Hayatımız bir hafta önceye kadar gayet normaldi... Pekala durun asla normal bir hayat değildi. Ama en azından daha anlaşılabilir tuhaflıklarımız vardı. Mesela kimliklerinde doğum günleri aynı olan üç kardeştik. Ama bu böyle değildi biliyorduk çünkü birbirimize benzeyen herhangi bir yönümüz yoktu. Yine de kardeş olmadan da kardeş olabilirdik. Evet cümle karışıyor ama neyse.Devamlı aynı yetimhanede kalmış, aynı okullarda okumuştuk. 18 yaşında sahip olacağımız büyük bir evimiz, arabalarımız, banka hesaplarında paramız vardı ama kimi kimsemiz yoktu. Arada tuhaf sinir krizlerimiz olurdu, rüyalarımızda bazı ilginç şeyler görürdük. Kendimizden başka kimseyle samimi olamamıza rağmen, bir kaç ayda neredeyse bizim gibi tuhaf olan ikizlerle kaynaşmıştık. Çift yumurta ikizine benzeyen tek yumurtalar gibiydiler. Yani biri erkek biri kızdı ama çok benziyorlardı. Aman neyse, konuya dönecek olursak;
Dediğim gibi bunlar yeterince tuhaf değil. Asıl tuhaf olan her şey, okula dönemin yarısında gelip, kendileri dışında hiç kimseyle iletişim kurmayan ve bir mağarada 30 yıl kapalı kalmış soğuk savaş askerleri gibi hareket eden garip beşlinin, hafif bir salgın için öğencilere yapılacak aşılara garip bir şeyler karıştırmasıyla başladı. Diğer öğenciler bundan etkilenmezken beş çocuk ki nedense bunlar biz ve ikizlerdik, bazı yan etkilere mağruz kaldık. Bi iki öksürük, bayılma, halsizlik, kırmızı renkli parlayan taneleri olan kusmuklar ve değişen göz renkleri falan. Önemli şeyler değil anlayacağınız. Durun bir dakika, tırnakların kaşınmasını unutmuşum. Bir tırnak nasıl kaşınabilir ya?
Bu saçmalıkların ardından ben gaipten sesler duymaya ve beynine bir sürü gereksiz bilgi akmaya başlamışken, diğerlerinde de tuhaflıklar vardı. Tuhaflık kavramını artık anlamaya başlıyorsunuz değil mi?
Beynimde duyduklarıma dayanamayıp bir hafta kadar baygın kaldım, kalktığında ise hiç bir tuhaflık sezmiyordum. Ne sesler ne bilgiler ne de tırnak kaşıntısı! Tam buna sevincekken bizim kızlar, ikizler ve o garip beşli tarafından hiç bir açıklama yapılmaksızın ilerde bizim olacak eve sürüklendim. Ben uyurken ne yaptıklarını veya o soğuk ucubelerle ne işimiz olduğunu bu koşuşturmaca içinde kendim çözmeye çalışırken diğerleri evin korumalarını aşmaya çalışıyordu.
Eve girdiğimizde daha giriş holündeyken başıma saplanan bir ağrıyla 'Geliyorlar' deyip gözlerimi kapattım. Kimin geldiğini, nereye geldiğini veya neden geldiğini hatta bunu niye dediğimi bile bilmiyordum. Gözlerimi açtığımda koşan birinin sırtına patates çuvalı gibi atılmıştım ve o koşan birini kovalayan siyah üniformalı adamlarla kocaman köpekler vardı. Aslında köpek olduklarına emin değilim. Ejderha falan da olabilirler. Hatta o an aklıma cehennem tazısı olabilecekleri geldi ve 'Yunan Tanrıları gerçek miii?' diye bağırdım. Ve yine bayıldım. Uyandığımda on kişi bir nezarethanedeydik. Kendi evime zorla girmekten nezarete atılmıştım!
'Biri bana neler oluyor söyleyebilir mi artık?' diye cırladığımda kapıdaki polis memurunun pek de kibar olmayan ikazı ile sustum ve uyumaya karar verdim. Umarım uyandığında yatağımda olurdum ve geç kalktığım için yetimhane müdiresinden azar yerdim. Ya da en azından buraya düşme sebebimiz hafif bir hırsızlık veya gürültü yapıp insanları rahatsız etmek olabilirdi.
En azından cehennem tazıları gerçek olmazdı ve daha az anormal hayatıma dönebilirdim.
Kafanız karıştı değil mi? Evet aynen benim de. Hatta saçmaladığımı veya gerçek üstü hayalleri olan bir hayalperest olduğumu düşünüyorsunuz. Haklısınız, bence de öyle. Ama hala uyanmadım ve yatağımda değilim. Birinin bana bir şeyler açıklaması gerekiyor. Acilen. Çok çabuk.
Ama bundan önce sanırım rüyamda uyuyarak bir orijinallik yapabilirim. Yani rüyamdaysam tabiki. Uyumadan önce aklım takılan son şey ise: 'Şu çocuğun kafası turpa mı benziyor?' diye düşünmek olabilir. Tabi önce kendime rahat bir pozisyon bulmaya çalışacağım. Görüşürüz dünya!
Bi bi bi Birnsan8 sunar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mixta Dünya Versiyonu
Fiksi Penggemar@dareka-ea 'nın Mixta hikayesi hakkında, izni dahilinde yazılan ve orjinal hikayeyle pek alakası var olmayan bir hayran kurgudur.