GİRİŞ

254 23 8
                                    

Seoul, Kore
1976

Matematik Oh Sehun'a baş ağrıları veriyor ; okumak da gözlerini acıtıyordu. Ama en azından okuma yaptığı zamanlar da parmağını hileli kelimelerin üzerinde gezdirip numara yapabiliyordu. Matematikte bu numaraları yapamıyordu.

Sehun alnını masasının üstünde duran kağıt parçasına dayadı ve sıcak Seoul güneşinin altında oyun oynayan, teneffüse çıkmış dördüncü sınıf öğrencilerinin seslerini dinledi. Matematikten nefret ediyordu ama özellikle de o salak çubuk destelerini saymaktan nefret ediyordu. Bazen o küçük çubuk çizimlerine o kadar çok bakıyordu ki gözleri acıyordu. Ama her saydığında aynı cevaplarla karşılaşıyordu -yanlış cevaplarla.

Aklını matematikten uzaklaştırmak için okuldan sonra büyükannesi ile beraber içmeyi planladıkları çilekli bubbletea'leri düşünmeye başladı. Büyükannesi çoktan küçük pembe kekleri hazırlamış olmalıydı. Ikisi birden pembe elbiselerini giyip, pembe masa örtüsünü, peçeteleri ve bunlara uyan fincanları sofraya çıkaracaklardı. Sehun Çilekli bubbletea saatlerini çok severdi ve bu zamanlarda hizmet etme konusunda da çok iyiydi.

"Sehun!"

Dikkatini sese çevirdi.

"Evet, hanımefendi? "

"Büyükannen konuştuğumuz gibi seni doktora götürdü mü? " diye sordu bayan Sunny.

"Evet, hanımefendi."

"Büyükannen seni teste götürdü mü? "

Başını salladı. Bir önceki hafta tam üç gün boyunca, büyük kulaklı doktora hikayeler okumuştu. Sorularına cevap vermiş ve hikayeler yazmıştı. Matematik problemleri çözmüş ve resimler çizmişti. Resim çizmeyi seviyordu ama geri kalan her şey ona çok saçma geliyordu.

"Bitirdin mi?"

Sehun önündeki karalanmış sayfaya baktı. Silgisini o kadar çok kullanmıştı ki, küçük cevap kutuları iyice gri olmuştu ve çubuk destelerinin yanına birçok üç köşeli gözyaşı çizmişti. "Hayır, " dedi ve sayfayı eliyle kapattı.

"Bırak da ne yaptığını göreyim. "

Korku onu aşağı doğru çekerken, sandalyesinden doğruldu ve mükemmel bir açıyla önündeki kağıdı iterek harika bir şov yaptı. Öğretmeninin masasına yürürken deri ayakkabılarının tabanları neredeyse hiç ses çıkarmamıştı. Midesinin bulandığını hissediyordu.

Bayan Sunny, Sehun'un elindeki karman çorman kağıdı aldı ve matematik problemlerine baktı. "Yine aynısını yaptın, " dedi, sözcülerini öfkeyle noktalayarak.

Memnuniyetsizlikle gözlerini kısmış ve ince burnunu kırıştırmışti. "Cevapları daha ne kadar yavaş yazacaksın? "

Sehun öğretmeninin omzunun üstünden , üzerinde küp şekerler ile yirmi küçük iglonun inşa edildiği sosyal çalışmalar masasına baktı. Yirmi bir tane olmalıydı ama zayıf elişi yeteneği yüzünden Sehun beklemek zorunda kalmıştı. Belki yarın. "Bilmiyorum," diye fısıldadı.

"Sana en az dört kere ilk problemin sonucunun on yedi olduğunu söyledim! O zaman neden böyle yazmaya devam ediyorsun?"

"Bilmiyorum." Tekrar ve tekrar her çubuğu saymıştı. Iki destede yedi tane vardı ve kenarda da üç tek çubuk vardı. Bu da on yedi ediyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 13, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Simple IrresistibleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin