Erda , babası eski öğretmen olan emekli bir adamın kızıydı .13 sene önce annesi tarafından terk edilen mavi gözlü Erda yaşamı boyunca çeşitli sıkıntılar çekmiş ve şuan bulunduğu duruma zorluklarla zemin hazırlamıştı.Üniversite 2.sınıf öğrencisi olan genç kız babasının yolundan giderek lise ve üniversite yıllarını öğretmenlik üzerine eğitim alarak tamamlamış ve babasının taktir edebileceği biri olmasına sadece 3 yılı kalmıştı ...
İstanbul un cila ve boya kokan mütevazi kentlerinden birinde yaşamını sürdüren Erda babası Rauf Bey ile arasında ki çizgeyi aşmamış , dışardan bakıldığında da hiç baba - kız gibi görünmemişlerdi. Babası tam bir İstanbul Beyefendisi olarak yetişmiş centilmen çokça da disiplinli bir adamdı.Kızına sevgisini belli edemese de onu ne kadar sevdiğini çevresinde bilmeyen yoktu . Gerçi bitanecik kızına sevgisini gösteremedikten sonra bir önemi yoktu ama olsundu o hep kalbindeydi zaten Erda da hissediyordu...Sabahın erken saatlerinde alarmın sesiyle uyanan genç kız okula hazırlanmak için yatağından yavaşça aşağıya sarkıttı ayaklarını . Odasının içinde bulunan banyoya birkez daha şükredip rutin işlerini yapmaya koyulan Erda başına geleceklerinden habersin fırçalamaktaydı inci gibi parlayan dişlerini ...
Küçük hazırlıklarını bitirdikten sonra dolabının kapağını açıp limon kabuğu ve bebek mavisinden oluşan kıza diz üstü elbisesinin bugüne ideal olduğunu düşünürken aynaya baktığında çoktan üzerine giyinmiş olduğunu farketti . Aynadan gözlerimi çekmeden kömür karası düz saçlarını at kuyruğu yapıp kendini incelemeye başladı .Düz siyah saçları , kırmızı dudakları , uzun kirpikleri, masmavi gözleri ve zayıf çıtkırıldım bedeninde bulunan göz alıcı kıvrımlarıyla harika görünüyordu.Genç kız kendisine göre 1.65 boylarında üniversite 2.sınıf edebiyat öğretmenliği okuyan sıradan biriydi . Ama çevresi tarafından ne kadar imrenildiğinin ve kıskanıldığının farkında bile değildi...Merdivenlerden yavaşça inip salonda kahvaltısını yapmış gazetesine göz atan babasını gördüğünde yine babasından yiyecegi fırçayı düşünerek hızlandırdı adımlarını .
"Erda "
"Efendim baba ?"
"Dilemen gereken özürü duyamadım ?"
" Özür dilerim baba b..ben sizi beklettiğim için üzgünüm.Bir daha olmayacak."
İşte hep böyleydi bazen karşısında duran yakışıklı adamın gözlerine bakmaya korkuyordu.Sanki yanındaki babası değil de okul müdürüydü hep içine kapanık olarak büyümüştü genç kız evlerinde çalışan Nilüfer teyzesi de olmasa evin çekilecek biyer olduğunu düşünmüyordu .Dilediği özürle hayal kırıklığının zirvesine ulaşan kalbini de alıp okulun yolunu tuttu.♡.♡
Son darbesini de indirdiğinde rahatlamış olarak kaydı yatağın kenarına . Yan tarafında uzanan kızı ilk defa görüyordu ama işinde iyi olduğunu görür görmez anlayabilmişti.Kızın tek kusuru şekli bozulmaya yüz tutmuş kalçalarıydı " artık içine neleri aldıysa" diye düşünürken bir nebzede olsa yaşamından daha doğrusu yaşamak zorunda olduklarından uzaklaşmıştı. Kapanmaya yüz tutan siyah gözleri komodinin üzerinde yanıp sönen kendi telefonunu gördüğünde uzanıp telefonunu eline aldı . Ve kısa sürede açma tuşuna basıp kulağına götürdü :
"Alo Yiğit?"
"Abi"
Kan kardeşinin sesindeki titremeden huzursuzluğa kapılan adam aklına gelenle bağırmaya başladı .
" Yiğit yoksa Erna ' ya bişey mi oldu ?"
"Abi Erna k...kriz geçirdi "
Duyduklarıyla dudakları titremeye başlayan adam ne yapacağını şaşırmış halde uzun süre telefonun ekranına baktı .
"Nerdesiniz."
Sesi o kadar çaresiz çıkmıştı ki yanında kendini tatmin etmeye çalışan fahişe bile işini bırakıp Karan ' a bakmıştı.
" Özel......Hastanesi "
Telefonu kapatmasıyla yataktan fırlayıp üzerini giyen adam cüzdanından fırlattığı yüklü meblağı şaşkınca kendisini izleyen kadının suratına fırlattı ve konuşmasına izin vermeden evden çıkıp arabasını hastaneye doğru sürmeye başladı...Erna biricik kardeşi hayatı onun için çekilir kılan parçası , doğuştan kalp hastasıydı kalbi delik yaralı kelebeyi.Daha 19 yaşına yeni giren gül yüzlü sarışını . Daha fazla dayanamadı ve son hız giden son model siyah arabasının direksiyonunu yumruklamaya başladı aynı anda bağırırken içinden de dua etmeye başlamıştı bile.
"Allah 'ım onu benden alma sana yalvarırım . O..o daha çok küçük doğdu doğalı hastaneyi evi bildi lütfen benden al ona ver. Hayatta yaşamayı hak etmeyen o kadar şerefsiz var ki benim kardeşim hakediyor lütfen ."
Öyle dualar etmişti ki gören onu dindar biri sanabilirdi ama bir elin parmaklarını geçmezdi şu yaşına kadar ettiği dualar belki de bunun cezasıydı ama nasıl açabilirdi ki kanlı silah tutmaktan nasırlaşmış ellerini. Ne derdi Allah ' ına yüzü varmıydı el açmaya ...Ve olan oldu yanağında ıslaklık hissetti , ağlıyor muydu? Karan ADAL? Ve ağlamak ? ...
Yavaşça gülümsedi adam evet Karan ADAL da ağlayabiliyordu onun da değerlileri vardı .Hastanenin önüne geldiğinde araba adeta savruldu danışmaya gidip kardeşinin yerini öğrendiğinde kapının önünde bekleyen annesi , babası , kan kardeşi ve koruma ordusuyla karşı karşıya geldi.
Annesi perişan halde Allah a yalvarmakla meşgulken babası duruşunu bozmamış sanki içerde can çekişen kendi kızı değil de sıradan biriydi . Yiğit 'in yanına giden adam sert sesiyle konuşmaya başladı :
"Ne oldu ?"
"Abi ben şirketten döndüğümde bağrışmalara geldim ve Erna hanım kalbini tutarak bağırıyordu."
"Neden!"
"Okula devam etmek istemiş babanızda izin vermeyince tartışmaya başlamışlar sonra burdayız."
Karan Yiğit e baktı . Ağlamış mıydı ? Yiğit? " Sende mi ? " demeyi ihmal etmedi . Kardeşini sevmeyen yoktu ki babasının bile bazen Erna yı izlerken gülümsediğini görürdü.Ameliyathaneden çıkan doktor ile etrafı koşuşturmaca ve uğultu sardı .Karan:
"Durumu nasıl doktor?"
"Hasta kalbindeki çarpıntıya bağlı kriz geçirmiş ve kalp kapakçığında oynama var sanırım kalbindeki deliğin büyümesiyle kalp kapakçığı kaymış ."
"Sanırım mı? Seni s*kerim lan ne sanırımı tahmin mi yürütüyorsunuz o*ospu çocukları."
Diyerek doktorun yakasına yapışan Karan ı yine en yakınında ki Yiğit kurtardı.
"Bakın Beyefendi böyle durumlarda sakin olmanız gerek hastanın kalbi iflas etmek üzere ve yapabileceğimiz bişey kalmadı maalesef"
Duyduklarıyla yıkılan aile fertleri ne yapacaklarını şaşırmı şekilde etrafa saldırıyorlardı bu defa da Yiğit:
"Ne diyorsun lan git değiştir kalbinide kapakçığını da işin bu lan senin ecdadını s*kerim"
Ağlayarak etrafa saldıran Yiğit i kimse anlamıyordu o sıra, kimse
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALINAŞK
General Fiction"Sevmek?" "Seninle güzel." "Sevişmek?" "Seninle güzel." "Aşk..?" "Seninle..."