1/?

986 96 25
                                    

Soğuk havanın vücudunu terk ettiği andan itibaren hissettiği rahatlık duygusuyla gülümsedi Louis. Bu son zamanlarda zorlandığı bir şeydi. İsteyerek gülmek işkence gibi geliyordu, ama insanları kırmamak adına sadece kibarlığını ortaya koymak için birkaç sahte gülümseme üzerinde çalışmıştı. Harry gittiğinden beri adam akıllı becerebildiği sayılı şeyler arasındaydı.

Evine girdiği gibi önce üstündeki ceketini çıkarıp askılığa astı ve yağmur nedeniyle ıslanmış olan botlarından kurtuldu. Eylül ayının son haftalarıydı ve soğuk şimdiden kendisini belli ediyordu. Louis'nin soğuktan nefret etmesi bir yana, çabuk etkilendiği için hasta olması fazla zamanını almıyordu.

Neyseki bu sıralar dışarı fazla çıkmıyordu; evde ilgilenmesi gereken bir deneyi vardı, bunun için gerçekten çok çalışıyordu. 2017 yılının Haziran ayında deneyi ilk bitirdiğinde, inanmıştı. Kendisine güveniyordu. Aradan 4 yıl geçmesine rağmen hala pes etmemiş ve üstünde çalışmalar yapmaya devam etmişti. Belki de tüm dünyayı etkileyecek bir şeyin peşindeydi ama o hâlâ eşini kaybetmiş zavallı bir adam olarak görünüyordu diğer insanların gözünde. Bu kadar acınacak duruma düşmesi canını sıkıyordu. Ne ile uğraştığının farkında değil miydi onlar?

Odasına girdiği an burnuna dolan koku mutlu hissetmesini sağlamıştı çünkü burası aynı Harry gibi korkuyordu. Louis, sevgilisi öldükten sonra hâlâ bir yerlerde onun varlığını hissetmek adına kullandığı parfümün bütün şişelerini satın almıştı, hatta o kadar çok almıştı ki bu ona yıllarca yetmişti. Öyle ki, marka üretimi durdurduğu andan sonra da kokuya sahip olan tek kişi Louis olmuştu. Yine de boş yere harcamamakta kararlıydı. Yaşadığı zaman boyunca kokusuna muhtaçtı, kendisine olduğu gibi.

Odanın perdeleri ile kapattığı gizli bölgesine geldiğinde istemeden de olsa kıkırdadı, her zaman kitabını çektiğinde açılan bir oda istemişti ama onun yerine perdesi ile önünü kapattığı modern bir kapıya sahip odası vardı. Eskiden panik odası olarak kullandığı odayı şimdi deneyleri için kullanıyordu. Panik odası başından beri saçmalıktı.

Bordo perdeyi açtığında karşısına çıkan metal kapıya kısa bir bakış attı. Aklına eski anılar gelmişti; sürekli deneyi ile ilgilendiği için sevgilisi tarafından itilip, dakikalarca sırtı kapıya yaslı bir şekilde durdukları anılar, daha sonrası yatakta bitiyordu.

Louis yüzüne yayılan durgun ifadeyle birlikte kapıyı açıp bütün anıları arkasında bıraktı, merdivenlerden her indiği anda Harry'nin kendisine lanet okuduğunu duyar gibi oluyordu. O hiçbir zaman Louis'nin böyle işlerle uğraşmasını istememişti. Boş görüyordu, ayrıca gereksiz. Ama Louis yine de işine devam etmişti. Bir gün başaracağı umuduyla her dakika ve her saniye onun hakkında düşünüyordu. Hangi kabloyu çıkarsa çalışırdı? Fazladan metal bir parça lazım olur muydu yoksa görünümü bozmaması için ahşap mı kullanmalıydı? Hepsini denemişti, her gün de denemeye devam ediyordu ama işe yaramıyordu.

Son basamaktan da indikten sonra derin bir nefes aldı ve ışıkları yakmak için düğmeye bastı. Zifiri karanlığa bürünmüş olan bu yer birden aydınlanınca Louis her seferinde olduğu gibi ürktü. Evin deposu ile birleştirmiş olduğu deney odası gerçekten büyüktü. 9 senedir sadece bir deneye odaklandığı için oda boştu. Sadece zaman makinesi için gerekli bulduğu şeyler vardı. Odanın en arkada kalan kısmını belki lazım olur diye deney tüpleri ile donatmıştı, onların yanında ise raflara düzenle dizilmiş Harry'nin parfümleri vardı. Buraya zıt giden tek şey onlardı ama koyacak başka bir yer olmadığı için buraya yerleştirmeyi seçmişti.

Deneyin bulunduğu masaya ilerleyip sandalyesine oturdu ve metal, ahşap kaplamalı etrafı kablolarla dolu olan bu değişik şeyi eline aldı. Nasıl böyle bir işe bulaştığını bilmiyordu. Yaptığı şey sadece kendisini değil, tüm Dünya'yı etkileyecekti; zamanda bir değişiklik yapsa ve kendi zamanına geri dönse ne olacağını bilemezdi. Hayatını bile riske atıyor olabilirdi.

Kötü şeyleri beyninin en dip kısımlarına gönderip sabah yarıda kestiğini işine geri döndü. Eline eklemek için birkaç kablo ve yeni parçalar aldı, ne yaptığını bilmiyordu. İşi şansa bırakmıştı, olacağı varsa olurdu. Olmazsa da yıllar önce izlediği çizgifilmdeki robotu, Baymax'i, yapardı. Baymax iyi bir robottu ve zaman makinesinde kendisinde yardımcı olabilirdi. Ya da Louis iyice delirmişti.

Kendisini işine vermiş yeni eklemeler yaparken aklına Harry geldi. Eğer o burada olsaydı Louis deneyi için bu kadar uğraşmazdı. Sonuçta ilk baştaki amacı sadece eğlenceydi ve yeterince zeki olduğunu anladığında yapmaya karar vermişti. Eğer ki amacı hâlâ eğlence olmuş olsaydı başka şeylerle uğraşırdı. Ama Harry yoktu, gitmişti ve Louis de fikrini değiştirmişti. Tek amacı geri dönüp Harry'yi bir kere daha görme şansını elde etmekti.

Louis yeni eklemeler yaparken dakikalar, saatler geçti ama ne zamandan beri burada olduğunu bile bilmiyordu. Telefonunu çıkarıp saate baktığında yeni bir güne başladığını ve saatin 5'e yaklaştığını gördü. Hâlâ tam olarak işi bitmiş değildi ama artık gerçekten çok yorulmuştu ve sürekli Harry hakkında düşünmek bütün güzel enerjilerini emmişti. Ona çok ihtiyacı vardı şu an, yarın, uyuduğunda, her nefes aldığı saniyede. Bazen önemli bir şey olduğunda ona sesleniyor, heyecanlı bir şekilde anlatmayı ve Harry'nin gelmesini bekliyordu, ama o gelmiyordu. Buna alışmıştı ama sonrasında hissettiği hayal kırıklığı ve kalp ağrısı tahmin edilebilecek türden değildi.

Elindeki metal şeyi tutarak ayağa kalktı ve masadan uzaklaştı. Derin bir nefes alıp üstüne çeki düzen verdi, nedenini kendisi de bilmiyordu. Kalbi ağzında atıyormuş gibi hissediyordu. Her an fırlayıp deneyin üstüne yapışabilirdi ve bütün yılların emeği bir saniyede mahvolabilirdi. Sadece kötü bir şey olmamasını umdu ve gözlerini kapatarak deney üstündeki kırmızı düğmeye bastı.

Sonra her şey bir anda oldu. Kendisini boşlukta hissetti. Ayakları yerden kesildi ve kusma hissi geri geldi. Gözlerini daha sıkı yumup güzel şeyler düşünmeye başladı. Harry'nin saçlarını, Harry'nin gözlerini, Harry'nin gamzelerini, Harry'nin sesini, Harry'yi. Ve yolculuk son buldu.

Gözlerini açıp etrafa bakındığında Harry'yi görmeyi bekliyordu, ama olmadı. Sadece birkaç saat öncesine dönebilmişti ve işte orada tam karşısında deney odasına giriş yapan bedenini gözetliyordu. Aptal diye düşündü kendi kendine, içeri girince her şeyi tamamlayacağını düşünen bir aptal.

Elde ettiği başarısızlıkla gözlerini tekrar yumup bu sefer mor düğmeye bastı. Önce boşlukta olduğunu hissetti sonra kusma hissi geldi ve yolculuk başladı. Bu sefer iyi şeyler düşünmesine gerek yoktu. Ne de olsa bir şey başaramıyordu.

Ayaklarının yerle temasını hissettiği sırada gözlerini aralayıp etrafına bakındı. Kendi zamanına geri dönmüştü. Masasına ilerleyip elindeki bir işe yaramayan saçma makineyi bıraktı.

Sadece bir an Harry'nin kendisine iyi geceler dilediğini duyar gibi oldu ve kafasını masaya gömdü. Göz yaşları ahşap masayı bir bir ıslatırken o yarının daha güzel bir gün olmasını umarak uykuya daldı.

"Sana da iyi geceler Harry."

Flashback || Larry StylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin