1. BÖLÜM

173 9 7
                                    

Arkadaşlar wattpad de yeni yazmaya başladım. Hatalarım varsa şimdiden özür dilerim. Kendimi geliştirebilmem için olumlu ya da olumsuz tüm yorumlara açığım. 

Annie: ' Bu aksam eğlenmemiz gerek.' diyordu Eylül düşünceler içinde boğuşurken.

Eylül: ' Benim de ihtiyacım var.' dedi.

Annie: 'Wicker Park'a gidelim.'

Eylül: ' Olur. Hadi o zaman gidip hazırlanalım.'

Eve gelip bir şeyler atıştırdıktan sonra hazırlanmaya başladılar. Eylül sade bir kıyafet seçmişti. Her zaman rahatlıktan yanaydı zaten ne giyse yakışıyordu ama Eylül bunun farkında değildi. Annie de hazır olunca taksi çağırıp bindiler. Wicker Park'a doğru yol aldılar.

Eylül yine kendi içinde boğuşmalar içerisindeydi. Bir an önce iş bulmalıydı. Burada okulu artık bitti ve Türkiye'ye dönüp dönmeme konusunda kararsızdı. İş bulamazsa mecbur dönecekti ama kendi ayaklarının üstünde durmak istiyordu. Pazartesi günü JCS Holding'te iş görüşmesi vardı. Asistanlık için başvuru da bulunmuştu. Chicago'nun en büyük holdinglerinden biriydi. Bakalım buradan sonuç ne çıkacaktı. Umudunu artık kaybetmek üzereydi. Okullar kapanmadan önce kaç yere başvuruda bulunmuştu ama elde vardı sıfır. Annie'nin durumu iyiydi. Babasının mimarlık üzerine firması vardı. Annie hiç kira bile istemiyordu ama Eylül bunu kabul etmiyordu. Eylül'ün de durumu iyiydi Karaca Holding'in sahibinin kızıydı. Şuan ailesinden gelen parayla geçiniyordu ama artık buna bir son vermeliydi.

Annie babasının iş konusunda yardımcı olabileceğini söylüyordu ama Eylül böyle bir şeyi asla istemiyordu. Kendi başının çaresine kendisi bakabilmeliydi. Ailesinin bile yardımını kabul etmiyordu aslında Türkiye'ye dönse iş aramasına bile gerek yoktu. Ailesi de dönmesi için ısrar ediyordu. Okulu biteli kaç ay olmuştu ama ailesini oyalayıp duruyordu. Onu orada bekleyen bir işi vardı ama onu bile istemiyordu en son çare olarak görüyordu orayı ama yine de pes etmeyecekti başaracaktı.

Taksi durdu ve ücretlerini ödeyip indiler. Bu akşam çılgınca eğlenmek istiyorlardı. Her zamanki gibi aynı mekanlarına geldiler Bonny's. Yine her zamanki gibi kalabalıktı. Bar kısmına geçip oturdular, içkilerini söylediler. İçtikçe ısınmaya başladılar kalkıp dans ettiler. Adeta kendilerini kaybettiler. Eylül böylece hiçbir şey düşünmez oldu.

'Selam kızlar.' diyerek aralarına Michael katıldı. Hep beraber dans ettiler.

Eylül bara gidip tekila istedi. Tekilasını içip arkasından bir limon attı ağzına daha sonra bir tekila daha istedi. Ayakta duracak hali kalmamıştı. O hiçbir zaman içkiyi bu kadar çok içmezdi ama bu akşamlık kendine bir izin vermişti. Arkadaşlarının yanına gidip dans edecek hali yoktu. Midesinin bulandığını hissetti hava almaya dışarı çıkmak istedi. Çıkarken de Annie'ye haber vermeyi ihmal etmedi.

Kapının önündeki masada bir süre oturdu hala daha başı fena dönüyordu ayağa kalkmak istedi. Ayağa kalktığında başı dönüp düşmek üzereyken güçlü kollar onu tuttu.

Sabah gözlerini açtığında başı çatlıyordu. Gözlerini güneşin ışığıyla kapatmak zorunda kaldı. Saate bakmak için yanını elleriyle yoklayarak telefonunu bulmaya çalıştı ama bulamadı. Birden fırlardı yataktan burası bir otel odasıydı buraya nasıl geldi, kiminle geldi bilmiyordu. Hatırlamaya çalıştığında en son Bonny's önünde masada oturuyordu gerisi yoktu. Hemen çantasını aradı, baktığında tekli koltuğun üzerindeydi. Çantasını kaptı ve bir an önce oradan uzaklaşmalıydı. Kendini otelin önüne attı. Giderken en son otelin adına baktı. 'Renaissance Chicago Hotel.'

Otelin önündeki taksiye atladığı gibi uzaklaştı. Sanki kalbi yerinden fırlayacak gibiydi. Nedenini anlayamadı. Çantasından titreyen elleriyle telefonunu çıkarmaya çalıştı. Zar zor bulduğunda da şarjı bitmişti. 'Annie çılgına dönmüş olmalı.' dedi kendi kendine.

Evden içeriye girdiğinde Annie ' Neredesin sen geceden beri saat olmuş öğlen 1 seni ne kadar merak ettim anlıyor musun? Kaç defa aradım, kaç tane mesaj bıraktım her defasında telefonun kapalıydı. Başına bir şey gelmesinden ne kadar korktum ve alkollüydün.'

Sonra bir sessizlik oldu. Annie'nin konuşması bitince ne söyleyeceğini düşünüyordu. O da bilmiyordu ki ne olduğunu. En başından olanları Annie'ye anlattığında Annie'de çok şaşkındı. Tecavüze uğrayabileceği ihtimalini bile düşündüler ama öyle bir şey olsaydı Eylül anlardı. Şimdilik konuyu kapattılar bakalım Eylül'ü tutan ve o otele götüren kimdi. Bekleyip görmeye karar verdiler. Kendilerine kahvaltı hazırlamak için mutfağa koyuldular.

Eylül bu sabah erkenden gözlerini açtı. Bugün JCS Holding'te iş görüşmesi vardı. Kalkıp hemen banyoya girdi, banyodaki işlerini halletti. Saçlarını maşa yaptı. Akşamdan hazırladığı kalem eteğini, şifon gömleğini ve yüksek topuklu stilettolarını giydi. Bu holdingte arkadaşı Brenda çalışıyordu onun yanına ziyarete gittiğinde bütün bayanların bu şekilde giyinmiş olduğunu görmüştü. Hafifte makyaj yaptıktan sonra son kez aynada kendine bir baktı. Tam bir iş kadını gibi olmuştu.

Eylül fiziğinin farkında değildi. Halbuki etrafına bir göz atsa bütün gözlerin onun üzerinde olduğunu fark edecekti. Uzun boylu, balık etliydi. Karamel rengi saçları, iri kahverengi gözleri, dolgun dudaklarıyla her erkeğin rüyasını süsleyebilecek cinstendi ama o kimseyi görmüyordu belki de görmek istemiyordu. Bir erkek onu bedeni için istememeliydi. Sadece o olduğu için istemeliydi. Önce bir erkek onun kalbini, ruhunu sevmeliydi. O yüzden uzun süredir erkeklerden uzak duruyordu. Belki de yaşadığı tecrübelerden dolayı bu hale gelmişti. İnsanlara güvenmemeyi öğrenmişti.

Eylül holdingin önüne geldiğinde durdu. JCS Holding yazısına uzun uzun bakıp derin bir iç çekti. 'Hakkımda hayırlısı' deyip içeriye girdi. Danışmaya girdiğinde İnsan Kaynakları Bölümü'nü sordu. 8. katta olduğunu öğrendi ve asansöre bindi. Yüksek mevkidekilerin bindiği asansöre binmemeye dikkat etti. Daha sonra 3. asansöre binip 8. kata çıktı. Asansörden inmeden önce aynada üstünü başını son kez kontrol edip çıktı. İnsan Kaynakları'nın kapısına geldiğinde içeriye girdi.

'Merhaba iş görüşmesi için gelmiştim ben.' dedi. İnsan Kaynakları Müdürüyle tanıştı. Eylül'e iş ile ilgili birkaç bilgi verildi. CEO'yla görüşmeden önce ön mülakattan geçti. Daha sonra JCS Holding'in CEO'suyla görüşmek için odadan ayrıldılar. CEO'nun odası 20. kattaydı. Asansöre bindiğinde Eylül gerildi. Yine heyecan basmıştı, ayağındaki topukluların üzerinde adeta durmakta güçlük çekiyordu. Yanaklarına kan pompalandı. Kendine gelebilmesi için kendini teselli ediyordu.

Bu katın girişi bile bir başkaydı. Aynalı bölmeden içeriye girildiğinde sekreter karşıladı. CEO'ya haber verildi. İçeriye davet edildiklerinde nefessiz kaldı adeta. Halbuki o kadar çok iş görüşmesine gitmişti ki artık alışmıştı. İlk görüşmesinde bile bu kadar heyecan yapmamıştı ama şimdi bu haline bir anlam veremiyordu. CEO'nun odasına geçtiklerinde koltuğun arkası masaya dönüktü. Dışarıya bakarak cep telefonuyla görüşme yapıyordu. Eylül de etrafta gözlerini gezdirdi. Kahverenginin hakim olduğu bir odaydı.

'Şimdi kapatmam gerekiyor. Görüşmem var daha sonra dönüş yapacağım.' diye karizmatik bir ses telefonu kapattı. Daha sonra koltuğuyla birlikte İnsan Kaynakları Müdürü'ne dönüş yaptı.

'Efendim biz Eylül Hanım ile ön mülakatımızı yaptık şimdi sizinle birlikte değerlendirme yapabiliriz. Dosyası buyurun.' dedikten sonra geri çekildi. Jason Clarke bu holdingin yaratıcısı Eylül'ün yüzüne bir kez bile bakmamıştı. Dosyayı açıp baktı. Eylül'ün iş başvurusunda bıraktığı fotoğrafı gördü. Daha sonra başını kaldırıp Eylül'e baktı ve gözleri aniden büyüdü. Adeta dumura uğradı. 


SEVDANIN RENGİ-ASKIDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin