ORMANIN DERİNLİKLERİNDE -2

77 6 2
                                    

Sabah olmuştu.Alperen uyanmış ve etrafa bakmak için evden dışarı çıkmıştı.Dünkü hava hâla düzelmemişti.Kapının önüne baktı.Şaşkınlıktan dili tutulmuştu.Herkesi uyandıracak şekilde bağırdı:

- Bu imkansız!

Berkcan hızla yanına koştu.

- Noldu?Hepimizi uyandırdın.

- Dün çantaları buraya bırakmıştım.Şuanda yoklar.

Çantalar kaybolmuştu ve kimsenin ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.Bu karanlık ormanda yalnız kendileri vardı.Ya da öyle sanıyorlardı.

Berkcan diğerlerine yöneldi ve:

- Tamam bir şeyler atıştırıp çantaları aramaya çıkalım.

Yusuf Taha'nın boynuna yapıştı.Sinirli bir şekilde:

- Bu şakayı sen yaptıysan ve çantalar senden çıkarsa seni öldürürüm.

Taha Yusuf'u omuzlarından itip boynunu tutarak kulağına yanaştı:

- Benden çıkmazsa bende seni öldürürüm. Dedi ve onu kendinden uzaklaştırmak için itti.

Bir saat sonra kapının önünde tekrar toplandılar.

Taha:

- İkili gruplara ayrılalım.Hem tek olmayız hemde daha çok yer ararız.

Berkcan kafasıyla onaylarak:

- Bence de.Benle Taha gidiyoruz.Yusuf'la Alperen, Onur'la da Emre gitsin.Sorun yoksa dağılalım ve çantaları arayalım.

Orman bulundukları yerin güneyinde kalıyordu ve ormanın oluşturduğu boşlukta köy kuruluydu.Ormanın 270 mt. ilerisinde bir göl bulunuyordu.Toprağı yemyeşildi.Köylüler neden yıllar önce bu verimli ve güzel yerleri terketmişlerdi.

- Berk ben şu ahırlara bakıyorum sende evlere bak.Diğerleri ormana bakıyor zaten.

- Tamam.Bir şey görürsen seslen.

Taha etrafı aramaya başladı.Gördüğü ilk ahırın yanına geldi.Kapısı hafif aralıktı ve içeriden iğrenç bir koku geliyordu.Berkcan'ın olduğu tarafa döndü ve seslendi:

- Fenerin varmı!?

- Bekle geliyorum!

Berkcan Taha'nın olduğu yere elinde iki tane fenerle koştu.

- Noldu birşey mi gördün?

- Hayır ama içerisi leş gibi kokuyor.İçeride nolduğunu merak ettim ama fenerim yok.

Elindeki fenerin birini Taha'ya uzattı ve:

- İçeride nolduğunu öğrenelim o zaman.

Etrafı gezmeye başladılar.Sandıklarından dahada büyük bir ahırdı.

- Adam zengin olmalı.

Taha Berk'e doğru baktı:

- Haklısın.Çok büyük bir ahır.Bayağı hayvanı varmış demek ki.

- Öyleyse neden buraları terketmişler?

- Hiçbir fikrim yok.

- Neyse aramaya devam.

Berkcan ve Taha ahırı dolaşmaya devam ettiler.Berkcan tam o sırada yerde bir fotoğraf gördü.(Bölüm başındaki fotoğraf)

- Bu ne böyle?

Taha Berkcan'ın olduğu yere doğru yöneldi ve Berkcan'ın elindeki fotoğrafa dikkatlice bakmaya başladı.Berkcan irkilmişti.

- Taha bunun ne olduğu hakkında bir fikrin var mı ?

- Sanırım bilmemek en iyisi.

O sırada ahırın kapısı büyük bir gıcırtıyla kapandı.Taha ve Berkcan ellerindeki fenerleri kapıya doğru tutarak kapıyı tekmelemeye başladılar.

- Lan!Kapıyı açın.

- Beyler hiç komik değil.

Taha sinirle kapıyı tekmeleye başladı.

- Yusuf!Senin yaptığını biliyorum.Yemin ederim seni buradan çıktığımda parçalara ayıracağım!
- Taha sanırım kokunun sebebini buldum.
- Ne!?
- Şuraya bak.

Taha Berkcan'ın gösterdiği yöne doğru baktı:
- Bu şeyde ne!?

Berkcan'ın ışık tuttuğu yerde etleri artık parçalanmış,derisi ip ince, kemikleri görünmeye başlamış bir çocuk cesedi vardı.

- Buraya geldiğimiz için mutlusundur umarım Berkcan.
- Diğerlerine haber verip burdan gidelim.
- Burda kilitli kaldık.Başka bir yolu olmalı
- Bekle bizimkileri arayım.

Berkcan cebinden telefonunu çıkardı.Ancak bu umut fazla uzun sürmedi.

- Telefon çekmiyor!

Taha tedirginlik içinde kendi telefonunu çıkartıp baktı.

- Çok güzel benimki de çekmiyor.Kısacası bizimkiler gelene kadar burda kaldık.
- Bu kız nasıl ölmüş dersin?
- Bilmek istemediğim ikinci şey.
- Birincisi ne?
- Bu s.ktiğimin yerinden çıkamazsak bize ne olacağı.

BİLİNMEYENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin