Önümdeki gökdeleni andıran holdinge bakarken nefes alışverişlerimi düzene sokmak için gerektiğinden fazla çaba harcıyordum. Buralara gelebilmek için hiçbir ekstra çaba harcamamıştım. Gözümün önünden uyuklayarak, hiç birşey yapmadan zar zor bitirdiğim staj günlerimle birlikte pişmanlık dalgaları da yükselerek geçiyordu. İçeride ne bok yiyeceğimi bilmezken Calum'un saçlarımla uyumlu olması için taktığı kravat beni fazlasıyla boğuyordu.
Adımlarımı sonunda kapıya doğru ilerletebildiğimde tanrıyla aramda güçlü bir bağ oluşturmak için sınırlarımı zorluyordum. Sonuçta pek hoşuna gidebilecek şeyler yapmamıştım. Ama bence denemekten zarar gelmezdi. Adını bilmediğim atalarımızın ataları belki de onların ataları ne demişlerdi şuan hatırlayamasamda bu durumla da ilgili birşey söylediklerine eminim.
Saçma güvenlik kontrolünü geçip resmi olarak iş yerimde bulunduğum için herkese gülücükler dağıtmalıydım. Kimseyle ilk günden kötü izlenim bırakmak istemezdim. Gözlerimi kapatıp adımımı atmamla popomda hissettiğim sızı arasında fazla zaman farkı olmadı.
Tanrı şansımı zorlamama kızıp Zeus'tan benim işimi halletmesini istemiş olabilir. Çünkü ona tam anlamıyla bütün yalvarmalarını ve yağcılıklarını son güne saklayıp not isteyen öğrenciler gibi davranmıştım. Hala buna devam ediyorum ama gerçekle yüzleşmek için artık daha fazla beklememeliyim.
''Bütün gün girişte yatmayı mı planlıyorsun kırmızı ?''
''Tanrımm! Sanırım kendimi cennete kabul ettirecek kadar ilişkimizi güçlendirdim.'' Gözümün önündeki varlık gerçek olamayacak kadar güzeldi.
''Daha o kadar iyi bir ilişkimiz olduğunu düşünmüyorum kırmızı.''
Gözlerimi tekrar kırpıştırdığımda görüş alanımdaki sarı saçlar ölmek istememe sebep oldu. Fazla göz alıcıydılar.
''Bak derdin ne bilmiyorum ama o kıçını kapının önünden kaldır ve beni süzmeyi kes.''
Sonunda kendimi toparlayıp dediklerini idrak edebildiğimde yüzümün saçlarımla aynı renk olmasını engelleyemedim.
''Özür dilerim. Sadece ilk günüm ve ben fazla heyecan yaptım bilir-''
''Hayır bilmem ve inan bana bilmekte istemem. Eğer önemli bir mevkide başladıysan yaklaşık 8 dakika içinde toplantı odasında olman gerektiğinden haberin vardır umarım.''
Kestiği cümlem ile açık kalan ağzımı hala kapatamamışken onun bu tavrı daha çok açılmasına sebep oldu. Ukala şey. Kendini ne sanıyordu ki ? Ben bu şirketin tanımadığım sahibinin yeni asistanıydım.
Vücudumu dikkatle inceleyen gözlerini yakaladığımda bakışlarını kaçırıp tekrar konuştu.
''İşini kaybetmek istemediğine eminim kırmızı. Hızlanmalısın, yoksa iş arkadaşlığımız başlamadan biter değil mi ?''
Hiçbirşey söyleyemeden hızla arkasını dönerek uzaklaşan ukalayı dikkatle inceledim. Bacaklarını ve kalçalarını sıkıca saran siyah pantolonu hatlarını bana sunmaktan çekinmemişti. O fazla güzeldi, fakat bir o kadar da sinir bozucu.
Bu yeni arkadaşı kaybetmek istemediğime fazlasıyla emindim, bu yüzden ayaklarımı asansöre doğru hızlandırmaktan başka çarem de yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE BOSS
Non-FictionKırmızı saçlı çocuk heyecanla yeni iş yerinin önünde durup derin bir nefes aldı. Her geçen saniye elindeki evrak çantasını kavrayışı daha da sertleşiyordu. Döner kapıya doğru adımını atarken aklından kesinlikle patronuna aşık olabilme düşüncesi geçm...