3. Bölüm

15 0 0
                                        

   Sonraki gün ilk dersin ardından kantine indim. Yetimhaneye gitme konusunda ısrarcıydım. Onur'dan bunun üzerine bilgi almak istiyordum. Onur'un etrafında dünkünden daha az sayıda kız vardı. Masaya yaklaşıp;
"Biraz müsaade eder misiniz?" diye sordum etmelerini uman ses tonumla. Beni dinlerlerdi diyemeyeceğim ama kırmak istemezlerdi. Yavaşça masanın etrafından dağılmaya başladılar. Sandalyeye oturmadan önce "Konuşabilir miyiz?" diye mırıldanırken "Ne hakkında?" sorusuyla sandalyeyi çekip oturdum. "Dün tesadüfen seni merkezdeki yetimhaneye girerken gördüm." diyip cümlenin sonuna doğru kafamı kaldırdım. Kaşlarını çatmış alev alan gözleriyle bana bakıyordu. Hızla sandalyesini geriye ittirip ayağa kalktı. Dirseğimin bir kaç parmak üstünü sert eliyle kavradı.
"Bunu kimseye söylemeyeceksin, duydun mu?" dedi sinirli ama bir o kadarda sessiz çıkan ses tonuyla.
Neye kızmıştı? Yetimhaneye gittiğinin bilinmesinin neresi kötüydü? Bu sorular beynimi doldururken Onur'un sorusuna cevap vermemiştim. "Duydun mu?" diyerek sorusunu yinelerken "Hangi günler gidiyorsun?" diyip konuyu tekrar yetimhaneye getirdim. Sorumla beraber öfkesi daha da artmış olmalıydı ki parmaklarını koluma daha sert bastırıp gözlerini gözlerime dikti. Hissettiğim acıyla parmak izlerinin koluma geçtiğini çoktan anlamıştım. Ben cevap vermemeye devam ederken Hakan göründü. "Bırak!" diyip sinirle bakan gözlerini Onur'un gözlerine sabitledi. Onur önce Hakan'a sonra bana delici bakışlarını yolladıktan sonra kolumu bırakıp kantinin çıkışına ilerledi. Ben de Hakan'ın sorularını maruz kalmamak için koşarak WC'ye daldım. Kolumu kaldırıp kasımın üstündeki tek parmak izinin oluşturduğu kızarıklığın üstünde parmaklarımı gezdirirdim. Yavaşça kolumun arkasını çevirdim. Dört parmak izi de orada belirmişti. Kolumdaki kızarıklığın morlurğa dönüşeceğini tahmin ederek Arya'nın ince ceketini üstüme geçirecektim. Yavaş adımlarla WC'den çıkıp koridorda sınıfa doğru yürürken bunun gereksiz olduğunu düşündüm.
   Güçlü bir yapıya sahip değildim. Geceleri yatağa kıvrılıp o gün olan kötü şeyleri biriktirip karanlık odada tek başına kaldığında içini boşaltmayı -ağlamayı- uygun görenlerdendim. Ama güçlü görünmek için her şeyi yapardım.
   Ceketi giymekten vazgeçip aksine kolumu getirdiği hali görmesini ve vicdan azabı çekmesini istedim. Yetimhanedeki çocukları ziyaret eden birinin vicdanı olmadığını düşünmek saçmalık olurdu. Sonraki derste nöbetçi öğrenci tüm sınıfları gezip tenefüste sıra olmamız gerektiğini, müdürün bir duyuru yapacağını söyledi.
   Yaklaşık 15 dakika sonra zil çaldığında Hakan ben ve Arya merdivenlerden inmeye başlamıştık. Selim bir arkadaşıyla konuşmaya dalıp epey gerimizde kalmıştı. Ben de oldukça yavaş hareket eden bacaklarımla Hakan ve Arya'nın dört beş adım gerisindeydim.  Merdivenden hızla inen 10. sınıf olduğunu tahmin ettiğim çocuk sertçe koluma çarptığında hissettiğim acıyla küçük bir küfür savurup elimi koluma götürdüm. Çocuk kısa bir özür mırıldanıp koşarak inmeye devam etti. Kolumun arkasını döndürüp kafamı hafifçe arkaya çevirirken Onur'un arka çaprazımda dikilip koluma baktığını gördüm. Hızla önüme dönüp adım atacaktım ki bileğimi kavradı. Tekrar kafamı çevirip soran bakışlarımı gözlerine sabitledim. Bakışlarından pişman olduğunu fark edebilmiştim. Gözlerinin aksine oldukça rahat çıkan ses tonuyla fısıldadı;
"Pazartesi ve perşembe."

SAKINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin