Karanlık birgeceydi. Derinlerden bir ses geliyordu,kız yurdundan olmalı bir kızbağırıyordu. Kimdi bu kız? Kömür karası, dalgalı saçları;zeytin gibi güldükçe ışık saçan gözleri,beyaz pamuk gibiteni; süt beyazı dişleri; sanki allık sürmüş gibi yanakları;insanın bakmaya doyamacağı bir yüzü vardı orta boylardaki bukızın... Ama şimdi gülmüyordu tam tersine feryat figan ağlıyorduama bu normal bir ağlama değil rüyasında ağlıyordu çünküyine aynı rüyalar aynı silik rüyalar hiçbir zaman da ilerisinigörmek istemiyordu hepsini biliyordu... Bütün hikayeyibiliyordu...
Annesi: Sen ne arıyorsun burada? Yapma dur! Sana diyorummm! Sonra sabah oluyordu rüyasında anne ve babası gülüşürken anne ciddi bir şey anlatıyor ve yanlarında oturan küçük tombul çirkin kıza bakıyorlardı...( İşte o küçük kız artık büyümüştü.) Sonra patlamayan bir silah... Tam burada uyanıyordu güzel kız her zaman olduğu gibi gözleri yaşlı ve kıpkırmızı olmuş bir şekilde. Uzun zamandır bu rüyayı görmemişti. Ağlamasını durdurmak istemedi nasılsa kimse duymuyordu nasılsa yalnızdı her zaman olduğu gibi... Küçük hıçkırıklarla doğruldu yatağında; üzerini çıkardı ve sessiz sakin adımlar ve kırmızı gözleriyle banyoya doğru ilerledi. Ne zaman yalnız kalmak istese veya ne zaman ağlamak istese banyoya kaçar saatlerce çıkmazdı. Yine o anlardan biriydi sessizliğe gömülmek istiyordu kimsenin duymamasını kimsenin görmemesi gerekiyordu... Karanlık ve soğuk koridorda ileremeye başladı ayak seslerini duyuyordu sadece kendisinin ayak sesleri ve küçük hıçkırıklarının sesi... Sanki ölüme giden bir yol gibiydi. Ama bu duyguları unutmalıydı hemen banyoya koştu ve sıcacık suyun altında erimeye başladı. Sanki sıcak su onun bütün üzüntülerini alıp götürüyordu yavaş yavaş sakinleşmeye ve ağlaması kesilmeye başladı. Banyodan çıktı ve tekrar koridora yöneldi odasına gitmek için. Koridordaki ayak sesleri artık korkutmuyordu onu tam tersine onlar ile ritim tutmaya ve eğlenmeye başladı sümük çekerek de ritme ayak uydurmaya çalışıyordu. Azıcık bir iç geçirdi ve yastığına havlusunu serdi hemen giyindi ve uyumaya koyuldu yarın erkenden dersi vardı. Çevreye göz gezdirdi herkes güzel rüyalar görüyordu onlara baktı ve hep böyle olmaları için dua edip kendin olumlu düşüncelere bırakırken uykuya daldı.Belki bu sefer güzel rüyalar görmüştü, bilmiyordu zaten güzel rüyaları hiç hatırlayamazdı.Sabahın ilk ışıkları ile telefonun alarmı çaldı, büyük bir mutsuzlukla yerinden doğruldu. Bütün arkadaşları uyuyordu. Aklından ilk okula giderkenki düşünceleri geçmeye başladı:'' Kış günüydü, rüzgar o kadar sert esiyordu ki ufacık bedeni yorganın altında kıvrılmış annesinin gelip kaldırmaması için dua ediyordu ya da tatil olması için. Pazartesiydi, kalkmak istemiyordu her zaman ki şeyler olacaktı; okula gidecek arkadaşları ile oyunlar oynayacak, zaman zaman arkadaşları onunala dalga geçecekti ama yine her zamanki gibi sınfta bütün sorulan sorulara ondan başka parmak kalkmayacaktı. Sıradan bir gündü işte ve hiç de heycanlı değildi; hep maceradan maceraya koşmak istiyor durmadan, yorulmadan engellerla karşılaşmak istiyordu bilmiyordu ki ileride bu maceralardan nasılda yorulacak bıkacak hayat ona nasıl oyunlar hazırlıyor... Sıcacık yatağında bunları düşünürken annesinin sesi gelirdi kulağına. Önce kapı açılıdı, yavaştan gıcırdayarak... Tahta bir kapıydı her açılmasında sesini duymamak mümkün değildi zaten yeni taşınmışlardı bu eve olduğu gibi her yer tahtaydı tek duvarları betondu. Rüzgar estiği zaman evimiz uçmasın diye dua eder dururdu ve arada uykusundan uyanıp kontrol ederdi hala bir evimiz var mı diye... '' Rüzgar hadi kalk! Rüzgarrrrr!'' Annesinin sesi ve zorla kalkıp sıcak odaya geçti ne bulursa yemeye başlardı ... Annesi her sabah tereyağlı ekmek yapardı yanına peynirini ve çayınıda hazırlardı... O kadar lezzetli gelirdi ki bir oturmada en az bir ekmek yerdi... Sonra sıkı sıkı giyinip okula gider ve hep gelecek hakkında hayaller kurardı. Zorlu yolculuklar isterdi hep keşke istemeseydi bilmiyordu ieride bu yolculukların ne kadar ağır olacağını..'' Hadi kalk koca bebek dedi kendi kendine yatağa yapışmış ne bekliyorsun bu hayatı sen istedin ve doyasıya yaşamalısın hadi kalk!Yorgun bir şekilde yatağından doğrulup kalktı... Yavaş yavaş koridorda ilerlemeye başladı ve gece aklına geldi tek yapabildiği şey gülümsemek oldu. Olmuş bitmişti ne yapabilirdi ki... Suyun içinine gömülmek istercesine yüzünü yıkıyordu o suyun içine girmek ve bir daha çıkmak istemiyordu. Mesela birdeniz kızı olsam diye düşündü bütün gün den,zde olur bütün gün oyunlar oynar küçük balıkları büyük balıklardan korurudum diye derin düşüncelere dalıp gitti.Bunları düşünürken çoktan hazırlanmış ve okul yolunu tutmuş kulağına kulaklığını takmış müziğini dinliyordu. Kimseyi duymak istemiyordu çünkü bu zamana kadar duyduğu bir çok şey onu üzmüş... Bütün yaşanmışlıklarına rağmen hala insana olumlu yaklaşabilmek için bir başkaldırıydı aslında kulaklıklar. Yaz okuluna kalmıştı ve içinde bir hüzün vardı geleceğine dair. Ne yapacaktı gelecekte işi ne olacaktı? Ailesi yazın çalışmasına izin vermiyordu her seferinde bu konu tartışma ile sonlanıyordu. Ve kız her seferinde beni anlamıyorlar diye üzülüyordu. '' Sanki sınavı kazanabieceğim, sanki kazanır kazanmaz beni işe alacaklar gibi davranıyorlar... Çok yazık!'' diye düşünüp duruyordu. O gün yine sıradan geçmişti derslere girmiş arkadaşalı ile sohbet etmişti. Sabah ilk dersi Melek ile birlikte giriyordu. Sıra arkadaşı Melek her zamanki gibi geç kalmıştı. Öğleden sonra dersi olmadığı halde arkadaşları ile birlikte kalmıştı ve onları birlikte zaman geçirmek konusunda ikna etmeye çalışmalarına başlamıştı. Rüzgar'ın bu konuda iknaya gerek yoktu; çünkü arkadaşları ile birlikte zaman geçirmeye onlar ile bir şeyler paylaşmaya bayılırdı. Geriye Yıldız kalıyordu ikisi birlikte ikna etmeye çalışsalarda bazen hayal kırıklıkları ile son buluyordu. O günde bir hayal kırıklığıydı ama yinede Melek ile Rüzgar ders çkışı birlikte kitapçıları dolaşmışlar ve doyasıya sohbet etmişlerdi. Akşam yurda geç dönüyordu Rüzgar ve hiçbir şeye dikkat etmiyordu. Her zamnki gibi müziğe kaptırmış kendinikafasının estiği yöne gidiyordu. O sırada otobüs durmuş ve inmişti ilerliyordu yanında birisinin olduğunun farkındaydı ve o da müzik dinliyordu. Ne giydiğine dikkat bile etmemişti... o anda durdu ve yanındaki adamda durdu ve ikisi birlikte döndüler diğer tarafa adam bir şey söyledi ama kız anamadı dudaklarını okumasına rağmen çıkardı kulaklığını ve sordu : '' pardon bir şey mi dediniz?'' sonra adam döndü ve sesinin bütün yumşaklğıyla sanki kıza şiir söylüyormuşcasına, sanki kıza en güzel şarkıları söylüyormuş gibi, sanki bütün güzellikler onun sesinde toplanmış kızı kendine doğru çekiyordu. Bir büyü olmalydı bu kız döndü ve adamın gözlerinin içine baktı... o sırada birkaç sözcük duyar gibi oldu adamdan oyunculuk tiyatro falan diyordu. Kız çoktan büyüye kapıldı uzun zamandır beklediği bu olmalydı. Karanlığın içinde kaybolmuşken ışığını bulmuş gibiydi. Yaklaşmak istedi boynuna sarılmak istedi. İçindeki bu mutluluğun bu coşkunun anlamını çözemiyordu. Konuşurken bir şeyler söylüyordu ama saçmaladığının, heycandan konuşamadığının fakındaydı. Belki bu sohbet bir iki dakika sürdü ama kız o kadar mutluydu ki, o kadar heycan doluydu ki ondan ayrıldıktan sonra kendi kendine şarkı söylediğinin kahkaha attığının farkında değildi. Hiç böyle bir şey hissetmedi neydi bu bir anlık hoşlantı mı yoksa bir aldanış mı? Ayrıldktan sonra bile onu düşündü acaba faceden eklemeli miyim yoksa onun eklemesini mi beklemeliyim? Kafasında sorular dönüyordu. Yurda giderken danslar ile sarhoş olmuştu... Arkadaşları ile fazla konuşmadı o gece yatağına girdi ve derin düşünceler sarmıştı çevresini. Yarın onu tekrar görmek istiyordu ama bu sefer mantıklı konuşmak ve doyasıya gözlerine bakmak istiyordu. Bunun hayali ile yatağın içinde rüyalara bıraktı kendini. O gece korkunç rüyalar görmedi ve sabah uyandığında yüzü gülüyordu, yaşamın bütün acımasızlığına meydan okur gibiydi. Bütün gece facede adamı arsada bulamamıştı onun eklemesini beklemekten başka bir çaresi yoktu. Hergünki rutin yine başlarken Melek tek bir şey düşünüyordu Savaş... Çok yorucu bir gün diye düşünüyorken çoktan yurda gelmiş ve çoktan sıcak bir banyoya girmişti. Banyo onun tek yalnız kalabildiği yerdi bazen gelir burada saaatlerce ağlar bazen kafa dinler bazen dünyanın bütün kirleri üzerindeymiş gibi yıkanır ve sonra bir çocuk gibi mutu bir şekilde ya da rahatlamış bir şekilde dışarı çıkardı. Bu gün rahatlamak için girmişti ve pijamalarını giyip bir an önce film izlemek istiyordu. Filmleri çok severdi, haftada en az bir tane film izlemeden duramazdı. Güzel bir film bulduktan sonra facesine girdi ve bir arkadaşlık isteği vardı: Savaş... Kalbinin çalıştığını hissetti bir çığlık atmak istedi. Ama tuttu kendini ve sessizce isteği kabul etti. Hiç böyle şeyler hissetmezdi kendine gelemiyordu. Bir büyü olmalıydı bu başka bir açıklaması olamaz diye düşündü kendi kendine... Büyü başlıyordu. Şimdi sihir yapma zamanıydı müzik dinleyemiyordu tek duyduğu müzik kalbinin ritmiydi. Ve diğer kutusuna baktığında Savaş'tan bir mesaj vardı. Daha da heycanlandı. Artık ne yaptığını bilmiyor, tek bildiği bu hissettiklerinin büyüsüydü. Hiç bitmesini istemiyordu. Asla bitmemeliydi asla çünkü uzun süredir beklediği şeydi bu. UZUN SÜREDİR.......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP MUTLULUKLAR
General FictionBEN DÜNÜM, SENİN DOSTUN YARINDIR... Ben dünüm... Senden sonsuza dek uzaklaştım.. Senden ayrılıyorum ama her zaan seninle olacağım. Bir zamanlar adım yarındı!.. Sonra sana eşlik etmeye başladım ve adına ''bugün'' dendi... Artık dünüm ve üzerimd...