Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, birden ip koptu beşik devrildi, babamın kafası yarıldı. Eyvah! Kaç kaçabilirsen, dön köşeyi . Neyse sözü fazla uzatmayalım. Masaldır bunun adı tadını kaçırmayalım. Zamanın birinde bir kral varmış. Bu kralın nur topu gibi bir kızı olmuş, olmasına da bu kız dünya güzeliymiş. Kralın yeni doğmuş çocuğunu görmeye gelen ziyaretçiler hemen dünya güzeli kızın başını bağlamaya çalışıyorlarmış. Kral gelen gidenlerin niyetlerini anlayınca bir daha içeri ziyaretçi almamış. Böylece yıllar az zaman çok zaman derken dünya güzeli kız büyümüş ve kralın kapısında dağların eteklerine kadar uzanan bir kuyruk oluşmuş. Kral, güzel prensesini kimseye vermek istemiyor ''o benim karımdan tek hatıra'' diyormuş . Nihayetinde bu güzel prensesin düşmanları olmaya başlamış. Ülkenin bütün erkekleri güzel prensesin peşinde olduğu için, bütün kızlar bir araya toplanıp bir plan yapmış. Güzel prensesin odasına girip, kızlardan biri prensese büyü yapmış ve sonra kaçmış. Prenses aynaya baktığında büyük bir çığlık atmış ve bütün ev sakinleri prensesin odasına toplanmış ve prensesi gördüklerinde şu şekilde bağırmaya başlamışlar ''muhafızlar, muhafızlar prensesin odasına çirkin bir prenses girmiş'' diye haykırmışlar. Muhafızlar çirkin prensesin aslında o dünya güzeli olan prenses olduğunu biliyorlarmış. Bu yüzden de gördükleri çirkin prensesi dışarı atmışlar. Çirkin prenses ağlayarak ormanın derinliklerine karışmış. Ormanda bir cam ağacıyla karşılaşır. Cam ağacıyla arkadaş olup ona derdini anlatmış. Cam ağacı çözümü akarsuya söyleyerek bulmaya çalışmış. Akarsu düşünmüş düşünmüş ve geçende kendisinden su içmeye gelen üç silahşörlerden duyduklarını hatırlamış. Cam ağacına olanları ve duyduklarını anlatmış. Akarsu söze şöyle başlamış ''Çok uzak diyarlarda bir yanardağ varmış. Bu yanardağın arkasında bir şato, şatonun içinde de gizli bir ''sihirli su'' saklıymış. Dahası da varmış. Bu gizli şatonun etrafında sihirli suyu koruyan ejderhalar ve askerler varmış. Bununla kalmıyor bir de yanardağ şatoya giden yol için ateş döküyormuş''. Cam ağacı arkadaşı çirkin prenses için bir umut olduğunu, halen hiçbir şeyin geç olmadığını duyunca sevinmiş. Olan biteni çirkin prensese anlatmış. Çirkin prenses duyduğu an yola koyulmuş ve az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Sonunda £yanardağın karşısındaki ormana gelebilmiş. Tabi çirkin prenses bu yola tek başına çıkmamıştı . yanında cam ağacı da vardı. Çirkin prenses kendimi yanardağa göstermeden giderim diye düşünmüş fakat yanardağın gözleri o kadar büyükmüş ki çirkin prenses onun gözünden kaçamamış ce onun sihirli su için geldiğini anlamıştı. Hemen yollara ateş püskürttü. Cam ağacı çirkin prensesin yaşaması için onu lavlardan uzaklaştırması gerekiyordu. Bu yüzden çirkin prensesi omuzuna alıp onu şatoya doğru attı. Cam ağacı lavların içinde yandı. Çirkin prenses çok üzüldü ve ağladı. Gözyaşları arasında havada takla attı. O anda onu bir kartal yakaladı ve çirkin prenses ona olup biteni anlattı. Kartal üzülmemesi gerektiğini ona yardım edeceğini söyledi. Çirkin prenses bu habere çok sevindi . karta onu ejderhanın göremeyeceği bir yere bıraktı . ve ejderhanın kafasından tuzak yaptı. Ejderhanın yanına gidip şu sözleri anlattı Sevgili ejderha seni görmek isteyen bir bayan ejderha var dedi ve ejderha inanıp kartalın arkasına koyulup gitmeye yani uçmaya başladılar. Kartal bu esnada ejderhayı oyalarken çirkin prenses askerlerin kendisinden korkup kaçacağını düşündü ve içeri girip bir kişi hariçinde herkes çığlık atıp kaçtılar ve şatodan ayrıldılar. Çirkin prenses askeri atlatmak için koşmaya başladı. Asker düştü ve bacağı yaralandı. Çirkin prenses bu anı değerlendirip sihirli suya ulaştı ve ulaşmasıyla yüzünü yıkaması bir oldu. Çirkin prenses arkasında askerin sesini duydu ve aniden arkasına döndü. Asker karşısındaki güzeller güzelini görünce o sırada ona evlenme teklifi etti. Bir kazana sihirli suyu doldurup çabucak ülkesinin yolunu tuttu. Ülkesine vardığında olan biteni halkına ve babası krala anlattı. Artık çok mutluydu. Kazanla getirdiği sihirli suyu ülkesi yararlanması için havuz yaptırdı. Başı sıkışan herkes o sihirli suyu kullandı. Bundan sonra prenses ülkenin adını SİHİRLİ SU koydu ve sihirli suyun adını bütün ülkeler duydu. Artık herkes çok mutluydu. Prenses gelince kırk gün kırk gece düğün yaptı. Bundan sonra mutlu mesut yaşadı.