencere miydi yoksa jeongin'in yanında olmanın kendisine verdiği gerginlik miydi bilmiyordu hyunjin.
karşısında bacak bacak üstüne atıp kolları çaprazlanmış şekilde arkasına yaslanan çocukta tuttu bakışlarını. hisleri hakkında hâlâ hiçbir fikri yoktu. jeongin'in güzel ve eğlenci bir çocuk olduğunu inkâr edemezdi fakat sırf öyle bir temastan ötürü duygularının bu yönde değiştiğini düşünmek hyunjin'de kendisine tokat atıp hakaret etme isteği uyandırıyordu. "kendine gel, saçmalama..." diye uyarıyordu kendini bu düşüncenin aklından her geçişinde. utanmıyor da değildi, kendine hakim olamayan ergenin teki gibi hissediyordu.
"sıcaksa sıcak, ben insan içinde duramıyorum."
"hayırdır, anksiyeten falan mı var?"
hyunjin'in alaylı sorusuna gözlerini kısıp "hmm." diye mırıldandı aynı alaycı tonda. "aynen, anksiyete." anksiyetesi falan yoktu tabii, ayak uyduruyordu ona.
"hiç insan içinde benimle dövüşürken tutmuyor hâlbuki." dudağının bir kenarı kıvrıldı. hoşlanıyordu işte onunla laf dalaşına girmekten. olur olmadık yerde ona laf atıp sinirlenişini izlemek em büyük hobisiydi hyunjin'in.
fakat "bütün odağımı sana veriyorum o sırada, gözüm başkasını görmüyor." diye cevabını verip üzerine sırıtarak göz kırpan jeongin, hyunjin'in beklediği tepkiyi vermemişti.
kıvırdığı dudağı eski hâlini alırken istemsizce yutkundu. bu tür ciddi olmayan alaycı flörtleşmeleri arada yaparlardı. jeongin böyle yaptığında hyunjin genelde ona küfreder geçerdi, ciddiye almazdı. jeongin farkındaydı hyunjin'in onu kızdırmaktan zevk aldığının, ona istediğini vermeyip dalgaya aldığını göstermek için böyle bir yol izlerdi ve başarılı da olur, hyunjin'i keyiflendirmezdi.
lakin bu sefer hyunjin küfür savurup tartışmaya devam etmek yerine gözlerini kaçırmış, önündeki defterin kapağını açarak kalemi kavramıştı. boğazını temizledi, "nereden başlayacağız?" diye sordu göz temasından kaçınıp. zira jeongin'in cevabı ona hiç yardımcı olmamıştı.
diğeri ise kaşlarını çattı hafifçe, hyunjin'de bir gariplik seziyordu ama adını koyamıyordu. birkaç gündür kavga dövüşten kaçınıyor, hâl hatır soruyor, neredeyse arkadaş gibi davranıyordu jeongin'e karşı. jeongin tabii ki bunun üzerine gidecekti, hyunjin'in davranışlarındaki değişikliğin sebebini öğrenmeden işin ardını bırakmayacaktı ama şimdi sırası değildi.
"pekâlâ.." diye mırıldanıp arkasına yaslandı. elindeki kalemi döndürmeye başladı yavaşça. "şanslıyız ki muhalefet kapanışız. ilk önce argüman bulacağız, sonra onların vereceği argümanları tahmin edip çürütme arayacağız..."
hyunjin çenesini avcuna yaslayıp dikkatle dinledi onu. jeongin soru sorduğunda cevap veriyor, fikirlerini belirtiyor, lüzumsuz konuşmuyordu. bu da kaçmadı jeongin'in dikkatinden, normalde olsa laubali ve gereksiz konuşmalarıyla jeongin'in sinirini bozardı. zaten hyunjin'in mizacı böyleydi, jeongin'in yanında bir iki dakika bile ciddi kalamayan biriydi, ama ne olduysa şimdi bir garipleşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
debating / hyunin
Fanfiction[texting] senelerdir birbirinden asla haz etmeyen hyunjin ve jeongin, münazarada aynı takıma düşer. yan shipler: chanlix, minsung, seungbin