Tam 3 yıldır dipsiz bir kuyudaki
düşüncelerimle boğuluyorum.Dile kolay tam 3 yıl geçmişti. İçimdeki boşluk zamanla geçsin istemiştim, çabalamıştım. Ama zaman inat edip yaramı deşmişti. Deşmek....Aklıma Michael'la ilk tanıştığımızda ölü balık için dedikleri geldi.
Lise 1'de idik. Laboratuvarda oturmuş balıkları izlerken ters dönen balığa pür dikkat bakıyordum.
"Canlıları varken neden ölüsüyle ilgileniyosun ? Rahat bıraksana balığı."Gelen sesle arkama dönüp gözlerimi kırpıştırmıştım. Ortada çok komik bir şey varmış gibi kahkaha atmıştı. Ben hala suratını incelerken bana şaşırdığımı anlamış gibi baktı elini uzattı
"Ben Michael."
Suratını dikizlemeyi bırakıp elimi uzattım normal bir ses tonuyla
"Ben Alarice." demiştim.
Michael "Ne var şu balıkta deneyin için deşmeyi falan mı planlıyorsun ?" diye sormuştu. Bütün ilgimi tekrar akvaryuma verip;
"Hayır. Sadece kocaman akvaryum da bütün balıklara aynı besin veriliyor , aynı ortam sunuluyor. Ama o öldü bir başkası değil."
Bu sefer şaşıran oydu gülümsedi ve "Hiç böyle düşünmemiştim." dedi. Ve size yemin ederim o gülüşünden sonra hayatım hiç normale dönmedi. Artık kocaman akvaryum da ki ölü balık bendim. Hayat banada her insan gibi davranmıştı. Ama yıkılan, çöken bendim bir başkası değil.
Önüme konulan dumanı tüten kahve ile düşüncelerimden sıyrıldım. Burası en sevdiğim kafeydi. Manzarası, insaları hepsi huzur doluydu. Bir karar vermiştim delice bir karar, ama arkasında durmak zorundaydım kendim için, ruh sağlığım için. Luke'ün bana acımasını istemediğim için.
Luke'a mesaj atmak üzere telefonumu elime aldım. Luke'la eskiye dayanan bir dostluğumuz var. Beni Micheal'dan ayrıldıktan sonra saçma sapan şeyler yapmayayım diye sürekli kontrol ediyordu. Aslında Calum ve Ashton'lada aram iyiydi. Mesajla'da olsa sınavlarımın nasıl geçtiğini ya da hali mi hatrı mı soruyorlardı. Özellikle Calum ile çoğu zaman çizgi romanlar hakkında konuşuyorduk. Ama Michael ile öyle değildi. Bu yüzden bu kararı vermiştim.
Elim numaranın üstüne gitti. Numarayı defalarca okudum,ezberledim. Ama hala mesajı atacak cesareti bulamıyordum. Bir an pişman oldum silmek istedim ama yapamadım cesarete ihtiyacım vardı, kafamın yerinde olmaması lazımdı. Sadece bir kaç yudum aldığım kahveme baktım, bana daha iyi bir şey lazımdı. Parasını ödeyip kafeden çıktım ve yakın bir arkadaşımın beni peşinde sürekli sürüklediği bara doğru yol almaya başladım.
Bunu yapmak istediğimden emin miydim ? Hayır.
Micheal'a mesaj atıp da ne diyeceğimi biliyor muydum ? Hayır.
Ne tepki vereceğini tanıyıp tanımayacağını biliyor muydum ? Hayır.Çok fazla belirsizlik vardı ve bu beni aşıyordu. Bunu yapamazdım ona mesaj atamazdım. Bana ünlü olduğu için sürekli turlara çıkacağı için hayranları olacağı için bu ilişkinin artık sonuna geldiğini söylemişti. "Biz bir kum saatinin içindeydik. Valeria bize tanınan süre doldu." Valeria demişti bana o günden sonra hiç kimse bir daha demedi. Micheal beni hayatında istememişti, benimde onu istememem gerekiyordu. Ama istiyordum. Çünkü yanında kalbimide götürmüştü ve ben geri istiyorum.
Bara girdim ve bir sandalyeye oturdum, bir şeyler içmeden önce Micheal'ın fan sayfalarına girip neler olduğunu öğrenmek istedim ama Micheal'ın bir groupieyle fotorafı olduğunu görünce ne yapmam gerektiğini anladım.
Micheal hayatına istediği gibi devam edebiliyordu. Peki ben?
Hayatıma istediğim gibi devam mı edecektim ? Hayır.Ona o hayatı zehir edecektim. Vicdan azabı çekmesini istiyordum hemde çok. Bir şeyler içmeye cesaret toplamaya ihtiyacım yoktu. Numarasına tıkladım ve yazdım ;
Bilinmeyen numara: Kocaman bir akvaryumda tek kalmış balık gibi hissediyorum, Michael.
Bilinmeyen numara: Yanımdaki balıklar, teker teker gün geçtikçe senin yüzünden zehirlenerek öldüler.
Bilinmeyen numara: Sıra bana geliyor, Michael.
Bilinmeyen numara: Hissediyorum.
Selamlar ! Bu benim ilk fanfiction'ım farklı bişeyler yapmaya çalıştım umarım beyenirsiniz xx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Poison Aquarium M.C.
FanfictionYou're ripped at every edge but you're a masterpiece.