Hava bugün yine yağışlıydı. Gökyüzünün gri tonlarından nefret ederdim. Nedensizce huzursuz olurdum ve günüm pek de güzel geçmezdi kapalı havalarda. Bugünün güzel olmayacağı da belliydi zaten. Akşam aile yemeği vardı ve ben büyü okulunda bir kademe olsun ilerleme kaydedememiştim. Büyük babam kesinlikle bu konuyla ilgili sıkıcı ve uzun bir konuşma yapacaktı. Suratsız bir şekilde yürüyordum. Her canım sıkkın olduğunda gittiğim yere gidecektim. Çocuk parkının arkasındaki arsaya. Hava yağışlı olduğundan dolayı park ve yollar bomboştu. Arada tek tük arabalar geçiyordu. Bu benim için iyi, yalnız olacağım anlamına geliyor. Gürültüden uzak, sakin.
Arsadaki yüksek duvara sıçrayıp oturdum. Nasıl kendimi geliştirebileceğim konusunda beni bir düşüncedir aldı. Tüm arkadaşlarım tam not alırken ben büyü değneğini tutmasını beceremiyordum. Ve bir daha düşük not alırsam okuldan atılabilirim. Okuldan atılırsam yeni büyüleri öğrenemediğim için hayatta kalma ihtimalim azalacak. Büyülerle hayatta kalmak saçma gelirdi önceleri, ama nedenini öğrendiğimde gayet mantıklı olduğunu kavradım. Senede iki kez kasabamıza kurt adam, vampir ve vahşi dağ hayvanları tarafından saldırılar gerçekleşir.
Bu saldırılar çarşamba günleri olur. Ağustos ve Aralık ayının ilk çarşambaların da tüm büyücüler kralın şatosuna gider ve birlikten kuvvet doğar hesabı, büyü güçlerini birleştirip yaratıkları kasabamızdan gönderirler. Ben ve benden küçük acemi büyücüler her an hata yapabilecekleri için büyülerini birleştirmezler. On altı yaşındayım ve gücümü benimde ortaya koymama iki sene kaldı. Bu iki sene içinde öğrenmeliydim. Yaklaşık bir saat düşüncelerle boğuştum. Hava hafiften kararıyordu. Etraf o kadar sessizdi ki telefonumun melodisi irkilmeme sebep oldu. Tabi ki arayan annemdi. Hemen eve gelmemi ve hazırlanmamı aksi taktirde yemeğe geç kalacağımız söyledi ve kapattı. Ben o işi tamamen unutmuştum. Aile yemeği vardı öyle değil mi?
Yüksek duvardan yeşilliğe doğru atladım. Koşar adım arsanın dışına çıkıyordum. Bir takım tıkırtılar duyunca duraksadım. İçimi nedensizce bir korku kapladı. Tıkırtılar artarken 'kedidir kedi' lafı hiç bu kadar anlamlı gelmemişti. Bir an önce uzaklaşmalıydım buradan. Kenardaki taşların arkasından bir ışık yükselmeye başladı. Bir süre hareketsizce olanları izledim. Sonra birden ışık kesildi. Bir an önce buradan uzaklaşmalıydım. Bir yanım bunu söylerken merak duygum da orada ne olduğuna bakmam gerektiğini savunuyordu. Korku ve merak duygularımın bulunduğu terazide merak duygum galip gelmişti. Ürkek adımlarla ışığın geldiği yere doğru ilerledim.
Ulaştığımda hafifçe yere çöktüm. Hiçbir şey yoktu. Bakındım bakındım ama yok. Göremiyordum bir şey. Ellerimle köpek misali toprağı eşelemeye başladım. Elime batan dikenler canımı acıtmaya başlayınca, ufak çaplı kazımı bırakacaktım ki elim sert bir şeye çarptı. Almaya çalıştım fakat oldukça ağırdı. Uzunca bir süre almaya uğraştım ve en sonunda yoğun bir güç sarfederek cismi topraktan çıkarabildim. Biraz inceledikten sonra açmaya karar verdim. Açmaya çalışırken elime elektrik dalgaları yayılınca refleksle geri sıçradım. Bu da neyin nesi böyle? Kitaba her dokunduğumda hafif uyuşuyordu elim ve kapağını açamıyordum. Bir süre daha bakındım. Ve gördüğüm şeyle hayretlerim şaştı. Kitabın kapağındaki bulanık yazılar kendi kendi kendine netleşmeye başladı. Bu korkutucu bir görüntüydü. İmkansız diye bir şey yoktur fakat imkansıza yakın bir şey yaşadığımı anladım. Yoksa bu aranan kitap mıydı? Yıllardır aranan kitabı her zaman geldiğim bu arsanın köşesinde mi bulmuştum? Kulağa oldukça saçma geliyordu. Biraz daha inceledim baktıkça gözlerim yaşarıyordu. Bu kitabı konseye teslim etmem gerekiyor. Ama kitapta beni çeken bir şeyler var. Nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum.Bildiğim bir şey varsa bu kitap bana iyi gelmeyecek gibi duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acemi Büyücü
FantasyEfsanevi büyülerin bulunduğu bir kitap. Yıllardır aranan bu kitabı şans eseri bulan acemi bir büyücü. Kitabı karıştırırken bulduğu küçük bir sihri yapması insanlığı nasıl etkileyebilirdi ki? Tüm insanlığa zarar veren, felaketleri ardı ardına getiren...