Senden uzak kalsın diye nefretle bilersin bazen oluşmaya yüz tutmuş duygularını. Hesaba katamadığın şey ise; nefret bile olsa girdi mi aklına, çoğalırdı gönülde yumuşaya yumuşaya!
Genç kız gözlerini aralayınca bakışları tavanı yalayıp pencereye geçti. Güneş ışığı, beyaz perdeleri zorlayarak içeri girmeye çalışıyordu. Hayıflanarak yerinden kalktı ve klimayı kapattı. Pencereyi açar açmaz içeri dolan nemli sıcak hava nefes almasını zorlaştırdı. İstanbul'un buzlar içinde olduğunu söyleyemezdi, ama yine de sıcaklık konusunda İzmir onu döverdi!
Nemden ve sıcaktan kıyafetleri üzerine yapışacaktı. Ne giyeceğini mavi mavi düşünürken aklı birden fazla şeyle dolup taştı.
Kendini göz önüne çıkarmayı reddetse de, yeni başlangıçlara kucak açacağına dair annesine söz vermişti. Ne de olsa burası onun evi ve yaşadığı şehirdi artık.
Düz saçlarını birkaç tutama ayırıp maşaladı ve elleriyle dağıtıp doğal bir hava almasını sağladı. Gideceği okul, İzmir'in en kaliteli okullarından biri Yaşam Üniversitesi idi. Geceleyin uyumadan önce biraz araştırma yapmış ve kızların ne denli havalı giyindiğini görerek kendini şimdiden ezik hissetmişti.
Annesi her daim yaşına uygun giyinmesini öğütlerdi. On üçüne kadar basit tişört ve pantolonlar, on beşinde pembe konversler, on yedisinde şık bluzlar, altına da fırfırlı etekler ve kotlar... Çoğu zaman uyumu yakalayamıyor ve annesinden kınayan bakışlar alsa da umursamıyordu. O gün de çok umursamamayı seçti.
Avukat babası eğitime büyük bir önemle yaklaşırdı ve Nazlı'ya verdiği en büyük öğüt şuydu. "Kıyafetler zaman içinde eskir tatlım. Hatta zaman ilerledikçe, moda yerle bir olur. Yirmi yıl önce giyilenlere bakıldığında, modanın o zamanlar katledildiğini düşünürsün." Bu sözlerle küçük bir kahkaha atmadan duramamıştı. Babası, onun kahkahasıyla neşelense de sözlerini ciddiyetle noktalamıştı. "Seni geliştiren şey düşüncelerin olacaktır. Tabii modayla ilgilenmek istiyorsan o ayrı. Ne de olsa bu konuyla alakadar olan bir annen var."
Genç kız üzerindeki turuncu kazağa, yeşil konverslere bakıp başını kaldırmıştı. "Sanırım benim yolum başka bir yerde..."
"Seçtiğin şey farklıysa ona göre davranmalısın. Mükemmel uyum sağlayan ayakkabı ve pantolonuna takılman gerekmiyor. Berbat olmadıktan sonra, sıkıntı değil."
Aynanın karşısına kendini tetkik etti. Kelebek baskılı koyu mavi bir tişört, açık renk basit bir kot ve siyaha çalan spor ayakkabılar giydi. Gözlerine kalem çekti ve dudaklarına hafif kırmızı bir ruj çaldı. Berbat görünmüyordu. Hatta iyi bile denebilirdi.
Siyah askılı çantasını alıp içine defter, bir tükenmez kalem ve rujunu attı. Cüzdanının içini kontrol ettiğinde, cici babasının dün gece ona uzattığı ilk harçlığıyla göz göze geldi. Bugüne kadar aldığı en yüklü harçlıktı. Gözleri hafifçe irileşirken, Hakan'ın sırıtışı dikkatini çekmişti. Belli ki ona verilen parayı küçümsüyordu. O an suratına bağırmak istemişti.
"Neden cebindeki paraları yemek için evden def olmuyorsun! Ne de olsa bunu sık sık yapıyorsun!"
Bir haftada Hakan en az dört günü dışarıda geçirmiş ve en az üç kahvaltıya da gelmemişti. Bu durum hayli sinirini bozmuştu. Tamam, misafir değil kalıcıydılar. Yine de nezaketen yeni duruma alışana kadar yemeklere katılabilirdi.
Tam bir öküz ne olacak! Diye düşünerek çantasını alıp odasından çıktı. Aynı anda Hakan da kapısını çekmişti. Nazlı ona bakmayı reddetse de genç adamın üzerindeki cazibeye karşı gelemiyordu. Tüm dünyayı ona bakmaya zorlayan bir ışık gibiydi. Işık öyle büyüktü ki, bazen Nazlı gözlerini ondan alamıyordu. Daha önce görmediği harikulade bir varlık gibi Hakan'ın suratına bakakalıyordu. Ta ki ona kötü kötü bakana dek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TATLI YASAK (KİTAP OLDU)
HumorKUMRAN YAYINLARI FARKIYLA KİTAP OLUYOR! KAPAKTA Kİ HASAN DENİZ YARAN! ~ VARLIĞI BENİ GÜNAHA SOKUYOR! ~ Hakan'ın babası Recep Bey, Nazlı'nın annesi Selma Hanımla evlendi. Birbirlerini hiç tanımayan Hakan ve Nazlı kardeş oluverdi! ...