Yine sıradan sıkıcı bir gün.Yine babamın ve Shang Tsung'un emirleriyle,savaşlarla, dövüşlerle geçecek koca bir yirmi dört saat.İşte güne bu düşüncelerle başladım.Benden her gün aynı şey bekleniyordu:Uslu kız ol,kötü kız ol,acımasız ol,affetme,babanın emirlerinden çıkma,kafana göre takılma,prensessin kurallara uy falan filan.Aynanın karşısına geçip kendime baktım.Daha 3 hafta öncesi olsa aynada kendime bakmaktan korkardım.Klasik Spectrophobia yani.Ama artık korkmuyorum tabi ki.Eskiden çirkin olmaktan korkardım,bu yüzden aynaya bakamazdım.Sonra bir gün çok dalgınken odamda ayna olduğunu unutup odaya girdiğimde maalesef aynaya çarpıp düşünce,çarptığım şeye bakma gereği duydum.Aynada kendime ilk defa o gün baktım ve ne kadar güzel olduğumu fark ettim.Artık korkmuyorum.Hatta birisi bana çirkin derse,her zaman verecek bir cevabım oluyor,bana çirkin diyeni orada yere gömerim.Ama artık herkes güzel olduğumu kabul etti.Bende gücümü düşünerek artık kendime ölümcül güzel diyorum.Her neyse, aynada kendime baktım.Uyurken dağılan saçlarımı parmaklarımla düzelttim.Gözüme şimşek mavisi farlarımı sürüp, yarım maskemi taktım.Kıyafetlerimin bozulan yerlerini düzelttikten sonra aynada kendime son kez bakıp aşağı indim.Kafam yine çok doluydu,sabah sabah neyin nesi bu kadar çok sıkıntı?Belki de her şeyi içimde tuttuğumdandır.Önüme bakmadan giderken biriyle çarpıştım.Çarpıştığım kişiye cırlamasam olmazdı tabi. "Önüne baksana be! Dengesiz!" karşımdan homurdanma sesi geldi. "Sabah sabah ne bu sende ki öfke?" karşımdaki sesin tanıdık olmasıyla kafamı kaldırıp baktım. " Ermac!Önüne bak!" Ermac oflayarak beni yerden kaldırmak için elini uzattı.Bir yandan da söyleniyordu. "Hayır anlamıyorum,önüne bakmayan sensin, azarı yiyen benim.Bu nasıl bir şey?" uzattığı elini tutmak yerine iterek ellerimden destek alıp kendim kalktım. "Ermac, sabahın köründe,daha yeni uyanmışken bana bulaşma," artık ayakta olduğum için doğrudan yüzüne bakıyordum.O siyah sargılarının altından bana güldüğünü duyabiliyordum.Ha ha,çok komik. "Sen günün her vakti sinirlisin ona bakılırsa," tam bir şey söylemek için ağzımı açtığımda geriden gelen bir ses duydum. "Ermac, kızla uğraşma," ayak seslerini duyduğumuzda Ermac gelen kişiye bakıp yüzünü buruşturdu. "Tamam tamam.Size bulaşan yok,ben bir şey yapmadım," Ermac arkasına dönüp uçarak -ve ayrıca yeşil ışınlar eşliğinde- gitti.Arkama dönüp gelen kişiye baktığımda maskemden dolayı belli belirsiz gülümsedim. "Sabah kalkar kalkmaz bela,öyle mi?Söylesene sen mi sürtündün yoksa gelip kendisi mi buldu seni?" kahkaha atarak Jade'in sorusunu cevapladım. "İnan bana sabah sabah bela geldi beni buldu,bu arada günaydın," Jade güldü. "Sana da günaydın.Ayrıca bugün neler yapıyoruz bakalım?" Jade'in bu sorusu üzerine oflayarak yüzümü buruşturdum. "Klasik şeyler işte.Emirleri yerine getir,uslu kız ol,kötü ve merhametsiz kız ol,sakın babanın sözünden çıkma falan.Biliyor musun?Bazen sana özeniyorum.Senin yaşayış tarzına özeniyorum.Sana ne yapacağını söyleyen yok,senden uslu kız olmanı bekleyen yok,iyilerin tarafına geçsen bile umruna takan olmayacak.Oysa ben,ben bunların birini bile yapmasam kıyamet kopar.Benim,gün içinde ne yapacağım(ve ne yapmayacağım) belli,standart yani,sanki bir çizgi gibi.Bu çizginin dışına çıkmam yasak,babamın dizinin dibinden ayrılmamalıyım sanki prenses değilim de,bir imparatorun sıradan bir emir kölesiyim.Hayatım bu emirlere bağlı,eğer emirlere uyarsam,prenses olurum,saygı duyarlar ama eğer emirlere uymazsam prenses değil,düşman olurum.Ne saygısı,babam hakkımda ölüm fermanı yazar," bunu söyledikten sonra başımı yere eğip söylediklerimi düşünmeye başladım. "Saçmalama,tabiki böyle bir şey yok.Sen her şekilde prensessin.Ne olursa olsun.Emirlerini yapmazsan baban senin hakkında ölüm fermanı mı çıkarır?Saçmaladığının farkında mısın?" Jade'in söylediklerini duymazdan geldim. "Ben kötü kızım.Ben babamın kızıyım.Kötü prenses olmak çok zor,kötü kelimesi bile nefret edilmek için bir sebep.Kaldı ki,ben,zulmetmeyi ve öldürmeyi seven bir kralın(imparatorun) kızıyım.Bende acımasızım.Öyle olmam gerekiyor,küçüklüğümden beri bana hayatta kalmak için tek bir kural öğretildi,acımasız ol," Jade biraz sessiz kaldı.Sonra bir anda o üzüntülü halinden çıkıp neşeli haline geri döndü. "Her neyse,bunları mı konuşacağız?Başka şeyler konuşalım," bende gülümsedim. "Ne konuşacağız mesela?" Jade bir süre düşünüyormuş gibi yaptı. "Buldum!" bağırışından dolayı kulaklarımı kapatmak zorunda kaldım. "Ya bağırmadan düzgünce söylesene," Jade kollarını beline koydu. "Ya sen niye sabahları bu kadar sinir patlaması yaşıyorsun?" çok mu belli ettim?Jade'e sabah kalktığımda sinirli olduğumu belli etmemek için çok uğraşmıştım oysa.Neyse anladı artık, yapacak bir şey yok. "Jade,kaşınma hala uykum var ve uykum varken ne kadar sinirli olduğumu biliyorsun," Jade alaycı bakışlar atıyordu. "Tamam Kitana, tabiki senin sabahları huysuz olduğunu biliyorum," derin nefes aldım. "Neyse,ne söyleyeceksin?" bir anda gülümsemeye başladı.Kızın şu an yüzünde yarım maskesi yokta o yüzden güldüğünü gördüm.Ona sinirli bakışlar atmaya başladım.Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama nihayet kızdığım şeyin ne olduğunu anladı ve maskesini taktı. "Mesela bugün rakiplerimizi nasıl öldüreceğimizi konuşabiliriz," Jade'e sen ciddi misin bakışı attım. "Farkında mısın bilmiyorum ama ben sadist değilim!" diye bağırdım.Jade bana inanamayarak bakınca geri adım atmak zorunda kaldım. "Yani,biraz psikopat olduğum doğru ama sadist değilim.İkisinin arasında çok fark var," Jade kahkaha attı. "Bak psikopat olduğun konusunda haklısın Kitana," cidden mi? Psikopat olmayan biri niye başkalarını ölümcül bir şekilde yaralasın ki?Ama sadist,çok farklı bir kavram.Biz bu içinde bulunduğumuz olayı hayatta kalma mücadelesi olarak adlandırabiliriz.Bu noktada psikopat olunur evet ama sadist,olunmaz diyemem çünkü burada başkalarına acı vermekten zevk alan birileri vardır.O zaman ben kendi adıma söyleyeyim.Ben psikopatım evet ama sadist değilim.Her neyse. "Peki o zaman artık gidelim mi?" Jade başını olur anlamında salladı.Arenaya gittiğimizde turnuva çoktan başlamıştı.Johnny Cage denen çocuk babamın en iyi emir kölelerinden olan Reptile ile dövüşüyordu.Umarım yenemez,gerçi çokta umrumda değil ama,neyse.İyiymiş,ama,evet Reptile yenildi,vay.Ama bu çocuk,ben mi yanılıyorum yoksa Johnny Cage denen bu çocuk egoist mi? "Kafeslendi!" tabi,soyadı kafes.Ama ne alaka şimdi? "İşte bu kadar.Ha ha!" evet,yanlış anlamamışım,egoist. "Evet!Ben çok sevimliyim!" Cage bizimkileri tek tek eliyle göstermeye başladı. "Ve seni eliyorum,seni eliyorum,seni çıkarıyorum,seni çıkarıyorum,ve seni çıkarıyorum...akşam yemeği için," Sonya mı?Şu an gülme krizine girmemek için kendimi zor tutuyorum.Hah!Neyse,bu çocuk bir televizyon,ne film yıldızı mı diyorlardı ona?Her neyse ondan işte.Ama öğreneceksin Bay Cage,burası bir televizyon şovu veya...bir...film değil!Evet,Shang Tsung'un sesini duydum,ne diyorum ben?Duymamam imkansız adam yanımda,neyse. "Şimdi ikinci düellonuz için Bay Cage,Baraka!" Baraka,bizim olduğumuz yerdeyken ilk bir bağırdı,sonra resmen 5 metre boşluğun üstünden karşı tarafa uçtu.Aslında her şey beklenir bizim tayfadan da,neyse.Ben çok fazla 'neyse' diyorum. "Hmm,tamam.Güzel makyaj ama bu gerçekten gerekli mi?" Bir saniye,doğru mu duydum?Ne?Makyaj mı?Ah,Cage'in buranın bir televizyon şovu olmadığını öğrenmesi epey sürecek.Bir Tarkatan'a,nasıl makyajlı diyebilir bir insan?Cage'in bunu demesinin üstüne Baraka ellerindeki iğneleri çıkardı. "Oha," Cage,ahah çok şaşırmış görünüyordu ki,şaşırdığını belli de etti zaten.Bütün erkekler böyle ayı olmak zorunda mı?Oha nedir?Hayır,bu ayılık değilse ne?Her neyse,turnuvaya konsantre olalım. "Onlar etinin tadına bakacaklar!" kimi kastettin Baraka?Muhtemelen babamı kastetmiştir,doğru ya.Cage'in hareketleri bir aktöre göre oldukça güçlü.Ama,babama engel olmaz,yani olamaz.Babam kesinlikle her şekilde yener Cage'i.Maç bitti ve kazanan,yine Cage?Bu turnuvadan elenmeli bu çocuk.Adam,veya her ne haltsa işte.Ben çocuk demeyi seviyorum ama. "Adamım,o bıçaklara hayran oldum," kim olmaz ki?Baraka doğduğundan beri öyle,bıçakları resmen,nasıl bir tabir bulsam oraya?Sevgilisi olur herhalde.Evet,bıçakları onun sevgilisi gibi,hatta sevgiliden de öte,kim bilir?Çocuk doğduğundan beri o bıçaklar var yani. "Yapımcım seninle tanışmalı!Biz Tommy Makasyumruklar yapıyoruz ve..." Cage'in lafı Shang Tsung'un sesiyle kesildi. "Tebrikler,Bay Cage.Şimdi,bitir işini!" evet,bitir işini.Katil ol yani.Ya öl ya da öldür,burada kurallar böyle işliyor. "İşini bitir?Oldu,tabi!" şaşırmakta haklı tabi yani.O asla insan öldürmemiştir ki hayatında.Ve zaten dedim ya,bitir işini,bu kadar basit,bu iki kelimeye bağlı.Bitir işini cümlesini duyduğun an,rakibini öldüreceksin.Zaten çok normal bir şey(!) ki öldürmek,anormal olan bir şeyi yok yani. "Öldür onu," şu herifin sesine gıcık olan tek ben miyim?Babamın en sadık yardımcılarından biri,o yüzden,yapabileceğim hiç bir şey yok.Normalde olsa,kesin ölmüştü o şu ana kadar,veya sürgün edilmişti.Ama bana da bu öğretildi,kötü ol,acımasız ol.Hayatım boyunca birilerini öldürmek ve dövüşmek,hatta bu turnuvalar için eğitildim ben.Peki acımasız mıyım?Kesinlikle.Böyle bir yerde acımalı olmak gibi bir şansın yok,en azından benim durumumdaysan,onu da geçtim,zalim,acımasız ve pislik bir imparatorun kızı,iyi olamaz ki.Cage diğerlerine baktı,çoğu ifadesiz baksa da,bizim grubun gizli ajanları (ben onlara öyle diyorum) ve diğer bir kaç kişi 'yapma' der gibi bakıyordu.Yap!Öldür onu!Öldürmelisin. "Oha.Oha,oha,bekle bir saniye!Kimseyi öldürmüyorum!" ahh seni sersem öldürmeliydin.Burada katil olmaktan,acımasız olmaktan başka çaren yok.Senin o alıştığın televizyon dünyası değil burası!Veya dış dünya...Nasıl bir yer ki acaba dış dünya?Her zaman oraya gitmek istedim,hala da istiyorum.Ama babama göre,dış dünya tehlikelerle dolu,her an başına bir şey gelebilir.Bu yüzden beni yıllardır dış dünyaya göndermiyor.Bu isteğimi ne zaman dile getirsem ya kızıyor,ya geçiştiriyor,ya duymazdan geliyor ya da kesin bir dille gitmeyeceğimi söylüyordu. "Pekala," Shang Tsung'un sesini duymamla kendime geldim.Son günlerde çok fazla dalıyorum.Shang Tsung yerinden kalkınca ona baktım. "Turnuva şafakta devam edecek," anlaşılan,gitme vakti.Gitmesem?Olmaz değil mi? "Ne?Hepsi bu mu?Gerçekten mi?" Cage çok şaşırmıştı.Ama ne bekliyordun ki?Saatlerce turnuva olacağını mı?Hayır.Bir an önce toparlansan iyi edersin Bay Cage.Herkes kalktı.Bende Jade'i buldum ve onunla beraber Shang Tsung'un arkasından gitmeye başladık,bizim tayfanın geri kalanları arkamızdan geliyorlardı.Shang Tsung babamın yanına gitti.Kim bilir ne konuşacaklarsa artık?Odama doğru yürümeye başladım.Arkamdan topuk sesleri geliyordu. "Ne oldu?Bugün çok dalgınsın," Jade meraklanmıştı,ve tabiki benim için endişelenmişti. "Bir şey değil,ya da en azından önemli bir şey değil," Jade bana kuşkuyla baktı. "Emin misin?" ofladım. "Evet,eminim," Jade başını dikleştirdi ve bana bakmadan benimle konuşmaya devam etti. "İyi o zaman.Yine de,eğer anlatmak istersen anlatabilirsin," Hmmm.Peki. "Tamam o zaman,anlatmak istersem,anlatırım," Jade başını salladı ve tekrar bana döndü. "Bugünkü turnuva hakkında konuşmaya ne dersin?" Kafamı salladım. "Olabilir," Jade tekrar bana bakarak konuşmaya başladı: "Johnny Cage...Çok güçlüymüş,değil mi?" Düşüneyim,evet. "Evet ama dünyaların birleşmesinde babama engel olacak kadar değil," Jade durdu,tabi,onunla beraber bende durdum. "En önemlisi,bu turnuvayı kazanabilecek ve Earthrealm'ı kurtarabilecek kadar güçlü değil," Kafamı sallayarak onu onayladım. "Kesinlikle haklısın,ama bilmen lazım,dünyaların birleşmesinde babama engel olacak kadar veya,bu turnuvayı kazanıp Earthrealm'ı kurtaracak kadar güçlü biri,bu dünyada yaşamıyor.Öyle biri yok," Jade konuşmaya devam etti: "O kadar güçlü biri asla olmayacak," Kafamı salladım: "Kesinlikle olmayacak.Çünkü,turnuvayı kazanıp Earthrealm'ı kurtaracak kişi,babamdan bile güçlüdür.Ve kimse babamdan güçlü olamaz," Jade: "O da doğru,ama,ya öyle biri varsa?" Birden afalladım. "Ne demek varsa?Bu mümkün değil!" Jade olumsuz anlamda başını salladı. "Bana hiç öyle gelmiyor ama.Liu Kang.Çok büyük bir tehdit," Liu mu?!Yok artık!Liu tehdit öyle mi?LİU.KANG.BABAMA.TEHDİT.OLACAK.VE.BU.TURNUVAYI.KAZANIP.EARTHREALM'I.SERBEST.BIRAKACAK.KADAR.GÜÇLÜ.ÖYLE.Mİ?!?Hahaha,asla.Öyle biri,dünya üzerinde yaşamıyor,yaşamayacak,yaşayamaz.Ve Liu Kang'da babama karşı bir tehdit asla olamaz.Asla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Gözümden Mortal Kombat
General FictionMerhaba ben Kitana.Babamın bana sürekli emir vermesinden nefret ediyordum,kız kardeşimle anlaşamamaktan nefret ediyordum,annemin acımasız olmasından nefret ediyordum,kısacası,hayatımdan nefret ediyordum.Shang Tsung'dan bir emir alana kadar.Onu öldür...