1.Bölüm

154 12 5
                                    


Dün gece ağlayarak uyuduğum için çatlamak üzere ağrıyan başıma inat zor da olsa gözlerimi aralamayı başardım. Birkaç güne kadar herşey yolunda ilerken son 3 gündür babamın birden ortaya attığı ve benim hayatımı değiştirecek büyük bir sorunum vardı.

Zorla evlendirilecektim. Henüz 18 yaşıma girmemişken, babamın ortağının oğlu ile evlenmem gerekiyordu.

Sevdiğimin ve sevgilimin olması beni bu durumdan kurtarmaya yetmiyordu. Bu saçma fikir birden nereden ortaya çıkmıştı bilmiyordum, tek bildiğim şey kesinlikle Kıran'lardan biriyle evlenmek istemediğimdi. Sahi hangisiyle evlendirilecektim? Barış Kıran'la mı yoksa Savaş Kıran'la mı? İkiside iki ucu boklu değnekti, bana ikisinden de hayır gelmezdi.

Son 3 günüm aynı şeyleri düşünerek geçiyordu. Hayatla olan bağlantımı koparmıştım. Ne yemek yiyordum ne de odadan çıkıyordum. Tuvalet haricinde yatağımdan çıktığım bile söylenemezdi.

Telefonumun melodisini duyduğumda düşüncelerimden sıyrılarak komodinin üzerinde duran telefonumu yatağımdan kalkmadan uzanarak elime aldım. Arayan kişi tam da tahminimdeki gibi Kaan'dı. Aramayı meşgule atarak doğruldum ve ayaklarımı yataktan sarkıtarak oturmaya devam ettim. Okula gitmem gerekiyordu. Okula gidip Kaanla yüzleşmem gerekiyordu. Buna kesinlikle hazır değildim. Fakat bi kaçış yolumun olduğunu da düşünmüyordum. Zaten 3 gündür herkesten yeterince kaçmıştım.

Yatağımdan kalkarak ağır adımlarla odamdaki banyoya ilerledim. Üzerimdekileri çıkarıp duşakabine girdim ve suyu açtım. Soğuk su önce saçlarıma ardından vücuduma yayılırken suyun soğuk olması bedenimin ürpermesine neden oldu. Bunu umursamayarak yavaş sayılacak hareketlerle duş aldım.

*

Kot pantolonumun üzerine giydiğim beyaz tişörtümü düzelterek çantamı elime aldım ve odamdan çıktım. Kimseyle karşılaşmadan evden çıkmayı umut ediyordum. Bu sebeple ses yapmamaya özen göstererek merdivenleri inmeye başladım. Tabiki umut ettiğim gibi olmadı. Daha merdivenlerin yarısına gelemeden mutfaktan salona geçen annem beni fark etti.

Yüzünde samimi bir gülümseme oluşurken eşzamanlı olarak "Günaydın." dediğinde merdivenleri inmeye devam ederek ona yaklaşmış oldum.

Annem her ne kadar beni evlenmeye zorlamasada babama sözünü geçiremediği için ona kızgındım. Bu yüzden cevap vermeyerek yanından geçmek için harekete geçtiğimde bu sefer beni durduran babam oldu.

"Nereye?"

Gözlerimi devirerek bir adım daha attım. Başka birşey söylemesini bekleyemezdim ya zaten. Babam sorusunu tekrarladığında annem kolumdan tutarak ona dönmemi sağladı.

"Baban birşey sordu Eylül'cüğüm."

"Adını okul koydukları yer var ya hani, hergün gittiğim ders falan işlediğimiz." Bir anneme bir babama  bakarak kurduğum cümlenin sonunda annem ayıplarcasına bana bakarken babam sinirden köpürüyordu.

"Hiçbir yere gidemezsin! Derhâl odana çık!"

Güldüm. "Ne zamandan beri hesap verir oldum?"

"Eylül sınırlarını aşıyorsun! Sana odana çıkmanı söyledim!"

"Ne desem anlamayacaksınız zaten. Hiçbiriniz umrumda değilsiniz!" Bağırarak konuştuğum ve cümlemin sonunda boğazım acımaya başladığı için yüzümü buruşturdum. Eş zamanlı olarak sinirli bir şekilde kapıya doğru yürümeye başladım.

Tabikide onu dinleyip okula falan gitmemezlik yapmayacaktım. Eskiden olduğu gibi kafama buyruk takılmaya devam edecektim. Çünkü ben Eylül Erden'dim..

*

Okuduğum okulun geniş beyaz binasına kısa bir bakış attıktan sonra adımlarımı okulun girişine yönlendirdim. Son 3 günü yaşanmamış yok sayarak hayatıma devam etmek istiyordum. Ancak biliyordum ki öyle olmayacaktı. Kaanla aramızın bozulmasından korkuyordum. Kaan'ın şu zor günlerimde yanımda olmasına deli gibi ihtiyacım vardı.

Beni düşüncelerimden sıyıran sert bir gövdeye çarpmış olmamdı. Tanıdık koku burnuma dolarken başımı yavaşça kaldırarak ezbere bildiğim yüze çevirdim bakışlarımı.

Kaç dakika konuşmadan birbirimize baktık bilmiyorum ama en sonunda dayanamayarak parmaklarımın ucunda yükseldim ve dudaklarına ufak bir öpücük kondurdum. Bu hareketim sonucunda dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı fakat sonra kendini toplardı ve beni bileğimden tuttuğu gibi çekelemeye başladı. İşte korktuğum kısma gelmiştik. Bundan sonra ne olacağını deli gibi merak ediyordum. Kalbim heyecandan deli gibi çarparken tek yaptığım adımlarımı ona uydurmaya çalışmaktı.

*

"Seni dinliyorum?" dedi yerde dikleşirken. Bakışlarımı geldiğimiz andan beri diktiğim ayakkabılarımdan çekerek etrafımda gezdirmeye başladım. Şu karşımdaki duvar bile fazla ilgi çekiciydi şuan.

"Konuşmayı düşünüyor musun?"

Ses tonundaki siniri işittiğimde onu daha fazla sinirlendirmemek için mavilerimi kahveleriyle buluşturdum. Ne söylemem gerekiyordu?

"Şey." dedim bana boş boş bakmaya başladığında. "Ney?" dedi beni taklit ederek. Sonrasında oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve önümde diz çöktü.

"Ne yapmayı planlıyorsun?"

"Bilmiyorum." Sesim fısıltıdan farksızdı.

"Eylül korkuyorum." Stresten dizlerimde ritim tuttuğum ellerimi alıp tuttu ve ardından derin bir nefes aldı.

"Beni bırakmandan. Bunca yaşanmışlığı, beni hiçe sayıp onunla evlenmenden. Korkuyorum Eylül. Gidecek misin?"

Ellerimi yanaklarına koyup yüzümü yüzüne yaklaştırdım. "Hayır." diye fısıldadım. Beni duyduğundan emin olmak için tekrar ettim.

Beni duymazdan gelerek konuşmaya devam etti. "Beni." Yutkundu. Adem elması boğazında titrerken elimi uzatıp dokundum. "Bırakacak mısın?" diye sordu içimi eriten bir ses tonuyla. Tekrar yutkundu. Parmaklarımın altındaki adem elması aşağıya kayıp tekrar elimin altına yerleşti. Dolan gözlerimi onun yaşlı gözleriyle buluşturdum.

Erkek adam ağlamaz derlerdi. Gerçekten seven adam ağlardı. Hemde öyle bir ağlardı ki karşısındakinin içini titretirdi. Kaan bu hayatta başıma gelen en güzel şeydi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 28, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Küçük 'Eylül' Meselesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin