Gözlerimi açtığımda başımda uyanmamı bekleyen Hira, Mira ve Azra sıkıntılı saatler geçiriyor gibiydiler. Mira hemen yanıbaşımda telefonuna dalıp gitmişken, hira ve Azra tartışmanın içindeydi. Gözlerimi kırpıştırmanın sonuna geldiğimde, hafif bir şekilde esnedim.
"Sabah sabah başımda toplanma amacınızı merak ediyorum" dediğimde bütün yüzler beni buldu. Yatağımdan kalkıp oturma pozisyonuna geçtim. Sağımda Hira, solumda azra ve hemen önümde de Mira oturuyordu.
"Grup toplantısı yapmamız gerekiyor ömür" diyen hira'ya baktım. Yüzü solgun görünüyordu. Muhtemelen gece uyumadığı günlerden biri olmuştu. O göt papağan her yerden çıkmaya oldukça meraklı.
"Sabah sabah mı?" hepsi bunu onayladığında, ciddi bir şey olduğunu anlamamak mümkün değildi.
"Sabahtan belli uyanmamı bekliyoruz kızım ya! Beynim sıvılaşmaya başladı sıcaktan" Mira elindeki telefonu yatağımın herhangi bir köşesine atıp kaşlarını çattı. Sıcak onu baya etkilemiş olmalıydı çünkü yüzü kıpkırmızı görünüyordu.
Azra "Sanırım..." diye söze başladığında Mira olaya dahil olup, elini uzattı ve klasik 'dur' işareti yaptı.
"Öhö öhö... Yaz kızım, Hira apaydın-"
Hira "Ya bi git işine mira. Yeşilçamlılara döndün yine" diyerek mira'nın sözünü kestiğinde Mira kaşlarını çatmış hira'ya bakıyordu. Aralarındaki elektriksel gücü hissettiğime emin olduğumda sırıtmaya başladım.
"Sen kelaynak gibi neye sırıtıyorsun yine" Azra'ya ters ters bakıp konuya geçmeleri için öksürmüş gibi yaptım. Hira bunu anlamış olmalı ki diğerlerine kaş göz işareti yaptı. Üç çift sert bakışlı göz üstümde dolanıp duruyordu.
"Ömür... Sanırım para sıkıntımız var. Anlarsın işte. Bu ay ki kolej paralarını hiçbirimiz ödeyemedik. Biliyorsun ailelerimizede kendi ayak-"
"Tamam" diyip gülümsediğimde şaşkına dönmüştü. Bunu beklemiyor olması gayet doğaldı. Sonuçta kolejde ki zengin bebelerden sayılıyorduk. Bu terimi kullanmalarından her ne kadar nefret etsemde.
Mira "Devlet okuluna 'evet' kampanyası başarıyla sonuçlanmıştır o zaman" dedikten sonra hepimize sımsıkı sarıldığında nefes alamamıştım ama bunun için nefessiz kalmaya değerdi.
"Kolejden ayrılma işi bir telefona bakar. Bizim seçtiğimiz bir okul var bugün gidip oraya bakarız hem" fikri öne atan Azra'ya katılırcasına kafamı salladım. Normal bir okulda okuması fikri cazip gelmiyordu aslında ama zorunluluk herşeyi değiştiriyordu.
"E artık kahvaltı mı yapsak?" dediğimde yatağımdan yavaş hareketlerle kalktılar. Ona kıyasla ben daha yavaş kalmıştım ve bu sadece bugün için geçerli olan bir şey değildi. Kısaca 'uyuşukluk' doğamda var protestosunu kullanıyorum işte.
"Bugün sıra kimde?"
"Sen ve Azra'da olması lazım" salona geçerken azra'nın papağanıyla olan kaba çekimimize devam ediyorduk.
Olmayan kaşları olsaydı kötü görünürlerdi, bu görüntüsü bile yeterince kötüyken."Gözlerinle yedin papağanımı ömür" Azra'ya Delici bakışlarımdan birini gönderdiğimde teslim olmuşcasına bakıyordu. Papağanın yanından geçerken ağzı yavaş hareketlerle açıldı.
"Ömür, pislik. Pislik." kafesini elime alarak sallamaya başladım. Dengesini sağlayabilmek için Uçup duruyordu.
"Seni aptal. Terbiyesiz, pis ağızlı."
"Oruspu çocuğu. Oruspu çocuğu. Çatlak ömür. Çatlak" sinirlerimi her gün alt üst ediyordu bu pislik papağan. Her gözleri açma ve mutfağa yönelme işinde hakaretler artıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✘ YABAN MERSİNİ✘
RandomEn güzel dönemlerinde para sıkıntısı yüzünden hayatları birden altüst olan; ömür, Azra, Hira ve Mira. Gerçeğe pembe perdeden bakmayı bıraktıklarında, onları bekleyen zorlu bir gelecek vardı. Trajediler, üzüntüler, sevinçler, mutluluklar, hayal kırı...