BALO

23 1 0
                                    

Şık zarif zümrüt yeşili mini dar elbise. Göğüs ve sırt dekolteleri vardı ve dikkat çekiciydi. Saçlarımı dağınık topuz yaptırmıştım ve cidden güzel gözüküyordu. Hafif makyaj yapmıştım. Gözlerim yeşil olduğundan gözleri patlatan bir makyajdı. Ada ise mini üstü dar altı tütü eteklerden olan elbiseyi giydi. Saçlarına pek özenmedi o da çünkü elbise zaten patlıyordu. Onun gözleri maviydi ve o da benim gibi bir makyaj yaptı. İkimiz de hazırdık ve güzel görünüyorduk. Kapıda ise Ali ve Doruk sabırsızlıkla bekliyorlardı. Balo yıl sonu balosuydu ve herkes bu baloyu bekliyordu. Ve o gün bugündü
" Hadi ama kız..."
İki aynı anda ıslık çalmaya başladı. Ben güldüm ama Ada biraz kızardı. Yürü dedim. Zarif topuklularla yürümek pek zor değildi ama şimdiden yeri özlemiştim.
Doruk ve Ali ise spor şıklardı ve cidden çok şık görünüyorlardı.
"Gidelim"
Arabayı Doruk kullanıyordu. Sonunda gelmiştik. İndiğimizde herkesin gözü bizdeydi ve şaşırmadım. Ali okulun en yakışıklı çocuğuydu ve Ada'da en popüler ve güzel kızı. Biz Doruk'la bilinen ama daha çok kıskanılanlarındandık. İçeri girdiğimizde sıradan bir balo gibi olacağını düşünüyorduk.  

    Normal sıradan balolarda olduğu gibi dans ediyorduk. Pek eğlenemiyordum gerçi. Ben macerayı hep sevmişimdir. Herkes dansa yoğunlaştığı sırada kapıdan içeri giren garip giysili yaşlı kadına birden büyük bir ilgi oldu. Kadın 1800'den kalma giysiler giymişti.

  "Burası kostüm  balosu değil teyze."  

  İçeride ki saçma gereksizlere yakışır bir söz. Cidden çok garipti ama. Bunun bu kıyafetlerle burada ne işi olduğunu merak etmeye başlamıştım. Tamda sıkılmaya başlamıştım üstelik. Bu iyi olmuştu. Kadının yanına gidip burada ne işi olduğunu kibar bir şekilde sordum. 

   "Senin adın ne küçüğüm?" 

  soruma soruyla karşılık vermişti. Bu benim en nefret ettiğim şeydi. Ama yaşlı olduğu için saygıdan Ece dedim.

  "Ece çok garip bir isim daha önce hiç duymadım evladım."

  "Sizin isminiz nedir teyzecim."

  "Ben Fikret Paşanın kızı Süleyha." 

   Bunu söylerken öyle bir havalanmıştı ki biran o egolu kızlara benzettim. Ayrıca etraftakiler büyük bir şaşkınlıkla bizi izliyordu. Biraz rahatsız olmuştum. 

  "Senin babanın ismi nedir kızım."

  "Yiğit, teyzecim."

  "Sen yoksa Yiğit'in kızı Sultan mısın?"

   "Hayır, ben o değilim."

   "Bu civarlarda Yiğit yoktur ki başka." 

   Büyük dedemin isminin Yiğit olduğunu duymuştum ama o 1800'lerde yaşadığı için çoktan vefat etmişti. Bu beni biraz korkutmaya başlamıştı.

  "Siz kaç doğumlusunuz teyzecim?"

  "Ben 1798 yılında doğdum kızım şuan 56 yaşındayım."

  İşte beynimden kaynar sular akmaya başlamıştı. Bu bir şakaysa hemen bitmesini istiyordum. Geri çekilmeye karar verdim. Etraftakiler de biraz garip bakıyorlardı. Herkes çok şaşırmıştı. Büyük ihtimalle onlarda benim gibi şaka olduğunu düşünüyorlardı. Ama kim böyle bir şakayı yapacak kadar aptal olabilirdi ki? Evet evet kesin şakaydı ve aptalcaydı. 

  "Hadi millet eğlenceye devam edin bu sadece aptalca bir şey." 

  Herkes dağıldı ve parti kaldığı yerden devam etmeye başladı. Kadın ise bahçeye çıkmıştı. Etrafa bakıyordu ve belli ki bir şey anlamıyordu. Etrafta dönüp dönen ışıklar onu biraz korkutmuş olsa gerek başını eliyle tutup çığlık atmaya başladı.

 "İmdat, saldırıyorlar! Yardım edin!"

Herkes gülmeye başladı ve okulumuzun yardım sever çocuğu Cenk kadına yardım etti. Sonra karşımıza geçip bir konuşma yaptı. 

 "Ya bu şaka değilse. Ya bunlar doğruysa. Belki de bu kadın öcünü almaya gelen bir hortlaktır."

 İlk defa herkes gülmedi. Kadında zaten ağlıyordu. Belli ki çok korkmuş. Etraftakiler kara kara düşünürken biri çıkıp "Kimden öcünü alacaksan al bizi de rahatsız etme artık teyze!" diyerek kükredi. Ve her zaman olduğu gibi kimseden ses çıkmadı. Kadın etrafı ilk defa görmüşe beziyordu ve her şeye en ince ayrıntısına kadar izliyordu. Ayrıca bizim giydiğimiz kıyafetlere de biraz ters bakıyordu. Eğer gerçekten 1800'lerde yaşamışsa bizim kıyafetlerimiz onun için iç çamaşırı gibi bir şeydi.

 "Biz hangi yıldayız evladım?"

 "2015 teyzecim."

 "Bu nasıl olur..."

 Cümlesini tamamlayamadan birisinin telefonu çaldı ve kadın telefonu görünce "Bu ne böyle yoksaaa..." Bayılmıştı. Herkes tamamen inanıyordu artık. Bu kadın bir hortlaktı. Ama öcünü alacağı konusu yaştı.

  

    

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 11, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KARAAĞAÇ EFSANELERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin