"Umay, gidelim." Oğuz'u başımla onayladım.
Beraber Sare'nin yanından geçip gidecekken durdurdum onu. Parmağımla bir dakika işareti yaptım ve Sare'ye döndüm. Fısıldadım. "Birinin mutsuz hikayesi başka birinin kahkahalar attığı masalı olamaz."
⚫
"Neyi var Umay'ın?"
Sesler vardı ama görüntü yoktu. Rüya mıydı, gerçek miydi? Kaan gerçekten burada mıydı, değil miydi? "Tam olarak bir sonuca varamadık Oğuz bey. Daha kapsamlı testlerle tekrar bakacağız. Hastamız birkaç gün evde dinlensin, fazla hareketli ve yorucu aktivitelerde bulunmasın. Bir de stresten kesinlikle uzak dursun."
"Sonuçlar ne zaman çıkar? Bir an önce iyileşmeli. Görmüyor musunuz halini?" Yüksek sesin sahibi Oğuz'du.
Çilek reçeli kokusu Kaan'ındı.
Sesleri rüyalarda da görebilirdik ama rüya da koku alamazdım. O an gerçekti. Kaan gerçekten buraya gelmişti. Bana sarılmıştı, gözlerimin içine bakmıştı.
"Birkaç gün içerisinde sorunun kaynağını bulacağımızı düşünüyoruz Oğuz bey. O güne kadar hastamızın bakımı çok önemli." Adım sesleri azaldı, bir kapı kapandı ve sesler kesildi.
Şimdi sesler değil hisler konuşuyordu. Yüzüme çarpan sıcak bir nefes, elime değen sıcak bir el vardı. Soğukluk değil sıcaklık hissettiriyordu. Bir sokak gibi değil bir ev gibi hissettiriyordu. "Çok korkuttun beni Umay, çok korkuttun." Oğuz'un sesiydi, onun nefesi ve onun eliydi. "Açsan ya gözlerini, rahatlasa içim."
Ağır ağır hareketlendi göz kapaklarım. Açıldı gözlerim. Biraz karşımdaki duvara baktım. Ne yaşadığımı, nerede ve kimin yanında olduğumu anlamlandırmaya çalıştım. Sıçradım bir anda yataktan. Elimi karnıma koydum. Geçmek bilmeyen, yeri dolmayan o boşluk hissiyle bir kez daha yüzleştim. Bu yüzleşmede acı asla azalmıyor, her seferinde daha da hiddetleniyordu.
Oğuz beni kollarımdan tutup yavaşça yatağa geri yatırdı. Avuç içlerini yanaklarıma koyup baş parmaklarıyla akan birkaç damla yaşı sildi gözlerimden. Terden alnıma yapışan saçlarımı geri attı ve yataktaki boşluğa, yanıma oturdu. "Dolmuyor oradaki boşluk, gelmiyor bebeğim geri. Dayanamıyorum Oğuz. Her acı bebeğimin acısına çıkıyor, tek acı bebeğimin kaybı oluyor,"
"Oradaki boşluk da dolmayacak, bebeğin geri de gelmeyecek. Canın yanacak, ruhun kanayacak belki bazen ve her şeyin acısı tek bir acıda topplanacak. Böyle olacak ama bir süre, alışacaksın sonra Umay."
"Acıyla nasıl yaşanılır?" Her gün aynı acıyı nasıl taşır insan? Nasıl düşmeden durabilir ayakta? Nasıl boğazı düğümleden nefes alabilir?"
"Geride bırakarak. Acını geride bırakacaksın Umay."
"Bebeğimi nasıl arkamda bırakırım, onu nasıl unuturum?"
"Birini kaybettiğinde, hayatından biri çıktığında ya da hayatında olsa da artık kalbinde olmayan biriyle yaşadığında yapman gereken o kişiyi unutmak değil, anıları ve acıyı geride bırakmak. O kişiye sarıl, acıya değil. O kişiyi düşün, acıyı değil. Sen kalbinde o kişiyi öp Umay, yarayı değil. Delik deşik yarayı öpersen dudakların, ruhun, kanamaya devam eder ama sen onu öptüğünde merhem sürülür dudaklarına, iyileşirsin. Ve ihanet etmiş olmazsın Umay," Ellerimi tuttu karnımın üzerinde. "Sen hala onunla yaşamaya devam edersin, sadece acıyı geride bırakırsın." Bir eliyle saçlarımı okşadı. "Canın yanarsa can yakarsın ama canın acımıyorsa çok güzel seversin Umay. Bebeğinin ölümüne acıma, bebeğini sevmeye devam et."
"Bebeğimi seviyorum, hiç azalmadı sevgim ama," göz yaşlarım dur durak bilmeden akmaya başladı.
"Şşş," dedi ve elini karnımın üstüne koydu. "Burası acı," dedi ve bu sefer elini kalbimin üstüne koydu. "Burası sevgi," dedi, bu seferde. "Sen bebeğini özlediğinde elini karnına değil kalbine koyacaksın, tamam mı?"
![](https://img.wattpad.com/cover/370193587-288-k868265.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Numara
Mystery / ThrillerBebeği öldürülen bir annenin karşısında kim durabilir? Kocası ve en yakın arkadaşı tarafından ihanete uğrayan bir kadın intikam için ne kadar ileri gidebilir? Ortaya çıkan sırlar, geçmişten gelen bağlar, yok olan hayatlar ve yaşatılan korkunç olayla...