Evet Leo' nun söylediği ilkinde çok saçma gelmişti ama şimdi anlıyorum.Koşarken nereye saklanacağımızı sorduğumda Leo Long island dedi.
"Oha,bu hızla gidersek ölürüz" diye bağırdım 30 km nasıl koşmamızı bekliyordu?"Neden Long island" diye sorduğumda cevabı muhteşemdi "Ahhhh!"
Karşımda zenginlerin gittiği bir restorant gözüme ilişti. Ne mantık diyeceksiniz ama şu mantık arabasından çıkan bir zengin ne kadar güçlü olabilir ki.Leo ya "Beni izle" diye bağırdım ve çıkan zengini bir kenara iterek Leo yu arka koltuğa tuttuğum gibi fırlattım.Hey çok zamanımız yoktu sonuçta.Kendim şöförün kapısını açarak çizmemden çıkardığım çakıyla şöförü tehdit ettim ve araba anahtarını alarak Long İsland a doğru tabelaları takip ettim.Araba olarak iyi bir seçim yapmıştım.Araba Ferrari idi.Direktman gaza bastım.Arkamızdaki Minatör yakınlaşırken birden geride kalmayı başladı.Leo ve ben tam "hah kurtulduk" diye sevinirken Minatör yoldan geçen bir arabayı tuttuğu gibi bize fırlattı.O an beynim bana tek emir veriyordu"Frene bas!".Haliyle ben de frene bastım.Araba tam önümüze düştü.Yani şu an hala gaza bassaydım arabanın altında kalmıştık.Leo tabi ki de hazırlıksız yakalandı ve başıyla cama çarptı.İnsan bir kemer takar değil mi?Leo etrafa baktığında"Burada in!Çok yakınız koşarsak kurtulma şansımız daha fazla" diye bağırdı.Kemerimi hemen çıkarttım ve arabadan indim.İndikten sonra da hayatımın en acaip şeyi oldu.Ateş!
Uyandığımda Leo'nun"Böylece buraya ulaştık." dediğini duydum.En son ne olduğunu düşünürken.Olan her şey birden aklıma geldi.Bunun içimden bir rüya olduğunu söyledim ondan dolayı da gözlerimi açma zahmetine girmeden yeniden uyku moduna geçtiğimde ayağımın altı kaşınmaya başladı.Ben ise gözlerimi açıp tam ayağımı kaşıyordum ki ayakkabı giydiğimi fark ettim.Şaşkınlıkla kafamı yukarı kaldırdığımda Leo'yu ve yanında bir oğlanı ve de bir kızı gördüm."Bir dakika!Siz gerçek misiniz ya?" dedim birden şaşkınlıkla.Çünkü Kendra olmak bunu gerektirir canlarım.Onlar ise sen-ne-saçmalıyorsun bakışı ile yetindiler ve Leo'nun yanındaki kız her şeyi anlatmaya koyuldu."Sen bir melezsin."Te allam niye herkes böyle başlıyor.
"Evet onu ben de biliyorum."diye cevapladım.Aksiliğime bakmayın şu an ayağımın ortası kaşınıyor ve ben onu kaşıyamıyorum.Orası benim en çok gıdıklandığım yer bir kere.
"Güzel o zaman yunan tanrılarını da biliyorsundur?"
"Şu Olimposun 12 tanrısı falan mı? Ha evet. Zeus,Poseidon,Hades,Artemis,Apollon,Dionisos,Hermes,Athena,Afrodit,Hephaistos,Ares ve Mera.Mera mıydı Hera mıydı neydi."dedim.
Kız ise gülerek"Onun adı Hera" dedi.
"Neyse ben o zaman sana Kamp'ı gezdireyim" dedi ve o Leo'nun yanındaki çocuğu öpüp yürümeye başladı.
Çocuğun göz rengini fark ettiğimde şaşırmamak elde değildi.Gözleri yosun yeşiliydi.(o nasıl oluyorsa).Ayrıca fazlasıyla da yakışıklıydı.Tahminen 17 ya da 18 yaşındaydı.Çocuğun pazuları meydandaydı.Eminim karın kasları da vardır diye düşünemeden edemedim.Savgilisi olmasaydı belki şansımı denerdim diye düşündüm bir an.Sonra ne söylediğimi fark edip kendime içimden ahlak dersleri vermeye başladım.O sırada kızın yanına gitmem gerektiğine karar verdim ve onlardan ayrıldım.Kızın yanına geldiğimde konuşmaya başladı.
"Esasında seninle tam olarak tanışmadık.Merhaba benim adım Annabeth Chase.Athena'nın kızıyım.O Leo'nun yanındaki çocuk da Percy,Poseidon melezi.Leo ise bir Hephoistos melezi. " dedi gülümseyerek.
Ben de ona karşılık verdim."Merhaba benim adım da Kendra.Kimin kızı olduğumu bilmiyorum.Bunu neden söyledim ki şimdi önemli bir bilgi değildi senin için.Neyse kamp çok şeker bir yere benziyor."
"İlk olarak ana yapısından başlayalım.Klübeler Olimpos daki tahtlar gibi U şeklinde inşa edilmiştir.Ara sıra küçük tanrıların melezleri yaşasınlar diye de yapılmış klübeler var."
"Peki U şeklindeyse neden orada tam ortada iki klübe var?Bunlar çok mu özellikli?" dedim kaşlarımı çatarak.
Kız bana bakarak güldü ve "güzel soru! bu klübelerden biri Hera 'nın,senin tabirinle Mera, diğeride Zeus'un."dedi
Ben ise kızı heyecanla dinlemeye başlamıştım.
* * *
Ay çok yoruldum ama buna değdi.Burası harika! Annebeth ve tabi ki Percy ile yemeğe gidiyorduk.Yemek yenecek alana ulaştığımda birden şaşırdım.Hadi ama bir gazino mu?Burada hiç mi yağmur yağmıyor?Bu soruyu annabethe sormamaya karar verdim.Zira çok yorgundum.Ağzımı açacak halim bile yoktu.Direktman isyana başladım"Yaa hala gelmedik miii!Benim çok karnım acıktı.Şu an bütün Kampı yiyebilecek kapasitedeyim."dedim.Çünkü gençler bir Kendrasarius bir evi yiyebilir.En sonunda varmıştık.O kadar acıkmıştım ki kolkola giden Percy ve Annabeth i itip en yakın masaya oturdum.Oturur oturmaz masadakiler bana tip tip bakmaya başladılar.Ben de onlara noluyo-lan bakışımı attım.Bu masadaki kızların %90 nı çok güzeldi zaten %10 kısmını da ben kapsıyordum.Buradaki kızlar makyaj mağduru erkekler ise çok taştı.Bunu düşünürken yanıma bir kız oturdu.Kız makyajsızdı ama aynı zamanda çok güzeldi.Maun rengi saçları ve garip renkte gözleri vadı.Bu kızın gözleri tek renk değildi!Sonuç olarak kendimi masada çirkin ördek yavrusu gibi hissederken yanıma Percy ve Annabeth geldi ve beni masadan kaldırdılar.Ben ne olduğunu anlayamdan Percy" Orası güzellerin yeri dostum " dedi ve güldü.Gerçekten bozulmuştum.Bunun üzerine"Yani sen Annabeth e çirkin mi dedin?" diye lafı Percy nin suratına yapıştırdım.Percy ne dediğini fark ettiğinde korkulu gözlerle Annabeth e baktı.Annabeth birden Percy'e pis bakışlar gönderdi.Suratıma şeytani gülümsememi takınarak ellerimi avuşturdum ve yeniden acıktığımı hatırlıyarak"Savaşmayın sevişin"diyerek araya girdim. "Hangi masaya oturmalıyım" diye sordum.Annabeth bana ayıplayan gözlerle bakarken Percy ise sırıtıyordu.Annabeth konuşmaya başladı"Sahiplenene kadar Hermes masasındasın"dedi ve çok dolu olan bir masayı gösterdi.Büyük adımlarla masaya gittim ve bulduğum boş bir yere oturdum.Önümde boş bir tabak ve boş bir bardak duruyordu.Önümde oturan kıza baktığımda tabağında enfes bir hamburger vardı.Bunun üzerine kıza"Yemekleri nereden alıyoruz." diye sordum.O da bana sırıtarak"İstediğin şeyi tabağa ve masaya söylüyorsun ve beliriyor."dedi.İstemsizce kaşlarımı kaldırdım ve bir peynirli sandiviç hayal ettim.Gerçekten de tabağımda belirdi.Ben zevkle sandiviçimi ısırırken karşımdaki kız da kaşlarını çatarak "Gerçekten mi?" diye sordu.Ben ise sorduğu soruyu umursamayarak"İsmin ne?" dedim.
"İsmim Sandra.Senin adın ne?"
"Kendra" dedim kısaca.Tam başka bir şey soracakken masadaki herkes ayağa kalktı.Ben de sürü psikolojisi yüzünden onları takip etmeye başladım.Bir süre sonra bir kuyruk oluştu.Ne olduğunu anlamadığım için önümdekine sormak amacıyla dürttüm.Önümdeki bana döndüğünde hiç karşılaşmayı düşünmediğim birisini gördüm.LEO.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wrong Choice
FanfictionKendra dışından normal gözüken bir kızdı.Daha doğrusu bir melezdi.Hayatını kitaplara ve derslerine adamıştı.Çabuk sinirlenir ve insanlarla iyi geçinemezdi. Kendra normal bir Athena melezi değildi.Farklıydı.Onu ölüme götürebilecek bir meraka s...