Bu bölüm çok kısa oldu, farkındayım. Ama daha 1. Bölüm bölümler ilerledikçe daha da uzun olacak.
Sabah hep beraber uyandık. Bu arada ben en yakın arkadaşım Ezgi'yle aynı odada kalıyorum. Bade, Burcu ve Eda aynı odada kalıyorlar. Tabi ki biz buna uymadık 5'e kadar oturup sohbet ettik. Ve saat 8'de kalktık. 3 saat uykuyla duruyoruz. Olsun bize yeter.Kahvaltıya gittik. Kahvaltımızı yaptıktan sonra kumsala gittik. Ve hala kumsaldayız. Kızlar güneşlenmek istiyor ama ben denize girmek istiyorum. Güneşlenmek nedir yaa. Yatmak istiyosan odana git, yanmak istiyosan -bi yerde okumuştum- suyun içindeyken daha hızlı yanıyomuşsun. Yüzme bilmiyosan -ki bizim kızların hepsi biliyor- derinlere gitmezsin. Aslında ben denizi de sevmem. Ne o öyle denizden çıkınca her tarafına kumlar yapışıyo. Ben havuz adamıyım yaa. Ayy sonunda kızları denize sokmayı başardım. Ben öyle denizde birbirine su atan insanlardan da değilim, kızlar da öyle insanlardan değil. Biraz yüzüp sonra çıktık.
"Off yaa... her tarafıma kumlar yapıştı." dedim kızlara. Bade "Kızım boşver önemseme." dese de rahat edemiyorum ki "Ben duşların oraya gidiyorum. Şu kumlardan kurtulup ordan da şurdaki kafeye geçerim." dedim ve duşların oraya gittim. Kumları temizledikten sonra cafeye gittim. Garsona şimdi bir şey istemeyeceğimi söyledim ve kızları beklemeye başladım. Onlar da eşyaları topladıktan sonra geleceklerdi. Ne oldu da bu kadar geç kaldılar ki acaba? Off yaa. Benim de canım sıkıldı. Bana doğru bi meteor mu geliyor ne? Yok canım başka yere gidiyordur o. Oha valla bana doğru geliyor. Şimdi bu kesin sarkıntılık eder hayır çok da güzel değilim ki niye bana sardı bu. Ona ağzı sulanarak bakan benden daha güzel o kadar kız varken... Meteor falan dinlemem bana sarkıntılık yapana kafa, göz, dalak dalarım. 'sen nasıl bi kızsın' diyebilirsiniz ama ben böyleyim işte. Herkes akıllı olsun. Aha valla yanıma geldi. "Naber Güzellik?" bu bana güzellik mi dedi, bana. Sabret Hilal, sabret. Aaa... kızlar gelmiş. Sonunda! Sapık meteora cevap vermeden kızların yanına gittim. Kızlar eksik kalır mı? Ezgi atladı hemen "Kızım kimdi o yakışıklı?" "Saçmalama Ezgi onun neresi yakışıklı?" Ohaa ben ne dedim? Çarpılcam şimdi. Çocuk daş mübarek. Ezgi'nin bana 'yeme beni' bakışı attığını fark ettim. Elimle 'birazcık' işareti yaptım. Bu arada garson geldi ve herkes limonata istedi. Ezgi 'hadi ama' bakışı atınca yemediğini anladım. "Tamam yaa. Meteor gibi çocuk maşşallah ama bu sapık olduğu gerçeğini değiştirmez. Bana sarkıntılık etti Sapık Meteor." "Efendim. Sen Sapık Meteor mu dedin?" "Hay Allah! Ben onu sesli mi düşündüm?" "Aynen." dedi Burcu. Ve konu kapandı. En azından şimdilik. Limonatalarımızı içtikten sonra odalarımıza geçtik. Saat akşama geliyor ve hepimiz çok yorulduk. Dinlenmeliyiz. Televizyonu açtık. Dizi tekrarı izlerken gözlerimin yavaş yavaş kapandığını fark ettim.
.........................
Otel odasındayız. Ve akşam yemeğimizi yiyoruz. Aynen, otelin restoranına gitmeye üşendik ve yemeği odaya istedik. Bu arada benim odamdayız. Burcu bi anda bağırdı, yok yok cırladı. "Ne oldu Burcu?" dedim kızgın ve endişeli bi şekilde. Tabi ki endişelenicem. Ya önemli bişeyse. "Güneş gözlüğümü kafede unuttum!" "Bu muydu Burcu? Ben de bişey oldu sandım." "Bişey olmadı mı yani? Ya gözlüğüme bişey olursa. Ama ben de hiç gidemem ki şimdi. Hilal bunların hiçbiri gitmez sen gidip alır mısın? Lütfeeen..." "Tamam, tamam. Alıp gelirim şimdi."
Odadan çıktım. Aa... Sapık Meteor! Yine bana doğru mu geliyor o. Bunun benden çekeceği var. Kendi kaşındı. Bana yaklaştı ve kulağıma eğilerek şunları fısıldadı. "Bu sabah sorumu cevaplamamıştın. Ben de hazır sana rastlamışken cevabımı alıp gidiyim dedim. Naber Güzellik?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sapık Meteor
Teen FictionKESİT: "Sen benim başına bela mısın?" "Belki... Ama tatlı belayımdır. Haberin olsun." "Aaa... Yeter be bi' daha gözüme gözükme. Ben senin bildiğin kızlara benzemem. Alırım aklını. Haberin olsun. Yürü git şimdi işine." Önce bi' şaşırdı. Sonra toparla...