Önyargıya karşı yazılmış piyasadaki en iyi kitap şüphesiz. Baktığımız zaman kişisel gelişim kitapları genel olarak ne yap neyi yapma veya küçük öğüt verici hikâyelerden oluşur ama Erdal Demirkıran her ne kadar kişisel gelişim uzmanı olsa da, bu kitabında anlatmak istediklerini çok güzel bir hikâyenin içine sığdırmış ve roman tadında anlatmış. Dil olarak çok sade olan kitap, özellikle betimlemelerle ön plana çıkıyor. Ben de yazarken betimlemelere çok önem verdiğimden kitabı okumak benim için daha çok zevkli hale geldi.
Kitapta 3B kuralları adını verdiği bir uygulama başlatan Demirkıran yine zekâsını harika kullanmış. Peki, nedir bu 3B? 3B okumayı kolaylaştıran ve cümleleri canlandıran bir uygulama. Diyaloglarda kullanılan bu uygulamada eğer ki cümle koyu siyah yazılmışsa baskın, gri harflerle yazılmışsa fısıltı, sıkı aralıklarla yazılmışsa hızlı bir konuşma, geniş aralıklarla yazılmışsa yavaş bir konuşma olduğu anlamına geliyor. Hatta bazen cümleler koyudan açık harflere ya da açıktan koyu harflere doğru gidebiliyor. Okuyucuyu yönlendirip kitaba canlılık katmış ayrıca kelime tasarrufu yapıp okuru sıkmayacak bir uygulama olmuş. Örneğin; "Ben aslında seni seviyorum. demişti Ahmet sanki kendisiyle konuşuyor gibi hafif bir sesle. " demek yerine gri harflerle yazdığımızda aslında Ahmet'in içinden söylediğini anlıyor ve okuyuşumuzu da ona göre önceden şekillendiriyoruz. Hem okuma anında kitaba daha çok adapte ediyor hem de kelime tasarrufu yapıp az kelime ile daha çok şey anlatıyor.
Dedik ki kitap önyargıyı hedef alıyor. Peki, nasıl? Öncelikle kitabın basımını ters yapmışlar. Yanlış okumadınız bildiğiniz ters basım. Kapak ters basılmış yani. Bunun amacı ilk önyargı tersti olması. Çünkü kitabı okurken birçok insan gelip "Niye ters tutuyorsun ki kitabı?" diye soruyor ve ilk önyargı testinden kalıyorlar. Bana da birçok arkadaşım "Yeni bir tarz mı deniyorsun? Düz tutsana şu kitabı." demişti. Peki, başka neler var? Samsak kitapta ki bir karakterin adı ve bir bölümde adı küçük harflerle başlıyor. Daha okurken içimden dedim ki "Orijinal kitap aldım şu olaya bak basım hatası var." Fakat Demirkıran cümlenin devamında öyle bir yapıştırıyor ki nasıl önyargılı olduğumu anlatamam. Diyor ki " Öylesine boş bir adamdı ki yazarken baş harfini küçük yazası geliyor insanın."(s.47) Bu cümleyi okuduktan sonra bir gülümsedim ve arkama yaslandım. Tek dediğim şey "Adam bu işi biliyor." oldu. İkinci fark ettiğim şey ise önyargının ne kadar kısa bir süre içinde oluştuğuydu. Daha cümle bitmeden ben yargımı yapmış ve basımın hatalı olduğunu düşünmüştüm bile. Ayrıca kitabın kapağına bakacak olursanız "Parayı Bulduğum An Alayını" yazdıktan sonra "Hafifçe Kazıyınız" ibaresi bulunuyor. Doğal olarak yine aklıma kitabın ismi "Parayı Bulduğum An Alayını Kazıyacağım" şeklinde geldi. Kitabın gerçek isminin "Parayı Bulduğum An Alayını Maviye Boyayacağım" olmasıyla Demirkıran yine önyargılı düşüncelerime güzel bir merhaba dedi.
İçeriği de elbette tamamen önyargıya karşı kitabın. Rhontana adındaki dünyalar zengini beyefendinin babasından ona kalan "Param olsaydı alayını maviye boyardım." sözünün doğrultusunda herkesi maviye boyamaya kararlı olan Rhontana bu işi insanların önyargısını kullanarak yapıyor ve ilginçtir başarıyor da. Koca dünyada ona karşı gelen tek isim Nolson ise hikâyenin sonunda önyargısına yenilmeyip kendi iradesiyle ayakta kalan ve mavi olmayan iki insandan biridir. Kitabın içeriğini daha çok anlatmak istesem de kitabın büyüsünü kaçırmamak ve sizlerin de alıp okumasını istememden dolayı anlatamıyorum.
Erdal Demirkıran'ın tarzını seviyorum ve onun birçok kitabını okudum. Her zaman anlatmak istediklerini en ince detayına kadar anlatıyor ve gerçekten de onu senin beynine yerleştiriyor. Bu kitabında ele aldığı önyargı gerçekten bütün insanlığı ele geçirmiş ki bence kanserden daha büyük bir hastalık. Sadece şu kitabı okurken her ne kadar basit şeyler gibi görülse de yaptığım önyargıların gözüme sokularak gösterilmesi bile bana çok şey öğretti. Örneğin; sorgulamayı öğrendim. Birisi bana karşı bir hata yaptığında direk ona saldırmaktansa önce ona neden bunu yaptığını sormayı öğrendim. Her kuşun uçmadığını, her köpeğin sadık ve her kedinin nankör olmadığını öğrendim. Şimdi siz de alın elinize bu kitabı herkese göstere göstere tersten okuyun ve gülümseyin size önyargıyla bakan bütün gözlere.
Yazan: Mehmet Demirci