İyi okumalar.
Uykumun tam ortasında uyanmamın tek sebebi vardı. Üzerimde tepinen sevgili kardeşim Umut. Her ne kadar sabah beni uyandıran şeylere sinirlensem de Umut'un bana masum masum bakması sinirlerimi çekip alıyordu sanki. Yatakta doğrulup Umut'un alnına öpücük kondurduğumda, ''Günaydın abla.'' demişti. Sevimli ve peltek sesi beni gülümsetmişti. ''Günaydın'' çatallaşmış ve kuru sesimle söylediğimde, her zamanki gibi boğazıma yakıcı bir his vermişti. Her sabah yaptığım gibi sağ komedinin üstünde ki su dolu bardağı kafama diktim. İçime ferahlatan serinlik vücuduma hücum ederken, başım arkada gülümsedim. Bardağı yerine bırakırken, yavaşça yataktan kalktım. Alttan bakışlarla masum bir şekilde bana bakan Umut'a gülümseyerek, saçlarını karıştırdım.
''Abla ya... Yapma ben koca adam oldum.'' Ciddi çıkarmaya çalıştığı sesi ve dik duruşuyla sevimli görünüyordu. Sinirlendirmek için yanağını sıkıp kaçtım. Dört yaşında olmasına rağmen büyük biriymiş gibi davranan halleri bana her zaman sevimli geliyordu. Her ortamda gerek konuşması gerek de zekasıyla, büyümüşte küçülmüş sıfatına uygun bir çocuktu. Zeka açısından da, çoğu yaşıtlarını cebinden çıkarabileceğine inanıyordum.
''Abla yaa...'' Arkadan sinirli bağırmasına, yüzümde başka hiç bir zaman olmayacağı bir şekilde gülümseme gelmişti. Çatık kaşlarımın ve ciddi duruşumun düzelmesini sağlayan tek varlıktı. Diğer insanlara olan seviyeli ve ciddi tavırlarım onda sökmüyordu. Umut benim zayıf noktamdı sanırım.
Umut... Anne ve babamın bana bıraktığı sayılı hatıralardan biriydi. Onlardan sonra gülümsememi sağlayacak bir şey bırakmışlardı arkalarında. Umut, onlar Dünya'dan göçerken henüz bir kaç aylıktı ve onlarla ilgili hiçbir şey bilmiyordu. Açıkcası Anne ve Babanın ne demek olduğuyla ilgili bir fikri yoktu. Arkadaşlarından gördükleriyle, bana sorduğu çok şey olmuştu. Ancak ona, Anne ve Babamla ilgili hiçbir şey bahsetmiyor, üstelik benden başka kimsesi olmadığı gerçeğini ona aşılıyordum. Bu bencilce olabilirdi ama küçük yaşında bunları düşünerek, kendine dert edinmesini istemiyordum. Tek sebebim bu değildi elbette. Benimde onları aklıma getirmek istemediğimde vardı. Belki fazla bencil bir ablayım, belki de tökezlemek istemiyordum. Anne ve babamı kaybetmekten başka büyük yaralar da vardı bende... Dışarıdan gören bir insan, havalı görünmeye çalıştığımı sanabilirdi. Ancak benim ciddi tavrım sadece bir maskeydi. Yıllarca koruduğum ve koruyacağım bir maske...
Bir çok kişi yaşadığı çok kötü olaylarda intihara kalkışırdı ya da yaşadığı anı önemsemezdi ama ben olaylardan sonra hayata daha da bir sıkı tutunmuştum. Bana kötü anları yaşatan o insandan misli ile öç alacağımın yeminini etmiştim ve ben kendime verdiğim sözleri tutan bir insandım. Ne olursa olsun... Her şey bir yana kötü anlarıma inat yaşıyorum ben. Her gün daha da yükselişim, 'bugünde yıkılmadım ve evet hala yaşıyorum. Yıkılsam da hala ilk gün ki öyle dik duracağım ki, siz bile içimdeki güce şaşıracaksınız.' bu kelimeleri susarak söyleme stilimdi.
Banyoya girip işlerimi hallettikten sonra dolaba ilerleyerek üstümü giyinmiştim. Odamdan çıkıp merdivenleri indiğimde, bir yandan da aşağıdan gelen çatal bıçak ve inatlaşma seslerinin sebebini anlamaya çalışıyordum. Umut'un bakıcısıyla yemeğini kendi yemesi için tartıştığını gördüğümde, yukarıdaki gibi yüzüme bir gülümseme yerleşmişti ama resmiyetten ötürü yüzümdeki gülümsemeyi hafif bir şekile sokarken, ciddi bir ifadeye büründüm. ''Bırak... Ben kendim yiyeceğim. Kocaman adam oldum ben.'' diye çığıran kardeşime gülümseyerek baktım. Henüz dört yaşındaydı ve şimdiden bu tartışmalara başlamıştı. Beni gören bakıcı Zehra gülümseyerek bana bakıp, ''Günaydın, Parla hanım. '' dedi. Evde çalışan görevliler hepsi güvenilir ve iyi insanlardı. Zamanında onlara yaptığım iyilikleri bana sadakat ve minnetle ödüyorlardı. ''Günaydın Zehra. Ben çıkıyorum. Umut'un kahvaltısını yaptırdıktan sonra şoföre onu okula götürmesini söyle.'' Dedim. Beni kafasıyla onayladığında, Umut'un alnından öpüp, homurdanmalarına gülümsedim ve kapıya ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lotus Çiçeği (Düzenleniyor.)
ChickLitParla adı kadar eşsiz ve benzersiz bir kızdı. Kaderin hileli oyunuyla kimsesiz kalan bu kız yeniden kaderin oyunuyla mutlu olabilecek miydi? Ya da kendi karanlığında boğulmaya devam mı edecekti? Bu hikayede kötü çocuğun, iyi kızın masumiyetine ihti...