Ben Kral Favzaka'nın ve Tavananna Ninnarya'nın isyankar oğlu Prens Tokanas. Hitit diyarının veliahtı. Doğduğu ilk andan, aldığı ilk nefes itibariyle en güzel şekilde yaşatılmış kişiyim. Hitit Diyarının veliahdıyım. Yaşlı babasını devirmek için Asur Kralı Calanka ile anlaşıp ititbarını ayaklar altına alan alçak Tokanas'ım. Kral babam Favzaka'nın her şeyi öğrenmesi ile Hattuşa sarayının karanlık mahzenlerine hapsedildim. Tanrı Teşup'u kızdırdım. Binlerce kez pişmanım ama cezamı çekmek yerine Hattuşa diyarından kaçmalıyım. Yoksa canımdan olurum. Her şeyi planladım. Dostum Yazman Temersus mahzene gelip beni çıkaracaktı. Zavallı Temersus yakalanmak pahasına Kral'ın adına tablet yazdı ve mühürledi. Ve ona bu yetkiyi veren Kralına benim için ihanet etti. Mahzenden çıkınca vezir Fevzara en güvendiği iki adamı ile yanımdaki iki muhafızı ortadan kaldırdı. Biz bunları yaşarken kız kardeşim Sarasne ve Derefan bizleri arka kapının orada bekliyorlardı. Sarasne ve sadık hizmetkarı Derefan ile arka kapı namı diğer Arslan Kapıda buluştuk. Fevzara, Sarasne,Derefan, kadim dostum Temersus ile ben saraydan çıktık. Artık Sarayın meşaleli koridorlarında değil karanlık Hattuşa sokaklarındaydık. Yapabildiğim tek şey Tanrı Teşup'a dua etmek. Eğer isyanımı, sadakatsizliğimi, nankörlüğümü bağışladıysa ne mutlu ben ve yoldaşlarıma. Evlerin arasında ilerliyorduk ki bir ses kulağımıza geldi. Vezir Fevzara ve ben bunların gece nöbetindeki askerler olduğunu anladık. Zira ayak sesleri birbirleri ile bir ahenk içindeydi. Hemen bir evin girişindeki kapalı bölmeye girdik. Askerler geldiler ve gittiler. Onlarla birlikte ritimli ayak sesleri de gitti. Önde Fevzara sonra ben, sonra derefan sonra sarasne ve en arkada Yazman Temersus vardı. Evlerin kapılarını aydınlatan meşalelerden yansıyan, alevin ışıkları yüzlerimize çarpıyordu. Her birimiz yüzümüze gelen ışığı kesmeye çalışıyorduk. Bu saatte nöbetçilerden başka sokağa çıkan olamazdı. Ama yinede tanıdık biri herhangi bir saray görevlisi ile karşılaşabilirdik. Bu yüzden yüzlerimizi kardeşim Sarasne'nin Tanrıça Kupaba'nın hediyesi saçlarını örttüğü tül ile örttük. Tanrıça Kupaba'ya şükürler olsun ki onun bahşettiği saçlar sayesinde tedbir aldık. Tekrardan ayak sesleri duyuldu. Bu seferkiler sert ve uyumlu nöbetçilerin ayak sesinden değildi. Aynı zamanda şuh bir kadın sesi duyuluyordu. Hemen yanımızdaki ara bir sokağa girdik. Ses artıyordu. İşte görünmüştü sesin sahibi. Baştan aşağı sarhoş olmuş sarı bir fahişe yanındaki gence adeta Fenikeli denizcilerin sattığı ahtopot adındaki mahlukat gibi sarılmıştı. Birbilerini öpe öpe ilerlediler. Hızlıca ara sokaktan çıkıp. Yolumuza devam ettik. Meyveci Fayonovka'nın dükkanını geçip köşe başındaki öküz satıcısı Aksarenkza'nın dükkanının önünde durduk. En öndeki Vezir Fevzara kare gibi şekilli kafasını sokağın başından çıkarıp etrafı inceledi. Genişçe sokak boyunca kimse yoktu. Sadece büyük şehir kapısının önünde iki adet nöbetçi vardı. Fevzara önden gitti. Askerlere görev yerlerinden ayrılmalarını yerlerine yeni nöbetçiler geleceğini söyledi. Defalarca şükürler olsun adaletin Tanrıçası Hepat'a. Zira Fevzara'nın da kendine oynanan oyunun içinde olduğunu öğrense idi kral babam onuda diğerleri gibi öldürtürdü. Nöbetçiler ayrıldıktan sonra ilerlemeye devam ettik. Fevzara, Temersus ve ben Yüce Kral Kapısını açtık. Önce Sarasne ve Derefan geçti. Onların ardından bizler çıktık ve kapıyı kapadık. İçimden beklediğimden daha kolay olduğunu geçirdim. Vezir Fevzara sanki düşüncemi okumuşçasına "Her şey daha yeni başlıyor." Dedi. Eğer dedikleri doğru ise Tanrı Teşup biz bağışlasın ve yardım etsin. Şehrimizden, diyarımdan, evimden, Hattuşa' dan ayrılmam ile birlikte içimdeki keder deryasını buhranlı bir hava kapladı. Karanlıkta kaybolmamak için birbirimizin ellerini ve üstlerini tutarak ilerliyorduk. Bir ışık yakmasına yakardık ama surlardaki nöbetçiler görebilirdi. Bu yüzden şimdilik karanlık dost; ışık düşmandı. Epeyce ilerledik, Hattuşa'nın ışıkları ilerledikçe küçüldü ve en sonunda kayboldu. Hattuşa'dan iyice uzaklaştığımızı fark edince ışığımız yaktık. Bereketli Anadolu topraklarında ilerliyorduk. Muhtemelen Kral babamın muhafızları şu nada Hattuşa diyarının her yerinde beni arıyorlardı. Ve dahi izimizi bulamazlarsa beni aramak için Hattuşa dışına çıkacaklardı. Hatta altlarındaki binekler sayesinde bize yetişebilirlerdi. Boğazımı temizledim ve "Fevzara, Kral babamın muhafızları şehirde olmadığımızı anlayınca bizi aramaya dışarı çıkacak ve altlarındaki binekler sayesinde bizleri yakalayabilirler." Dedim. Fevzara gayet rahat bir ses ile "Prens Tokanas merak etmeyin. Buradan az ileride bir dağ ötede bir köy evinde beş binek bizi bekliyor." Dedi. Yazman Temersus "Ohalde hızlanalım Prens Tokanas" dedi. Prens endişeli bir şekilde kafasını sallayarak yazman Temersus'u onayladı. En önde Vezir Fevzara ve sırasıyla ben, Sarasne, Derefan ve Temersus ilerliyorduk. Zavallı Derefan korkusundan ardına bakıyor. Bakarken yavaşladığı için hem Yazman Temersus'dan hem de Prenses Sarasne'den azar iştiyordu. Prenses Sarasne daima ona bağırmazdı. Zira zavallı Derefan'ın neler çektiğini az çok bilirdi.
!Ptȷ

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYAN
Исторические романыAnadolu'nun kadim sakinleri. Yaşlı Kralları Favzaka'dan bıkan insanlar ve sevenler. Baba ile oğulun macerası. Kral ile Veliahdın savaşı. Eski ile yeninin mücadelesi. Ve tabi ki aşk. Prenses ile Saray Yazmanının imkansız aşkı. sürgün Prensin hak müca...