1. Bölüm: YAĞMUR

186 9 1
                                    

Eve girer girmez odasının kapısını kapayıp, ağlamaya başladı. Gözündeki yaşlar, kendi bağımsızlıklarını ilan ederek, ''Özgürüm!'' dercesine yavaş yavaş akmaya, gözünden ayrılmaya başladı. Bugün işinden kovulmuştu, bir kafede garson olarak çalışıyordu, kentin belediye başkanı gele gele çalıştığı kafeye gelmiş ve o kahveyi vereyim derken üstüne dökmüştü. ''Aptal kız!'' diye bağırdı, ardından patronu da onu hemen kovdu. 22 yaşındaydı, öğretmen olmuştu ama henüz atanamamıştı. O de böylece zamanını geçiriyordu, bir süre sonra kafeye müdür olarak o geçecekti hatta, ama işini mahvettmişti. ''Aptal! Aptalım ben!'' diyerek ağlamaya devam etti. Gözünden akan yaşları elinin tersini çevirerek sildi. Kafasına vurmaya devam etti, o belediye başkanın sözü hala kulaklarında çınlıyordu. Neden bu kadar üzülüyordu bilmiyordu. Odanın kapısı tıklatıldı, kesin annesi gelmişti, gözlerindeki yaşı iyice temizleyerek, ''Gir.'' dedi. Annesi yanına gelir gelmez, ''Tatlım ne oldu sana böyle?'' dedi. Hıçkırarak ağlamaya başladı ve annesi onu göğsüne yasladı, o da hemen olan biten her şeyi anlatmaya başladı.

''Her şeyden yeni bir şey doğar, sakın üzülme. Eğer sen bu kovulma hissini yaşamasaydın bilemezdin nasıl bir şey olduğunu. Onun için sakın üzülme. Eğer sen üzülürsen solar çiçekler. O güzel yüzünü sakın ağlatma. Ağlarsan ben de üzülürüm, baban da üzülür, herkes üzülür. Sakın üzülme. Hem bak, dışarıda yağmur yağıyor, hadi bir çık da bak bakalım.''

Yağmur, severdi yağmuru. Hatta yağmura aşıktı , her şey yağmurla başlardı. Yağmur sımsıcak bir günde yağarsa herkesi sevindirirdi, sonra da gökkuşağı çıkardı, gökkuşağını da severdi. Yağmurla gelen her şeye teker teker aşıktı. O kadar çok yağmuru seviyordu ki. Yağmur içimizdeki her türlü pisliği bizden arındırdı ve o da yağmurlu günlerde hep dışarda kalırdı, ıslanırdı, ıslanmak çok hoşuna giderdi.

Üstüne hiçbir şey giymeden koşa koşa dışarı çıktı, ne gerek vardı ki giymesine? O zaman daha az ıslanacak ve içine yağmurun o muhteşem kokusundan zerre kadar geçmeyecekti. Sokağa iyice baktı, sokakta sadece arabalar vardı, hiç insan yoktu. Sarı, yeşil, kırmızı arabalar, hepsi teker teker yağmurla yıkanıyordu, binalar vardı sonra, onlar da yıkanmak için sıraya girmiş gibilerdi, biri ''İlk ben yıkanacağım!'' derken başka bir bina, ''Hayır ben!'' diyordu. Binalar sanki yalnızdı, kocaman sokakta tek başına kalmışlardı. Sokakta tek olduğunu gördü ve yağmurun altında dönmeye başladı. Döndükçe sanki daha çok geliyordu yağmur, üstüne üstüne yağıyor ve o yağmuru daha çok hissediyordu. Uzun bir süre döndükten sonra etrafına baktı, bir adam ona doğru bakıyordu. Utandı ve dönmesini bır çırpıda bıraktı.

''Siz, siz beni mi izliyorsunuz?'' dedi.

''Eh, öyle de denebilir.''

''Pardon ama sapık mısınız?''

Cidden saçmalamıştı, ne alakası varsa sapıklıkla. Öyle sokak ortasında saçma saçma dönen biri görseydi eğer, o da bakardı.

''Ne? Ne alakası var sapık olmakla?''

''Lütfen burdan gidin.''

''Hayır, yağmuru seviyorum.''

Yağmuru seviyormuş, yağmuru seviyormuş! Yağmuru seven çok az kişi bulunur, herkes ıslanmaktan yakınır, oysa ki onun gibi yağmuru sevenler ise ıslanınca çok mutlu olur. Her yerini ıslatmak, yağmurun ta içine kadar geçmesini ister.

Bir süre daha yağmuru kokladı, yağmuru izledi, adamın gitmesini bekledi ama adam gitmiyordu, öylece ona bakıyor, onu izliyordu.

''O zaman ben giderim!'' diyerek sinirli sinirli eve girdi. Yarın artık onun için yeni bir gün, yeni bir başlangıç olacaktı. Oysa o farkında bile değildi.

Aynı YağmurdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin