5 sene oldu. Beni bırakıp gideli tam 5 sene. Beni sildiği günden beri tam 5 sene. Onunla ilk kez denizde tanışmıştık. Deniz dediysem de denizin derin kıyısında kayalarda intihar ederken görmüştüm onu. O gün kötü bir gün yaşamıştım. Canım ne zaman sıkılsa ya da kötü hissetsem hep o kayalara giderdim. O günde o kayaya gittim. Onu gördüm. Kollarını açmış intihar eder gibi duruyordu. Sanki ölüm ona gelmemiş o ölüme gider gibi. Hemen yanına koştum. Elinden tuttum. O an yağmur yağmaya başladı. Elinden tutarak koşmaya başladım. Ve arabamın yanına getirdim. Arabaya bindirdim istemese de. Yüzüne baktım ağlıyordu. Hem de çok ağlıyordu. Gözlerini sildim ve adını sordum. Adı " Deniz " imiş. O an aklımdan sadece " Adı gibi gözleri de gözleri de masmaviydi. " cümlesi geçiyordu. Ona baktım " Yapma " dedim. Zorundayım dedi.
-İstemediğin sürece yapmak zorunda değilsin.
-Zorundayım.
-İnsan yaşamaktan vazgeçemez.
-Ben yaşayamıyorum ki...
Sustum. Verebilecek bir cevap bulamadım. Ama anlamışım aşkın acısıydı bu...
O an sadece gözlerine bakabildim. Ölmek istemiyordu ama yaşayamıyordu. Onsuz kalbi atmıyordu ama nefes alıyordu. Yani gözleri böyle söylüyordu. Evine götürmek istedim ama izin vermedi. Parkta inmek istedi ve indi. Gözleri ağlamaktan şişmişti. Berbat görünüyordu. Parktan gidene kadar bekledim sonra bende gittim. O akşam hep bunu düşündüm. "Sevgilisine ne olmuştu? " Onu görüp bu soruyu sormak istedim ama bir daha onu göremeyeceğimi biliyordum. Yinede bir umutla sabah kayaya gittim. Bekledim. Gelmedi. Günlerce onu bekledim. Gelmedi. Son kez o kayaya gittim. Eğer bugünde gelmezse bir daha gelmeyecektim. Gelmedi. Yine de belki bir gün gelirde okur diye numaramı taşa kazıdım ve anlayacağı şekilde bir ipucu bıraktım. Günlerce bekledim. Aramadı. En sonunda telefonu kırıp attım. Arkadaşlarım artık iyice delirdiğimi düşünmeye başladılar. Bir psikologa görünmemi söylüyorlardı. İtiraz etsem de başka şansım yoktu. Sonunda bir psikologdan randevu aldım. Ertesi gün hastaneye gittim ve odaya girdiğimde karşıma o çıktı. Deniz...
Aradan aylar geçmesine rağmen ben onu tanımıştım ne kadar değişse de gözleri hep aynıydı. Hala o aşkın acısını çekiyordu. Bir süre bakakaldım öyle ama o beni hatırlamadı. Hoş geldiniz dedi o ince sesiyle. Heyecandan bir şey söyleyemedim. Dilim tutuldu o an. Öylece kalakalmıştım. Bana bakıyordu bir şey söylememi bekler gibiydi.
-Hoş.. hoş bulduk.
Ağzımda kekeleyerek ancak bunu söyleyebildim.
-Buyurun oturun. İsterseniz su verebilirim.
-Şey. Tabi çok iyi olur.
Hala kekeliyordum. Heyecandan olsa gerek.
-Başlayalım mı, ister misiniz?
-Tabi olur.
Ona hikayeyi baştan sona anlattım. Ve en sonunda beni hatırladı. Ona artık merak ettiğim her şeyi sorabilirdim. Önce gözlerine baktım ve lafı uzatmadan:
-O zaman sevgiline ne olmuştu, neden o kadar kötüydün?
-Şey... Şey...
-Anlatmak zorunda değilsin.
-Anlatmak istiyorsam.
-Anlat o zaman.
-Ya anlatamıyorsam.
-O zaman anlatma.
-Peki...
-Hoşça kal Deniz.
Odadan hızlıca çıktım. Arkama bile bakmadım. Sonra pişman oldum ama iş işten geçmişti. O akşam eve gittim. Ve bütün gece bunu düşündüm. Bizi bugün karşılaştıran şey, kader miydi? tesadüf mü? Sabaha kadar bunu düşündüm durdum. Günler bu düşüncelerle geçti. Artık canıma tak etmişti. Dayanamadım ve hastaneye gitmeye karar verdim. Odaya hızlıca girdim. Ve karşıma...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ...
Teen FictionÖlmek istemiyordu ama yaşayamıyordu.Kalbi atmıyordu ama nefes alıyordu.