*Medya ana karakterim;
Rüya Hilal.*Hayat nedir? Ne zaman yaÃ…Ÿamaya başlarız? Dünya'ya gelince neden ağladığımızı yaşarken öğrenmemiz için mi doğduk? Hayat yoksa bir ders çıkarılmasını istediği için mi sunulmuş insanoğluna? Yatakta kalıp bunları çok düşündüm. Evet ilk defa ağlamadan sakince düşündüm. Kendi kendime dedim ki "Rüya sen iyi ve güçlü bir kızdın kim getirdi seni bu hallere?" Sonra cevabı kendim verdim düşüncelerime. "Tabi ya, unutmuşum." diyerek telefonu elime aldım. Kapalıydı dün geceden beri. Ağlayarak gelmiştim eve. Kimse de sormamıştı. Zaten hep böyle olmaz mıydı? Bir süre sevilirsin, el üstünde tutarlar, kırılacaksın sanıp dokunamazlar bile gözyaşlarına. Sonra ün saldım tabi. "Ahahaha sen onun bunun altına yatmamış mıydın? " "Ya sen daha yataktaydın niye kalktın? " gibi. Telefonu açtım. Mesajlara baktım, sürtük diyenlerden benim altıma yat diyenlere kadar insan vardı. Bir kez daha anladım hayatın ne mal olduğunu. Geçen sene de böyle bir olay olmuştu aslında. Saçlarımı boyattım diye sürtük demişlerdi bu sefer. O zaman da 6 ay çıkmamıştım evden. Şimdi de 4 ay oldu. Telefonu tekrar kapatıp yatağa fırlattım. Boydan aynanın karşısına geçip kendime dikkatlice baktım. Zayıftım, güzeldim, iyi bir fiziğim vardı. Ama kimseye aşık olmamıştım. Kimse de bana aşık olmamıştı. Aşktan da hayattan da bıktım bende. Hem madem yaşamamız için bize bir fırsat veriliyor niye biz o hakkı istediğimiz gibi kullanamıyorduk? Niye aşık olacağımız insanı, dostlarımızı, ailemizi seçemiyorduk? Bunları bir kenara bırakıp duşa girdim. Kıyafetlerimi çıkarırken dikkatlice baktım hayatın bende bıraktığı yara izlerine. Sıcak suyu ayarladım. Çok sıcak değildi ama çok ılık da değildi. Suyun altına girdim ve vücuduma işkence çektirdim sıcak suyla. Çıktığımda kırmızı olan bir vücutla karşılaştım ama bu içimi acıtmadı bile. Bundan daha fazlalarını görmüştüm. Bıçaklanma, kurşun yarası, yanık, morluk bir çoğu. Bunların hepsi ergenlik döneminde, aptal aşık durumundayken girmişti hayatıma. Sonra da terkedilmiştim zaten. Yaraların hepsi terkedilmenin acısı kadar acıtmıyordu. Düşüncelerimden kurtulup siyah bir t-shirt, beyaz bir şort ve bir çift vans giyerek kendimi sokağa attım. Temiz hava iyi gelmişti biraz. Önümdeki iki kız beni tanımasaydı daha iyi olabilirdim tabi. Yanlarından geçerken sarışın kız esmer kıza "Bu Furkan'la yatan değil mi?" dedi. Esmer kız da "Hayır en son benim sevgilimle yatmıştı. " diyerek gülmeye başladılar. Gözlerim doluyordu. Bakışlarımı gökyüzüne çevirdim ve gözyaşlarımın burada akmaması için dua ettim. Biraz daha kendimi toparlayınca hızlı adımlarla yürüdüm, sonra da koşmaya başladım. Koştum, koştum sessiz bir ağaçlığa gelesiye kadar koştum. Hızlı adımlarla giderken bir ağaca çarptığımı sandım meğer kaslı bir vücutmuş. Özür dileyip yanından ayrılırken kolumu sıkıca tuttu. Olduğum yere kilitlendim. Yüzüne bakmaya çalıştığımda sinirli gözleriyle karşılaştım. "Oraya gitme." dedi sesine bile hayran kaldığım adam. Koluna baktığımda ise kan aktığını gördüm. Yaralanmış mıydı? Buradan bakılınca hayır. Yerde duran bir bez görünce gidip elime aldım "Yaran varsa aç." diyip arkama dönmüştüm ki yoktu. Kendime gülüp delirdiğimi düşündüm. Bezi yere atıp eve gitmeye başladım.
******
Eve girdiğimde gerçekten sürprizle karşılaşmıştım. Bir an kalsam mı yoksa kaçsam mı diye düşündüm. Karşımda 3 erkek vardı. Ortada duranı gözlerinden tanıdım. O sinirli bakışlar yüzünden ürperirken çocuk güldü. Saf saf ona bakmaya başladım. Çocuk beni ya saf sandı ya da korkudan dilimi yuttuğumu sanıyor. E ne yapayım sizde karşınızda 3 tane fıstık gibi çocuk görürseniz anlarsınız beni. Ortadaki, gözlerine öldüğüm adam bana doğru yaklaştı, yaklaştı, tam önümde durdu. Bir hışımla iki kolumu da karşısında düşmanı varmış gibi tutup beni öylece savurdu. Yere düştüğümde ellerimin ve dizlerimin sızıntısıyla bir süre orada kaldım. Gülüşmeler kesilmişti. Gözlerine öldüğüm adam gelip beni kaldırdı. Nazikçe mi? Hayır. Bu sefer de dolaba yapışmıştım. Tepki vermiyordum aslında, gözlerime iyice baktı. "Gözlerin.." dedim. Güldü. "Gözlerin aşık olunası ama içinde adamlık kırıntısı yok." dememle tokadı yemem bir oldu. Çocuğun biri gelip gözlerine aşık olduğum adamın kolunu tuttu. "Bırak Onur! Görmüyor musun kızı öldüreceksin! " Onurmuş gözlerine aşık olduğum adamın adı. Güldüm. Hepsi bana baktı. Gözlüklü çocuk "Kafasına mı vurdun lan kızın?" diye bağrınca sustum. Bana bakıyordu gözlerine aşık olduğum adam. Vücudumuzun süzüyordu. Sapıkça bir şekilde değildi bu. Hayatın bende bıraktığı izlere bakıyordu dikkatle. Başımı eğdim. "Ölü gibisin. Ama sevdim seni. Benim gibi birisine yaşarken ölen biri lazım zaten." dedi. Bir an mutluluk ve şaşkınlık birbirine girdi içimde. Kafamı kaldırıp tek kelime etmeden suratına baktım. Ifadesiz görünmeye çalıştım biraz. "Bakma bana öyle, içim burkuldu biraz." dedi ensesini kaşıyıp başını yere eğerek. Bu dediğine arkadaşı çok şaşırdı. Dikkatle baktı gözlerine aşık olduğum adama. Tekrar söze başladı. "Burada yaşayabilir miyiz? Söz gözlerime istediğin kadar bakmana izin veririm." dedi. Nasıl hayır diyebilirdim ki. Nasıl haksızlık edebilirdim o gözlere. Kafamı salladım sakince. Sevindi bir an. "Gidin bira falan alın gelin dolabı doldurun." diye emir verdi çocuklara. Korkuyor muyum? Hayır. Korkmam gerekiyor mu? Evet. Nedense sakinim. Daha ne gelebilir ki başıma? En fazla eve erkek alıyor derler. Umrumda da değil. Gözlerine aşık olduğum adama baktım. Oturmuş heryeri gözleriyle inceliyordu. "Onur.." dedim. Bana döndü. Gidip yanına oturdum. "Gözlerin.." dedim. "Aşık olunası dimi?" deyince farkında olmadan güldüm. Kalkıp yatağıma gittim. Çocuklar da gelmişti. Yarın da yorucu olacak gibi bir his vardı. Basımı yastığa koymamla uyumam bir oldu zaten. Müzikten dolayı da uyanmadım birdaha.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatın Unuttuğu Kız
RomanceEvet, ben hayatın bile unuttuğu siyahlar içinde bir beyazlık arayan, bir umut arayan kız. Daha da açıklamamı isterseniz yaşarken bin defa ölmüş, bir kere ölmeyi bekleyen kızım.