Bir asosyeli ister Yemen'e gönderin o yine asosyeldir. Kendi kendine oyalanabileceği ve onunla mutlu olabileceği birşey bulur kendine her an. Yaz tatilimin sonlarına doğru 'asosyeller kampı' adında bir yere gönderilicektim. Ailemin zoruyla orda olucaktım. Benim için bir tuzak olabilirdi. Kliniğe yatırılıyor olabilirdim. Ama umrumda değildi. Ruh sorunlarımdan dolayı dışlanıyordum. Arkadaşım yoktu. Bolca sapığım ve sanal kankalarım vardı. Sıkıldığım an engel attığım insanlar vardı. Gerçek kimsem yoktu. Olamazdı. Engellerim vardı çünkü kırılmaya tahammülüm yoktu. Sadece kendime zarar vermem aslında. İnsanların kalplerini kırıp umutlarını yıkmak hobilerimin başında yer alıyor. Gideceğim kamp için bavulumu hazırlayacaktım. Çimen gibi yemyeşil gözlerim siyah dağınık dalgalı saçlarım ve yorgun mor dudaklarım vardı. Soluk bir ten rengine sahiptim. Saçlarımı kestirmedim asla. Çünkü bileğini kesemeyen saçını keser lafını çok duymuşluğum var. Bu lafa karşıyım. Ben bileğimi kestim ama asla saçımı kesmedim. O lafı söyleyenin götüne girmesi için yaptım gibi denebilir. Her bad girl'in bir sevdiceği vardır değil mi ? Ben bad girl değildim. Ben bazen insan mıyım diye düşünen biriyim. Sevgilim deseniz Berkcan Güven'in "En son Sanalika'da eve kız atmıştım." Vine ile aynı durumda. Aslında hiç bir erkeğe değer verebilecek kadar kalbim yok. Erkeklerle uğraşabilecek birisi değilim. Annemin sekreterinin söylediğine göre gittiğim kampta havuz ve denizde varmış. Ben denize veya havuza giremem. Tek başına bir anlamı olmaz. Zaten vücudumda yaralamadığım , çizik atmadığım , zarar vermediğim bir yer yok. İzlerim gözükür. Görenlerin gözlerini oymak isterim sinir oluyordum çünkü. Bavulum hazırdı. Yukarıya evimizdeki hizmetçiler çıkardı. Dışardan bakılınca sarayı andıran evimiz benim için bir hapishaneydi. Karanlığa aşık olduğum için bodrum katında tamamiyle kendim düzenlediğim bir odam vardı. Simsiyah duvarlarım ve onların üstündeki beyaz büyük bir kuru kafa vardı. Çift kişilik kocaman rahat bir yatağım ve kocaman bir duvarı kaplayan siyah büyük ve dolu bir kitaplığım vardı. On sekiz yaşındaydım ve okuduğum tüm romanlar o kütüphanedeydi. Ders çalışmam için beyaz düzenli bir masam vardı. Bir ayaklı lambam ve yanında rahat rahat kitap okuduğum pufum vardı. Bu güzel mekanı bırakıp o kampa gitmek çok üzücüydü. Arabaya atlayıp okula doğru sürmeye başladım. Dar siyah kotum ve üstüne beyaz salaş bir hırka aldım. İçinde siyah bir büstiyer vardı. Okula geldiğim zaman okulun sessiz ama zengin kızı olduğum için herkes bana bakıyordu. Bavulumu aldım ve servise bindim. Bu bir okul kampıydı ve ben buna kanmıştım. Kitap okumak için daha çok zamanım vardı bu iş benim için pozitif birşeydi. Arabaya binip en arkaya oturdum. Kulaklığımı taktım. Yanıma ismini bilmediğim ama yakışıklı denilebilecek bir çocuk oturdu."Selam."
Sessizdim. Konuşmak istemiyordum.
"Sen çok gizemlisin. İki yıldır seni izliyorum. Hep uzun giyiniyorsun. Arka tarafta dövdüğün kızlar var ama yanında kimse yok. Yalnız takılıyorsun. Konuşmak ister misin ?"
"Garip biriyim."
"Peki seni böyle yapan ne ?"
"Seni ilgilendirmiyor."
"Ben Özgür. Seninle arkadaş olmak istiyorum."
"Ben Derin. İlk arkadaşım olabilirsin. Yani gerçekte ilk arkadaşım sanal çok var."
"Anlayamıyorum. Soluk tenin gözlerinle çok uyumlu. Amerika'da ciddi bir bad girl sayılabilirsin."
"Bad girl olmak istemiyorum. Ben yaşamak bile istemiyorum."
"Hırkayla nasıl duruyorsun ?"
Kolumun birini açıp gösterince gözleri yerinden çıkıcak diye korktum.
"Neden kendine işkence ediyorsun ? İğneleri çıkarsana acımıyor mu ?"
Kafamı iki yana salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asosyal Bir Ruh Hastası
JugendliteraturHayat sıkar insanı bir zaman sonra defalarca zorlar bizi ölüme...