Adsız Bölüm 1

50 1 0
                                    

Her insanın hayata bakış açısı farklıdır. Zevkler farklıdır renkler farklıdır. Kimi insanlar çok renklidir her rengin içinde bir güzellik görürler ve kimileri vardır ki tek renkle yaşarlar. Siyah onlar için yalnızlığın, huzurun, sessizliğin, hüznün rengi. Herkes anlayamaz bunu, neden böyle olduklarını, hayattan neden zevk alamadıklarını anlayamazlar ve görünüşleriyle böyle oldukları için sadece dalga geçerler. Farklı oldukları için dışlanabilirler, kimi insanın farkına varmadığı şeyi her gün her saniye yaşarlar ''onca insanın içinde tek başlarınadırlar''.Eylül'le 16 yaşında tanıştık aynı mahallede büyüdük ama onu hiç doğru düzgün tanıyamadım lise bitmeden önce ailesini kaybettiği için yurda gitmek zorunda kalmıştı. Şimdi üniversitedeyim ikinci sınıfa başlayacağım bir sabah onu gördüm oda Ankara'ya gelmiş. Oturup birer kahve içtik mahalleden ayrıldıktan sonra neler olduğunu anlattım oda bana nişanlandığını söyleyince şok oldum ve her şeyi anlatmasını istedim Eylül anlaşılması zor bir kız herkesle anlaşamaz hislerini herkese anlatamayan biri hatta kendini karşısındakine ne kadar yakın hissederse hissetsin içindekileri anlatamayabilir ama çekingen de değildir sadece konuşmayı pek sevmez. Olay küçüklükte başlıyor. '' Annesi ve babası o küçükken resmi olarak boşandı fakat beraber yaşıyorlardı daha sonra anlaşamayıp tamamen ayrıldılar daha sonra tekrar beraber olmaya karar verilmiş fakat tekrar ayrılmışlar bu kez Eylül'ün teyzesi ve anneannesi hep onun üstüne gelmiş''Annenle babanı barıştırabilecek tek kişi senin'' sözlerini her defasında tekrarlarlar oysa Eylül tam tersini, babasıyla annesinin ayrı olmasını daha iyi buluyordu. Annesi, yüksek tansiyon hastası olduğu için biraz korkuyordu en ufak bir şeyi kafasına takar tansiyonu çıkar ve tansiyonu düşürmekte biraz zor olmakta. Babasıyla beraberken bu tartışmalar sonucunda genellikle annesi rahatsızlandığı için artık buna bir son verilmesini ister fakat Eylül bunu teyzesine anlatmanın ne kadar zor olduğunu görmüş ve vazgeçmiş.Eylül'ün birde kız kardeşi var. Dünya Eylül'ün tam tersi bir kız. Hiperaktif, çok konuşur gerekli ve gereksiz, her şeye güler bazen kendi yaptığı esprilere kimse gülmez ama o güler, biraz çekingen ve keyfine aşırı düşkündür. Dünya ablasın gözünde çok faydasız çünkü bazen çok bencil olabiliyor varsa yoksa arkadaşları onlarda kendinden küçük çocuklar. Dünya kendi yaşıtlarıyla takılmayı değil de küçüklerle oyun oynamayı daha çok sever özellikle bebekleri çok sever. 13 yaşında gibi değil de 6-7 yaşında gibi davranır b bu yüzden etrafında neler olup bittiğini anlayamıyor. Anlaması gerekenleri bile.belki de tüm olanlara onun tepkisi de böyledir.Her kardeş gibi Dünya ve Eylül de çok kavga ederler bazen bu kavga şakalaşırken çıkar ve her zamanki gibi dünya'nın canı yanar bazen de çok saçma nedenlerden...Bu son zamanlarda hiç kavga etmediler. Eylül annesine destek amaçlı Dünya'yla iyi geçinmeye çalışıyordu hayatta hiç yapmadığı, yapmam dediği şeyleri yaptı. Annesi hastaneye yatmadan önce sabah ezanıyla kalkıp kardeşini kaldırıyor kahvaltısını hazırlayıp servisine bindiriyor sonra annesiyle kahvaltı yapıyorlardı, dışarıda gezerken annesinin koluna girerek yürüyordu hatta bir gün kardeşine kolye almış Dünya çok beğenmişti. Annesi, babası kuzenleri, teyzesi çok şaşırmışlardı sonuçta alışıldık bir durum değildi derken annesi hastaneye yattı. O gün akşam yemeğini Eylül hazırlayacaktı. Okuldan geldi mantarı dolaptan çıkarıp yıkarken Dünya ''üstünü değiştir, bundan sonra teyzemlerde kalacağız annem gelmeyecekmiş'' dedi. Sonra teyzesi olanları anlattı o an hiçbir şey yapmamak istedi konuşmak, gülmek vs. ve yapmadı da öylece durup olanları hazmetmeye çalıştı. O bir hafta uyku sorunu yaşadı durup dururken gözleri dolup ağladı derslerine konsantre olamayıp hiç almadığı notlarla karşılaştı. Psikologa gitmek istiyordu belki uymasına yardımcı bir şeyler verir ya da Dünya gibi rahat olabilmesi için bir şeyler ama gitmedi gitmesi için annesinin yanında olması gerekiyordu sonra babası bu yüzden şehir dışından geldi Eylül yinede gitmek istemedi. Annesi hastaneye yatalı bir hafta oldu, iki hafta oldu, üç hafta oldu ve dört hafta oldu ama doktor hala kalmasını istiyordu. Bir hafta sonu eve gitmesine izin verildi annesi eve geldi. Bol bol hasret giderip güzel bir yemek yedikten sonra Dünya ve Eylül yattı babasıyla anneleri de biraz konuşup biraz tartışmışlar. Sabah Eylül antrenmana giderken babasının akşam gideceğini öğrendi. Akşam ki tartışmadan sonra buna karar verilmişti. Ertesi gün de annesi hastaneye gitti. Eylül, babasına tek bir soru sorabilmişti ''biz ne olacağız peki'' demişti. Babası da ''anneniz düşünsün bunu ''demiş. Eylül babasından böyle bir söz beklemiyordu annesi hastaneye giderken nasıl o da şehir dışına gidebiliyordu ki. Dünya ve Eylül de tekrar teyzelerine gittiler bu sefer daha uzun sürecekti. Dünya her zamanki gibi halinden çok memnundu ama Eylül onun gibi olamıyordu ailesi dağılmıştı bardağın dolu tarafına bakılacak bir durum yoktu hem annesiz hem babasız günlerin geçmesi çok zor oluyordu hıçkırarak ağlayıp rahatlamak isterken tek bir damla gözyaşı bile akmıyordu çok tuhaf bir duygu içindeydi birde yakın bir arkadaşıyla artık konuşmamaya karar vermişlerdi çünkü Eylül'den hoşlanıyordu. Eylül ne olursa olsun onu hayatından çıkarmak istemiyordu sonuçta ona Fatih'ten daha iyi değer veren biri yoktu bu evrende. Birçok kez denediler fakat olmadı Eylül'e sevgilisiymiş gibi davranması hiçte hoşuna gitmiyordu her ne kadar istemese de bitirdi. Sanki her şey üst üste geliyordu hiçbir şey istediği gibi gitmiyordu her ay başka bir düzen içine giriyordu aslında düzen kaldı denemez. Artık daha yalnız ve mutsuz hissediyordu eski arkadaşları yoktu mutlulukları bir anlık oluyordu konuşamıyordu kimseyle.İyi giden tek şey cumartesi günlerinde ki tenis antrenmanları sanırım. Onun dışında hep stres antrenmandayken zaman çok güzel geçiyor hiçbir şey düşünmüyordu ve her şey isteğinin tam tersi olduğu için bununda yakın bir zamanda bir şeyin engel olacağını düşünüyordu. Düşündüğü tek şey herkes gibi çekip gidebilmek ama okul var sırf geleceği için ve annesinin daha fazla üzülmesine neden olmamak için yapamıyordu.Anne ve babasının ayrılmalarını hep doğal karşılamıştı sonuçta işine geliyordu babasının baskılarından kurtulmuştu ama şimdi her ikisi de yanında olmayınca kıymetini anladı sanırım aile kavramını. En azından biri yanında olsun istiyordu. Birde bunca şey olurken kardeşinin hala mutlu olmasına da çok şaşırıyordu hiç mi bir şey hissetmiyor ya da üzülmüyor çok merak ediyordu. Kardeşinin böyle durumlarda yanında olması gerekirken olabildiğine uzak olması, onunla bu durumları konuşmaya çalışırken Eylül'ü umursamayıp hatta dinlemeyip başka bir şeyle uğraşması daha berbat bir durum. Oysa küçükken çok iyi anlaşıyorlardı her gün kavga etseler de iyi anlaşırlardı beraber çizgi filmler izleyip oyun oynarlardı sonra şakalaşırken Dünya'nın canı yanar ağlamaya başlardı anneleri de onları cezalandırmak için salondaysalar salonun ortasına bir çizgi belirler biri bir yana bir yana koyar birbirlerine yaklaşmamalarını söyler. Bir kaç dakika sonra dayanamayıp yan yana gelirlerdi sonra '' bak çizgiyi geçtik baak'' der gülerlerdi. Belki her şey küçükken güzeldir küçüklükte kalmıştır bu güzel günler.Ne olursa olsun Eylül hep kötü abla olacağını, Dünya'yla düzgün bir ilişkileri olamayacağını düşünüyordu. Oysa Eylül Dünya'ya karşı eskisi gibi değildi değişmişti ne olursa olsun alttan alan Eylül'dü. Gözü sanki kör olmuştu etrafındakilerin ne yaptığını bilmiyor, ne demek istediklerini anlayamıyor... 5.haftanın sonunda, anneleri geldiğinde yaptıklarından sonrada hiç anlayabileceğini sanmıyordu. Sonuçta anneleri haftada bir görüyorlardı o gün sorun çıkartmaması gerektiğini bilip kendini kontrol etmeliydi. Annesinin üzüleceğini davranışlarda bulunmamalıydı.O gün dışarı çıkacakları sahilde turlayıp annelerini yolcu edeceklerdi.Anneleri ve Eylül hazır Dünya'yı bekliyorlardı. Geldi. Göbeği açık bir kazak giymiş ve altından da atlet. Bunun böyle giyilmeyeceği söylendi ama dinlemedi ısrar etti sinirlenip ağlamaya başladı annesi Eylül'ü odasına gönderip dünya'yla konuştu birkaç dakika sonra Eylül annesinin ağladığını gördü. Annesi Dünya'ya ne söylerse söylesin bir kulağından girip diğer kulağından çıktı en sonunda üzülüp ağladı ve en sonunda çıkarttı kazağı. Sahilde biraz yürüyüp sonra büfeden sigara ve cips alıp iskeleye oturuldu. İskeleye giderken de birkaç tane fotoğraf çekildiler basit ama güzel bir gündü işte akşamda annelerini otobüse bindirip teyzelerine gittiler...Eylül ilk defa sorunsuz iki gün geçirmişti teyzesinde ama Dünya'yla ruhlarını değiştirmişlerdi sanki. Bu sefer Dünya sorun çıkartmıştı. Çarşamba günü servisten inip teyzesine gidecekken Eylül evlerinin ışığının yandığını gördü merak edip gitti. Annesi vardı evde. Taburcu olmuştu. Artık teyzesinde değil evinde kalacaktı bütün sorunların bittiğini bazı şeylerin artık yoluna gireceğini sanmıştı. Derken hafta sonu babası geldi zaten gelecekti. Yeğeni evleniyordu ama bavullarıyla gelmişti. Akşam babası berbere gittiğinde annesine sordu oda temelli geldiğini söyledi. Şok olmuştu. Onları düşünmeden gitmişken şimdi neden böyle bir karar vermişti ya da nasıl böyle bir kararı tek başına alırdı ama tek sorun buda değildi. Daha sonra annesi rahatsızlandı yine kriz geçiriyordu. Annesi diğerlerini de anlattı. Annesi kendine kalacak bir yer tutacak babası onlara daha iyi bakacakmış ''biz Konya'yı alt üst edip ev ararken veya geçen hafta bizi düşünmeden giderken neredeydi neden yanımızda değildi o zaman '' demişti Eylül. Sonra teyzesi gelip annesinin tansiyonunu ölçtü Dünya'yla Eylül'de düğün için hazırlandı o arada annesi de biraz sakinleşti. Eylül tam her şey yoluna giriyor derken yeni bir şeylerin bu mutluluğa yarıda kesmesinden nefret ediyor sadece düzen istiyordu her şey değil ama birkaç şey düzgün gitse keşke diye düşünüyordu. Okulu, arkadaşlarıyla olan ilişkisi veya ailesi birinden biri... en çokta mutluluklarının bir anlık olmamasını istemiyordu ama sadece istemekle yetiniyor gibi.. Bazen bunlardan uzaklaşmak için evden kaçması gerekiyordu tek başına oluyor belki ama çok güzel olduğunu düşünüyordu. Bundan bir sene öncesinde böyle bir şeyi yapamazdı yani tek başına dolaşması imkansızdı. Mutlaka yanında biri olması lazımdı... Çıkıyor evden sahile iniyor hem yürüyüş yapmış oluyordu hem kafa dinliyordu denizin gökyüzünün sonsuzluğuna dalıyordu sonra hafif bir rüzgar gelip saçını okşasa ve yanında bir sigara belki iki sigara ve bonibon ile en büyük huzuru yaşıyordu. Herkes çikolatalı gofret gibi şeyler severken Eylül bonibonları çok seviyordu her zaman farklı olmayı seviyordu çünkü. Huzuru ancak bu şekilde buluyordu işte. Bir gün, o an yanımda biri olsa karşılıklı sussak diye düşünmüştü ama kim işini gücünü bırakıp benimle saatlerce oturacak ki deyip vazgeçmişti.

EylülWhere stories live. Discover now