Yeni İnsanlar

12 1 0
                                    

Karakterleri anlamakta zorluk çekebilirsiniz. Çünkü bölümleri uzun aralıklarla yayınladım. Eğer karakterler hakkında takıldığınız bir yer olursa, kitabın başındaki tanıtım yerini okuyabilirsiniz. Bunun için üzgünüm, iyi okumalar.

Hazır mıydım? Evet neden olmasın? İlk defa olan birşey değildi. Bunun için hazır olmaya ne gerek vardı ki? Yeni elemanlar işte farklı birşey yoktu.

Otelin önüne geldik, sekreterim indi ve kapıyı açtı. Çok katlı, gösterişli ve kürklü, devasa takılı insanların sürekli girip çıktığı otelime baktım. Beş yıldızı hakkıyla taşıyan bir oteldi. Babam bu otel için hiç bir masraftan kaçınmamıştı. Otel şuan herkesin gözdesiydi, her mevsim de gözde oluyordu zaten.

Sekreterimin bakışı beni düşüncelerimden çıkaran şey olmuştu. Üşüdüğünü bacaklarının titremesinden anlamıştım. Şefkatim o an devreye girdi ve sekreterimle kendimi hızlıca sıcacık otelime atmak istedim. Neden kötü patron olamıyorum ki? Ayağımı hızla arabadan dışarı attım. Fakat yerin buz tutabileceğini hesaba katmamıştım. Topuklularla buzda ufak bi savaşın ardından daha fazla dayanamayıp kendimi yere bıraktım. Yani yere düşeceğimi sandım. Vücudumu soğuk ve karlı yere hazırlarken, birden sıcak kollarda buldum kendimi. Beni tutanın kim olduğunu bilmiyordum çünkü utancımdan bakmak istemiyordum. Kendi otelinin önünde düşen bir patron. Aman ne güzel. Kendimi toparlamaya başladım ve buzu yenerek üstünde durmaya başladım. Sekreterim şaşkın bakışlarını sonunda üstümden çekti ve yanıma gelip koluma girdi. Merakıma yenildim ve arkama döndüm. Beni tutan kişiyle göz göze geldim. Sıcak bakışları kışı bana unutturmuş, yazın yüzüme çarpan sıcak hava dalgasını yaşattırmıştı sanki. Sorusu hayran bakışlarımı durdurdu.

-İyi misiniz?

Başımı salladım ve otele hızlıca yürüdüm. Düşmemek için dua ederek tabiki. Aklımda beni tutan kişi vardı. Onu daha önce hiç görmemiştim ama bana tanıdık gelen bir yanı vardı. Ne olabilirdi? Gözleri? Yüzü? Sesi?

Aklımı boşaltmak istercesine başımı hızlıca salladım. Otelin sıcaklığı yüzüme vuruyordu. Sırtımdaki montumu aldılar ve birşey isteyip istemediğimi onlarca kez sordular. Sadece odama çıkmak istiyordum. Sekreterim beni tanıyordu ve rahatsız tavrımdan ne istediğimi anlamıştı bile. Etrafımızdaki insanları kibarca göndererek asansörün kapısını açtı. Beraber bindik. Derince bir nefes aldım.

-Bugün işlerinin son günü, o yüzden böyle davranıyorlar. Ama kalamayacaklarını hala anlayamadılar, dedi sekreterim.

Başımı salladım. Bu başıma ilk defa gelmiyordu. Her yılbaşı işçi değişimleri oluyordu. Ve işçilerin sınıfları önemli değildi. Bazıları çok fakirdi ve genelde kalmak için yalvarıyorlardı. Ama yapacak birşeyim yok. Bu babamın koyduğu bir kuraldı. Bu kuralı bilmeyenler beni acımasız ve kalpsiz biri sanıyorlardı. Ama pek umrumda değil. Ama bu kuralın yanında babam, her sınıftan insanı alınması için de bir kural koymuştu. Çok fakir insanlar bile burada çalışır ve bolca para alırlardı.

Odamın olduğu kata geldik. Biraz uzun bir koridorun sonunda, büyük kapılı bir yerin önünde durduk. Yani odamın.

İçeri girdik. Koltuğuma oturdum. Sekreterim de masamın önündeki büyük deri koltuklardan birine oturdu. Bugünkü işçi değişikliği hakkında neredeyse ezberlediğim şeyleri tekrar etti. Onu dinlemiyordum. Masamdaki müşteri dosyalarına bakıyordum. Ama onu bile ciddiyetle yapmıyordum. Gözüm odamdaki büyük televizyona kaydı. Oteldeki kameraları buradan izliyordum. Onun dışında normal yayın da vardı tabi. Ama şuan kamera modunda kalmalıydı.

Otelin girişinde beni tutan kişiyi gördüm. Bugünkü işçi değişikliği için başvuranların odasında bulunuyordu. Onu müşteri sanmıştım. Ama başvuru için geldiğini öğrenince onu hakkında düşündüğüm için kendime acıdım. Normal bir insandı. Onun hakkında neden bu kadar kafa yordum ki?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 31, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Remember The WinterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin