(Arkadaşlar Aras değişti)Merhaba arkadaşlar 2. Bölümle karşınızdayıım :) Aslında bu bölümü daha geç yayınlamayı düşünüyordum ama internet paketlerim bitiyo çok az kaldı :((( Malum köyde olduğum içinde paket yapamıyorum. Ve arkadaşlar bu bölümde kısa gelebilir ama telefondan yazdığım için zorlanıyorum ve kısa oluyor ama ilerleyen zamanlarda daha uzun yazıcağıma emin olabilirsiniz :))) Multimedia= Aras İyi okumalar :**
~
Kulağımdaki uğultular insanı sağır edicek derecedeydi. Ne olduğunu bilmiyorum ama insanlar bağırıyodu galiba. Gözlerim...
Gözlerimi açamıyorum, insan uğultuları bağırışları kulağıma geliyordu. Gözlerimi açmayı uğraşmayı bıraktım ve kendimi boşluğa bıraktım...
---------------
Kulağıma fısıldaşmalar geliyordu. Ahh gözlerimi yorgunluktan açamıyorum.
"Dinlensin yorulmasın, sonuçta bacağı kırık."
"Siz nasıl isterseniz Doktor bey"
Gözlerimi yavaşça araladım. Karşımda beyaz önlüklü bir adam vardı sırtı bana dönüktü; galiba doktor. Kimle konuştuğunu göremiyordum ama umrumda da deildi zaten. Başıma giren şiddetli ağrıyla inledim. Doktorun yüzü hemen bana döndü.
"Merhaba Aleda Hanım. Ben Doktorunuz Levent Sarkıç. Trafik kazası geçirdiniz ve sevgiliniz sizi buraya getirdi. Önemli pek bişeyiniz yok sadece bacağınızı kırdınız." Ahhh sahiden de hiç önemli bir şey yok.
Yutkundum. Kendim de konuşacak kadar güç bulamıyordum ama başımdaki şiddetli ağrıyı sormam lazımdı.
"Peki neden başım çok şiddetli ağrıyor?" Sesim kısık çıkmıştı ama şükür ki doktor duymuştu.
"Araba size çarptığı anda başınızı çok hızlı vumuşsunuz. Birazdan hemşire gelir ve size ilaç getirir. Bu ağrılarınızı dindirmek için hem size reçete yazdım sevgiliniz alır. Tekrardan geçmiş olsun ben sonra yine gelirim." Doktorun dediği 'sevgili' lafına takılmıştım. İyi de benim hiç sevgilim olmadı kiiiii!
"Şey merhaba. Ben... Immm... Yani öyle tanıştırmak istemezdim ama sevgili misiniz deyince evet demek zorunda kaldım." Ahhh bu çocuk o evet bankta bana soru soran aptal dediğim çocuk. İyi de onun burda ne işi vardı ki! Dudağımı yaladım ve
"Sen neden burdasın ki?" diye sordum. Aslında duydumu duymadı mı bilmiyorum çünkü boğazım acıdığından sesim çok kısık çıkmıştı.
"Ben orda sana araba çarptığını görünce seni direk hastaneye getirdim." Ahhh ne kadar düşünceli...
"Teşekkürler, gidebilirsin." dedim. Ahhh hadi ama ne diyebilirdim ki!
"Hayır 1 gece boyunca seninle burda nöbet tutucam ve yarın eve seni ben bırakacağım. Bu arada adım Aras." Benimle nöbet tutucakmışta, yarın eve bırakıcakmışta! 'GEREKSİZ'
"Bak gerek yok ben kendi başımın çaresine bakarım. Gidebilirsin." Ahhh bu kadar kibar olduğuma dua etsin.
"Hayır boşuna kendini yorma. Şimdi ben kantine iniyorum istediğin bir şey var mı?" Ahh Kibarcık!
"Su istiyorum." dedim O da hemen "Tamam alıp geliyorum" deyip odadan çıktı. O çıktığında odaya boş gözlerle bakıyordum. Neden bana bakıyordu ki sanki? Hiç tanımadığı birine ben olsam hastaneye bırakırdım ve gerisine karışmazdım ama o ne yapıyor hem hastaneye getiriyo hem başımda bekliyo bide beni eve bırakacakmış yok daha neler! Kapı tıklandığında gel diye seslenemedim çünkü sesim zar zor çıkiyor ve bağıramazdım. Zaten kapıdaki kişi anlamış olacak ki içeriye girip kapıyı hızla kapattı. Yanıma gelip suyu bana verdi. Ben elimi dahi kıpırdatamayınca şişeyi sehpaya bırakıp beni biraz doğrulttu. Sonra eline şişeyi alıp kapağını açtı ve ağzıma tuttu. Yavaş yavaş su içerken bir anda boğazımda kaldı ve öksürmeye başladım. Ben öksürürken sırtıma öyle bir vurdu ki bir an nefessiz kaldım. "Ne yapıyorsun ya? Amacın beni öldürmekse araba çarptığı zaman da beni bırakabilirdin aptal seni!" diye cırladım. Benim bağırmamla gözleri öyle bir irileşti ki bir an güleceğimi zannettim. Yakışıklı bir çocuktu saçlarının önleri hafif sarıya dönüktü ve anca benim yaşlarımdaydı. "Yanlışlıkla oldu. Bakıyorum da iyi oldun hiç çıkmayan sesin şimdi kulaklarımı sağır etti." dedi. BEN BU ÇOCUĞU BO-ĞA-RIM.
"Kes sesini be öyle bir vurdun ki bir an öleceğimi zannettim." dedim. Zaten bütün salaklar beni bulur. Ey Yarabbim ya!
"Ya ne yapim bir anlık oldu işte..." "Yanlışlıkla olmuş. İnsan bir özür diler." Bana kaşlarını kaldırıp bakınca içimden geçenleri dışımdan söylediğimi anladım. "Güzelim ben kimseden özür dilemem. Bir iyilik yapalım dedik burnumuzdan getirdin." Salak bu çocuk ya harbi salak, yapma sanki ben senin iyiliğine muhtacım. "Yapma ya senden iyilik isteyen mi oldu?" diye homurdandım. Bu arada sesim de yerine gelmişti.
"Hayır canım yardım etmek istedi, ediyorum" dedi. Off bu çocukla uğraşılmaz!
"Neyse ben uyuyacağım ses yapma!" dedim. Uyuyacağımdan değil ama onunla konuşmaktan daha iyidir yalan söylemek. "Tamam" deyip odadan çıktı. Bende bunun keyfiyle gözlerimi kapadım.
-----------
Karşımda bana bakarak dikiliyordu. Offf üstümü değiştireceğim çıkmıyo ya odadan! "Odadan çıkarsan üstümü değiştireceğim. Bir an önce şu hastaneden çıkmak istiyorum" dedim. Ahh o delici bakışları. "Tamam ben dışarıda bekliyorum." dedi. Bende "Tamam" diye mırıldandım. O dışarı çıktığında elime dizimün 1 karış üstünde biten siyah eteğümi aldım ama giyemedim. Offf kırık bacakla nasıl giyilir ki! "Aras" diye bağırdım. Odanın önünde olacak ki hemen odaya girdi. "N'oldu." dediğinde gözlerimi kaçırdım. Ne diyecektim ki bacağım kırık giyemedim giydirir misin? Hem onu tanımıyorum bile. "Şey üstümü giyinemiyorum da hemşireyi çağırabilir misin?" diye sordum. O da hemen başını salladı ve "Tamam hemen geliyorum." diyerek odadan çıktı. Hiç tanımadığım insan bana yardım ediyodu. Peki babam dediğüm şahıs ona haber verildiği halde gelmemişti. Hoş gelmesini de istemiyordum zaten. Kapı açıldığında düşüncelerimden sıyrıldım ve başımı o tarafa çevirdim. Sadece hemşire vardı, Aras yoktu. "Sevgiliniz çıkış işlemlerini hallediyor. Birazdan gelir." Hemşire gülümseyince bende gülümsedim. "Tamam" dedim.
-----------
Üatümü zar zor giyindikten sonra Aras odaya tekerlekli sandalyeyle girdi. "Aleda yürüyemediğin için seni bununla götürmem gerekecek." dedi. Ne kadar düşünceli. "Tamam." dedim ve ayağa kalkmaya çalıştım. Tam yere düşüyordum ki Aras beni belimden tuttu ve kaldırdı. "Teşekkür ederim." diye mırıldandım. O da beni kıcağına alıp tekerlekli sandalyeye oturttu ve başlığındaki kolundan tutup kapıya doğru ilerlemeye başladı. Asansörün önüne geldiğimizde kapı açıldı ve içinden birkaç tane doktor çıktı ve Aras beni asansörün içine doğru itti. Sonra 0. kata bastı. Asansör hareket ettiğü zaman ikimizde konuşmuyorduk. Zaten 2 saniye sonra kapılar açıldı, bizde asansörden çıktık. Çıkışa doğru ilerlerken gözüme simsiyah giyinmiş bir adam çarptı. Bana sırıtarak bakıyordu. İçimden "salak mıdır nedir diye geçirdim." Aras'ın olduğunu tahmin ettiğim arabanın önüne geldiğizde Aras tekerlekli sandalyeyi durdurdu ve arabasına gidip kapısını açtı. Sonra beni kucağına alıp oturtturdu ve kapıyı kapattı. Tekerlekli sandalyenin yanına gidip onu katladı ve arabanın bagajını açıp içine koydu. Yanımdaki kapının açılıp kapandığını duydum ama o tarafa bakmadım. Zaten o da hemen arabayı çalıştırdı ve gaza bastı. "Evin nerede?" diye sorunca ona baktım. Niye bu kadar çok şaşırıyorsam. Ona yolu tarif ettikten sonra cama bakmaya başladım. Aklımda birçok soru vardı ama ben onları hdp geçiştiriyordum. Araba durduğunda dışarıya daha dikkatli baktım ve eve geldiğimi anladım. Aras arabadan indive benim tarafıma gelip kapımı açtı. Beni dikkatlice gucağına alıp eve doğru götürmeye başladı. Evin önüne geldiğimizde kapının açık olduğunu gördüm. Aras "Sen burda kal ben bakıp gelim" dedi ve beni kucağından indirdi. "Hayır ya beni burda bırakma." dedim ve hemen kollarımı boynuna doladım. O da beni kucağına alıp aralıklı kapıdan girdi ve şok! Bu eve ne oldu böyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalancı
Teen FictionOnun masumluğu kimseye yaramadı. Çünkü karşısındaki kişinin gözü kinden başka bir şey görmüyordu. Zaten yaşaması için bir sebepte yoktu. O da aşkına kurban gitti...