~

579 35 10
                                    

Temiz kaldırımın üzerinde yürürken bir kez daha başını kaldırıp gökyüzüne baktı genç kız. Ve kendi kendine, bir kez daha tekrarladı yıldızların muazzam bir sanat eseri olduğunu. Bakışlarını gökyüzüne her diktiğinde, ruhunun, yıldızların etrafa saçtığı o hafif ışığın gölgesi altında arındığını hissediyordu. Sanki yüzüne yansıyan ışık, sadece gözlerinin değil kalbinin de ışıldamasını sağlıyordu. Derin bir nefes aldı ve sonra, gökyüzünden ödünç aldığı havayı yeniden özgürlüğüne bıraktı. Bakışları yeniden kalabalık sokağı bulduğunda, bir huzursuzluk yerleşti içine. Kalabalıktan ve gürültüden oldu olası nefret etmişti, hoşnut olduğu tek topluluk bulut veya yıldız kümelerinin oluşturduğu kalabalıktı.

Aniden esen rüzgar, ürpermesine neden olmuştu. Üşüdüğünü hissettiğinde durumundan memnun bir şekilde ellerini siyah hırkasının ceplerine soktu. Bu havaya adeta âşıktı. Yaz ve sonbahar mevsimlerinin arasındaki geçişte çıkan hafif rüzgar, bulut kümelerini dağıttığı gibi insanların ruhlarını da dağıtıyordu. Bulutların arkasından yıldızların çıkmasını sağlıyorken, aynı zamanda insanların ruhlarının ardında gizlediği güzellikleri ortaya çıkarıyordu.

Çok geçmeden kuvvetlenen rüzgar, hırkasına daha da sıkı bir şekilde sarılmasına sebep oldu. Soğuk havaları seviyordu. Ama bugünlerde hasta olmak isteyeceği son şey bile değildi.

Artan rüzgar henüz göğüs hizasına yetişen gece gibi karanlık saçlarını savurduğunda, sağ elini aceleyle cebinden çekip hırkasının kapüşonunu başına geçirdi. Eli yeniden sıcak cebini bulduğunda, düşünmeden sahile doğru yürümeye devam etti. Sokağın ortası böyleyse orası daha soğuktur, diye düşündü. Sakin bir deniz, gürültülü bir sokaktan daha cazip geliyordu ama. Her ne kadar soğuk olursa olsun, umrunda değildi. Onun sadece sessizliğe ihtiyacı vardı. Evde yine, yine ve yine annesiyle tartışmış, üstüne bir de babası her zaman olduğu gibi annesinin tarafını tutunca dayanamamış kendini dışarı atmıştı. Akşam karanlık çökünce de dışarıda yürümek ayrı bir güzel oluyordu.

Kaldırımın sonuna geldiğinde, karşıya geçmek için caddeden son süratle geçen arabaların durmasını ve trafik lambasında kırmızı ışığın yanmasını bekledi. Sabırsızlıkla yanında duran diğer birkaç kişiyle ışığın yanmasını beklerken, gözleri karşı kaldırımda duran iki kişiye takıldı. Rüzgar nedeniyle buğulanan gözlerini ovuşturduktan sonra, bir kere daha baktı karşısında duran kişiye.

Tam dokuz yüz yirmi bir gündür görmediği, kendince ilk ve son aşkı olarak adlandırdığı kişi, karşısında duruyordu. Heyecandan kâlp atışları hızlanmış, terlemeye başlamıştı. Ellerini ceplerinden çekip saçlarının arasından geçirdi, vücudundaki tüm sinirler kontrolünden çıkmıştı. Bakışları yanında duran kıza kaydığında, gereksiz bir duygu ele geçirdi tüm benliğini. Kız, yıllardır aradığı nefesinin elini sıkıca kavramıştı. Birbirlerine gülümsediklerini gördüğünde gözlerinin dolmasını engelleyemedi, ve bir kez daha suratına çarpan rüzgarla birlikte hayali bir koku doldu burnuna. Bundan tam üç yıl öncesine ait bir kokuydu bu.

Aniden zihnini işgal eden anılar, göz kapaklarını indirdiği an birkaç damla soğuk gözyaşının yanaklarından usulca süzülmesine sebep olmuştu. Gözlerini açmadan aklına üç yıl öncesini getirdi. O zamanlar hem ailesi hem de kaybettiği sevgilisiyle mükemmel bir ilişkisi vardı. Etrafına adeta sevgi dalgaları yayan, sevecen biriydi. Ta ki, o lanet trafik kazasının olduğu güne kadar. Delicesine sevdiği ve nişanlanmak üzere olduğu ilk aşkı, ailesiyle yaptığı uzun bir araba yolculuğu sırasında gerçekleşen kaza sebebiyle hayatını yitirmişti. O günden sonra iki yıl boyunca konulan kişilik bozukluğu teşhisi ve yaşadığı ağır travma yüzünden psikolojik destek almış, çeşitli ilaçlar kullanmıştı. Sosyal ve renkli olan kişiliği, aniden aksi ve huysuz bir yapıya bürünmüştü. Kalbine oturan yumruyla beraber, karşı kaldırımdaki hayali aşkı ve yanında duran hayali kıza baktı. Caddeye doğru tutarsızca ilerlemeye başladı, adımları kontrolü altında olmadan onu yıllardır beklediği ve bıkmadan özlediği kişiye götürüyordu.

Saniyeler sonra, gürültülü sokakta birbirlerinin peşi sıra çalan korna sesleri ve şiddetli bir çarpma sesi yankılandı.

Etraftaki kişiler, panik halinde caddenin ortasında yatan ve ölümün eşiğinde olan genç kızın yanına yaklaşırken; o son kelimelerini zorlukla titreyen dudaklarından çıkarmaya çalışıyordu. Sevdiği adamın ölmediğine ve yaşadığına inanan genç kız, ona kavuşacak olmanın sevincini yaşaması gerekiyorken ayrılmanın acısını iliklerine kadar hissetmeye başlamıştı. Aylardır gülmeyen yüzüne buruk ve hafif bir tebessüm yerleştiğinde, aniden gelen bir güçle dudaklarını araladı ve çabucak söyledi kalbinden geçenleri.

"Ayrılık zor olacak sevgilim, seni özleyeceğim."

Ve sonra, gözlerini kapatarak yıllardır hayalini kurduğu, yıldızlarla süslü gecenin barındırdığı sonsuzluk kokan ölüm uykusunun emin kollarına bıraktı kendini.

Sonsuz GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin