Güneşten üstü yanmış elleri çiçeklerin arasında gezindi ve sanki hiç tasası yokmuş gibi başını arkaya atıp, gökyüzünü uzun kirpiklerinin gölgelediği gözlerinin arasından süzdü. Gün ışığı kokusu muydu onu rahatlatan, yoksa çiçekler miydi, bilmiyordu ama içinde bir yerlerde saklı bir korkuyla baş ettiğinin farkındaydı ve o hoş koku bile berraklaştırmıyordu zihnini. Tamamen saf değildi. Bir çeşit huzursuzluk vardı ama kaynağını kestiremiyordu. Boşver, dedi kendine. Her zamanki gibi omuz silkti. Kendi kendini ikna etmeye çalıştığını bilmesi acınasıydı ve bunu fark etmeyecek kadar aptal olmayı diledi birkaç saniye.
Uyuşmuş ve yer yer acıyan parmaklarını sıkı sıkıya kenetlediği otlar birdenbire kaybolmaya başladı ve içinden attığı çığlıkların keskin sesini birkaç saniyeliğine dinledi. Biliyordum. Gerçek olmadığını biliyordum. Zaten puslu olan görüş alanı gittikçe bulanık bir hal almaya başladığında sanki yüzlerce neşter ciğerlerine batıyormuş gibi feryat etti. Nereden biliyordu ciğerlerindeki neşter hissini? Acıdan bir saniyeliğine uzaklaştı dikkati ve asıl kendisini hatırladı. Tabi biliyordu, çünkü daha önce tecrübe etmişti. Ağzına verdikleri ve muhtemelen kendi kanına bulanmış sargı bezindeki keskin demir tadı eşliğinde ciğerini deşen parlak neşterler, ölürken bile gözünün önünden geçeceğini düşündüğü nadir anlardan biriydi. Ben bir askerim. Adım Joanna Lightwave. Amacım liderime ve halkıma hizmet etmek. Kalbimdeki tek sevgi milletim için. Damarlarımdaki kan, ülkemi savunurken gözümü kırpmadan dökmem için yaratılmış. Dilinde söyleyebilmek için hazır bekleyen kelimeleri yuttu ve kalp atışının ritmini değiştiren marşı içinden söylemek zorunda kaldı. Sanki tüm organları fazlalıkmış ve onları dışarı atmak kurtuluş yoluymuş gibi öksürdüğünde gördüğü yeşil manzara birden kayboldu ve gözleri can çekişerek aniden açıldı. Karanlıktaydı. Nefes alış verişleri dizginlenemeyen atlar gibiydi.
Yerinde kıpırdandı ve anında çatırtı sesleri geldi. Sesin kemiklerinden geldiğini düşündü. Islaktı. Üşüyordu. Öksürmeye devam ederken nerede olduğunu anlamaya çalıştı. El yordamıyla en az kendisi kadar soğuk metali buldu ve bir silindir gibi etrafında çevrili olduğunu fark etti. Yutkundu ve metali yumrukladı. Ağzından çıkan kesik çığlıklar dar metal silindirde sıkışıp kalıyordu. Tekrar vurdu. Akciğerleri sayesinde damarlarında sanki kan yerine acı dolaşıyordu. Kör olmuş gibiydi, görüş açısı tamamen karanlıktı. Ayağını boşluğa savurdu ve tekmesi büyük gümbürtüyle patladı.
Ne kadar böyle devam ettiğini bilmiyordu, ama giderek acıyan uzuvları dayanamayacağa benziyordu. Birden kendi çıkardığı sesten farklı homurtular duydu. Dinlemek için vurmayı kestiğinde aniden ona çarpan yapay ışık, sanki içinde asit olan şırıngalar gibi gözlerine hücum etti. Kısa bir süreliğine kolunu kaldırarak kendine siper etse de güçlü bir el, bileğini tutarak onu metal kafesin dışına fütursuzca çekti. Kız tutunmaya çalıştı, ama aniden desteğini çeken o acımasız elin boşluğu yüzünden, diz kapaklarının üzerinde yere sertçe çarptı.
Soluduğu oksijen, ya da hangi gazsa, ciğerlerini yakmaya devam ediyordu ama sanki öncesine göre alışmış gibiydi. Eline tutuşturulan su şişesinin kapağını içgüdüsel bir hareketle açtı ve suyun serinletici adımlarını boğazından aşağı kayarken hissetti. Gözleri ışığa alışsın diye ısrarla açık tuttu ve o ara ona su şişesini veren insan silüetini gözden geçirdi. Kulaklarından aşağı inen sarı dalgalı saçları olan genç bir adamdı. Yüzünde herhangi bir duygu belirtisi yoktu. Ne karanlık bakışlar, ne gerilmiş dudaklar, ne de acıyarak kıvrılmış kaşlar... Sadece genç kızın yaptıklarını izleyen bir çift duygusuz kahverengi göz vardı.
Kız ıslak kıyafetinin üstünden kendini kollarıyla sararken, genç adam onu umursamadı ve biraz önce onu çıkardığı kapsülün içinde bir yerlerde sabitlenmiş dosyanın köşesini yırtarak çekti. İki üç sayfadan oluşturan kağıtlara hızlı hızlı göz gezdirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyalı
Random‼AmbassadorsTR hesabı tarafından düzenlenen EKOLOJİK GELECEK YARIŞMASI BİRİNCİSİ‼ Her biri farklı vaatlerle kandırılmış ve dondurulmuş beden olmaya ikna ettirilmiş bir avuç dolusu farklı mesleklerde insan; uyandıklarında, hatırladıklarından çok fark...