İslamiyet'te kediler "temizlik" ile simgelenmiş ve saygın bir yer edinmiştir. Uhud seferinde, ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkınca, kedinin ezilmemesi için başına bir nöbetçi dikip orduyu o kedinin etrafından dolaştırmıştır. Seferden döndüğünde o nöbetçiden kediyi istemiş ve sahiplenerek adını Müezza (izzet veren,şereflendiren) koymuştur. Ağzının içinde üst damağında lekeleri varmış. Bu sık rastlanmayan damağında leke olan kedilerin Müezza'nın soyundan geldiği kabul edilir. Peygamberimizin vefatından sonra kediye sahip çıkılmış, onun soyundan gelen kediler korunmuştur.
Hatta rivayet edilir ki, Yavuz Sultan Selim Mısır'ın fethi sonrası Kutsal Emanetleri İstanbul'a getirirken Müezza'nın soyundan gelen kedileri de getirmiş ve onları saraya ve belli başlı tekkelere bırakmıştır.
Hz.Peygamberimiz kedisi Müezza'yı o kadar çok severmiş ki, Müezza bir gün sedirde oturan Peygamberimizin giysisinin ucunda uyuya kalmış. Her kedi dostu gibi uyuyan bu güzelliğe kıyamayan Peygamberimiz, Müezza'yı uyandırmaktansa giysisinin ucunu usulca keserek kalkmayı tercih etmiş.
Hz. Muhammed(s), kedisi Müezza içtikten sonra kapta kalan su ile abdest alacakken Sahabe'den Ebu Nuaym "Ya Resulallah o sudan kedi içti" deyince, Peygamberimiz "Onlar en temiz ağıza sahiptirler." buyurmuş ve abdest almıştır.
Kedi Babası
Abdurrahman bin Sahr adlı bir sahabe sokakta kalmış kedileri götürür onları yedirir severmiş. Sahabelerden biri bir gün Peygamberimize şikayet etmiş:"Pis kedileri toplayıp kulübesinde bakıyor!" O anda bir şey söylememiş. Peygamberimiz Ebu Hureyre'yi daha sonra sokakta görmüş, bu zât bir kedi yavrusu bulmuş, sahabenin söylediğini kendisi de bildiği için Peygamberimiz bir şey söyler diye, kediyi hemen hırkasının içine saklamış. Peygamberimiz kendisine, hırkanın altında ne sakladın demiş. Hırkayı açmış küçük bir kedi yavrusu. Peygamberimiz yavruyu sevmiş, okşamış, ve o zâta: "Ebu Hureyre utanma, öğün. Sen kedi babasısın." demiş.O günden sonra Abdurrahman bin Sahr'a artık Peygamber Efendimiz (s)'in hitap ettiği gibi "Ebu Hureyre (Kedi babası)" hitap edilir . (Buhari: 5, 811).
Bir gün bir sohbet esnasında Resûlullah Efendimiz yanındakilere:"Hubbül hırratı minel iman" (Kediyi sevmek imandandır) buyurmuş. "Niçin?" diye sormuşlar. "Ebu Hureyre bilir" demiş başka bir şey söylememiştir.Kendisi de bir kedi dostu olan ve Peygamberimizin hadislerini aktaran Ebu Hureyre, Hz. Muhammed(s)'in kedilerin ticari alım satımını yasaklattığını söyler. Hatta Ebu Hureyre'nin aktardığı hadislerde "kedisini kapatıp aç bırakan bir kadının cehennemde çektiği cezadan." bahsedilir.
kedi2
Kediler Sırt üstü düşmez!!
Bir gün namaz kılarken bir yılan Hz. Muhammed(s)'e arkasından yaklaşmış ve Hz. Muhammed(s)'i sokmaya kalkışmış. İşte tam o sıra oralardan geçen bir adam kedisini yılanın üzerine salmış.Ve bilindiği üzere yılanın amansız düşmanı olan kedi, yılanı boğmuş. Yılanın zehirli ısırığından kedi sayesinde kurtulan Hz. Muhammed(s) kedinin sırtını okşamış. O günden beridir de kediler sırt üstü yere düşmezlermiş.
Kediler Nankör müdür?
Kuran-ı Kerim'de birçok ayette canlı cansız her şeyin Allah'ı zikrettiği anlatılmaktadır.
"Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar, O'nu tesbih ederler. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O, Halîm'dir, çok bağışlayandır." (İsrâ, 17/44).
Bediüzzaman Said-i Nursi gibi bazı alimler kedilerin çıkardığı mırmırların "Ya (Er) Rahim, Ya (Er) Rahim" şeklinde bir dua olduğunu, kedilerin bu şekilde şükredip, zikrettiklerini söylemektedirler.
Rivayet odur ki, köpekler rızkın sahibinin elinden geldiğini düşünür ve bu yüzden çok sadıktır, kediler ise rızkın Allah'tan geldiğini bilerek sahibine -bazen nankörlük diyebileceğimiz- şekilde davranırmış.