Açıklama konusunda pek iyi biri değilim ve sanırım kafama esince bölüm eklemeye devam edeceğim. Yinede okuduğunuz için teşekkürler..
Fazla resmi, kır saçlı ve testesteron kokan adamlarla dolu bir odada terlemekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Kravat boğazımda bana işkence etmekten çekinmiyordu. Aklım sunum yapan yaşlı bunaktan başka her yerdeydi. Özellikle patronum olacak o afette. Leoparlı sarışın da her ne kadar idare eder olsa da Hemmings bacaklarına sahip değildi. O bacaklarla yapabileceğim şeyler kravatın yanına pantolonumun da eklenmesine sebep oldu ve nefes alış verişimin kontrolünü yeniden kaybettim.
''Bay Clifford siz bu konuda ne düşünüyorsunuz ?''
Kafamı buruşmuş adama çevirdim ve neyden bahsettiğini kavramaya çalıştım. Gözlerim yerinden fırlayacak gibi oldu çünkü lanet olasıca sikik herifi dinlemiyordum.
''Hay sikeyim düşünceni.'' diye mırıldanmaktan kendimi alı koyamadım ama sanırım bu mırıldanmaya bir kişinin daha kulakları şahitlik etmişti.
Bay -tanrı- Hemmings yüzünde büyük bir 'hey Clifford ilk günden sıçtın seni kırmızı ahmak' gülüşü takınmış bana bakıyordu.
'' Michael lütfen aklından ne düşünüyorsan onu söylemekten çekinme.''
''Ama Bay Hem-''
''Patronun olarak emrediyorum Clifford,aklından geçen her şeyi dürüstçe söyle.''
Derin bir nefes alıp ne yapmam gerektiğini düşündüm. Zaten her iki türlü de kovulacaktım.
''Efendim öncelikle bana fikrimi soran buruşmuş adamın adını bilmiyorum. Zaten bilmem bir şeyi değiştirmez çünkü onu dinlemiyordum. Burada yapılan şey çin işkencesinden beter. 19 yaşına yeni girdim ve bu saçları dökülmüş göbekli ihtiyarlarla değil bir grup striptizcinin arasında olmam gerekirdi. Tanrım baksanıza şunlara bakışlarıyla bile ruhumu söndürüyorlar. Sanki birazdan kırmızı saçlarım beyazlayıp dökülecekmiş gibi hissediyorum.''
Sonunda içimdekilerin dışarı çıkmasının verdiği rahatlıkla kollarımı indirip derin bir nefes aldım ve patronuma döndüm.
''Bu kadar efendim.''
Yüzündeki ciddi ifade her ne kadar ürkmeme sebep olsa da bu ifadesi yüz hatlarını keskinleştiriyordu. Yeni çıkmaya başlayan sakallarını okşama isteğim artıyordu. Eğer kovulursam sanırım bu odadan onu öperek çıkmamda bir sakınca olmazdı. Yada asansörde de sıkıştırabilirdim onu. Benden boyutça büyük olması buna ne kadar olanak verir bilmiyorum ama denemekten zarar gelmezdi.
Kafamın içindeki düşünce seli bana o güzel kahkahasını bahşetmesiyle bölündü.
''Sonunda bu oda da gerçekçi konuşan birisi.'' dedi ve alkışlamaya başladı. Şaşkınca bakarken leoparlı sarışın onu uyarmaktan çekinmedi.
''Luke kes şunu ve siz Bay Clifford lütfen toplantı salonunu terk edin.''
Çantamı ve sekreterliğimi alıp kalkmak üzereyken elimde bir kağıt parçası hissettim. Bay Hemmings'e baktığımda bana göz kırptı ve parmağını sessiz olmamı istercesine dudağına götürdü. Tepki vermemeye çalışarak salondan çıktım ve hemen kağıdı açtım.
'' Odamda beni bekle kırmızı.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE BOSS
Non-FictionKırmızı saçlı çocuk heyecanla yeni iş yerinin önünde durup derin bir nefes aldı. Her geçen saniye elindeki evrak çantasını kavrayışı daha da sertleşiyordu. Döner kapıya doğru adımını atarken aklından kesinlikle patronuna aşık olabilme düşüncesi geçm...