Bölüm 2

31 5 2
                                    

Multimedya: Işıl ( Kristina Pimenova )
     Sabah alarm çalmadan uyandım. Dün gece erken yattığım için uzun süre uyumuşum. Rahat kalkmış oldum. Annem ve babam konusuna gelince... Umrumda değiller. Ben bu hayatta sanki sadece kendim için yaşıyorum. Bu hayat anne ve babama ait. Onların hayatına boyun eğmek zorundayım. Biliyorum, birçoğunuz onlara engel olurdunuz. Hatta yaşadığınız sürece onları birlikte tutmak için yeminler falan ederdiniz. Ama bunlar benim hislerim ve hislerime engel olamıyorum. Sıradan bir gün. Tek fark; sonunda ben karar vereceğim. Kiminle yaşayacağıma ve ne yapacağıma ben karar vereceğim. Benim kararlarımı hep annem ve babam üstlendi. Bundan sonrası farklı, çok farklı. Altıma bacaklarımı saran siyah bir kot, üstüme beyaz dantel bir parça giydim. Ve fosforlu spor ayakkabılarımı çıkarken giymek için hazırladım. Lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım. Suratımdaki siyah lekeleri kapattım, ve yüzüme hafif renk katıp aşağı indim. Aşağıda kimse yok. Bir ben mi erkenciyim şimdi?
     Mutfağa girdim bu sefer. Kapıyı açmamla ağzımdan ufak bir cırlama kaçtı. Masadaki Işıl'ı görünce başta çok korktum. O da beni görünce korktu. Kapının dibinde gözlerini Kocaman açmış dikiliyordu.
" Günaydın Buket! Çok güzel olmuşsun! " bunu neşeli bir ses tonuyla söyledi.
" Sende öyle, pijamaların çok hoşmuş, " şaka amaçlı dedim.
" Saçmalama, daha hazırlanmadım. " dedi gülerek. Sonra buzdolabına yürüdüm ve birkaç yumurta ve sarı peynir aldım. Balkondaki minik seradan da biraz baharat... Ben omlet yapmaya başladım Işıl'da dans ederek şarkı söylemeye başladı. Çok tuhaf ve komik sözleri vardı. Yaratıcı bir şarkı olmuş. Bu sözleri çok mu düşündü acaba? Bilmiyorum ama çok komik geliyor. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Bir süre sonra gülmem geçince dayanamayıp
" Bu sözleri çok mu düşündün? "
" Dün gece düşünmek için vaktim oldu, "
" Uyumadın mı? "
" Hayır " bu cevabı yaklaşık 5-6 saniye bekledikten sonra verdi.
" Peki gece kuşu, şimdi masaya geç... " omleti görünce sevinçle el çırptı. Ben de karşısındaki sandalyeye oturdum. Çok iştahlı gözüküyor. Keyif alıyormuş gibi yedi. Ağzım bir tuhaf oldu. Kuru kuru yediğimden pek tat alamıyorum. Kendime çay koymak için tezgaha yöneldim. Işıl'a sormadan, ona da çay koydum. Ama ona çilekli çay yaptım. Aromasız çay içtiğinde acı geldiğini söylüyor. Sonra büyük çay fincanlarına koyup masaya tekrar oturdum. Işıl'ın önüne çayını koydum. Bir nefeste içti. Çok seviyordu doğru, ama bu sabah olduğundan daha iştahla yedi yemeğini. Acıkmıştı. Sabah sabah mı? Ben kendi tabağımı bitirince yıkamak için tekrar tezgaha gittim. Aslında bulaşık makinesine atacaktım ama makine çalışıyordu. Bir tabak yıkamaktan zarar gelmez diye iç geçirip musluğa yöneldim. Sonra arkamdan Işıl'ın sesini duydum.
" Günaydın baba, annem nerede? " hiç oralı olmadım. Başımı tabaktan kaldırmadım ve musluğu açtım.
" Günaydın kızlar, annen giyiniyor prensesim. Buket çok işin var mı? Acele etsen biraz? Geç kalacağız da, çabuk kahvaltınızı edin haydi! " ona prensesim bana Buket? Vay be! İkisi de beni istemiyor. Ben kimi seçeyim şimdi? Kendine gel Buket! 6 yaşında, canın kadar sevdiğin kardeşin olan, bir kız çocuğunu kıskanıyorsun! Biliyorum, düşünce tarzım yanlış, çocuk gibiyim. Ama ne yapabilirim, Allah beni alıngan yaratmış...
" Biz yedik, Buket omlet yaptı " Işıl bu cümlesini tamamlarken, annem aşağı indi. Ben tabağımı yıkamış ve mutfak dolaplarına koymuştum. Annemin telaşlı olduğu her halinden belli idi . Doğrusu, annemin telaşlı halini çok severim. Çok komik gözüküyordu.
" Işıl! Tanrım hala pijamalısın! Git giyin çabuk! Mahkemeye geç kalacağız, orda olmanız gerek! " her zaman olduğu gibi pozitif enerji dolu başlamış bir güne bütün negatif enerjisini enjekte etmeyi başardı. Annem nasıl biri böyle? Evet, İngilizce diziler izliyor olabilir. Ama İngilizce dizilerden nefret ediyor, sırf sosyeteden arkadaşlarının konuştuğu konularda bilgi sahibi edinmek için buna katlanıyor. Eziyet... Ve şu havalı sözlerin hepsini de o diziler sayesinde belleğine oturtuyor. Annem anne olmayı beceremedi, hep kendini 20 yaşında bir genç kız olarak gördü ve gösterdi. Bu durumda mağdur olan benim değil mi?
     Işıl aşağı indiğinde hepimiz montlarımızı giyip arabaya bindik. Bunu daha önce konuşup kararlaştırdık. Babamı seçecekmişim, Işıl'da annemi... Hafta içleri kimi seçtiysek onun yanında kalacaktık. Hafta sonlarıda diğer ebeveynimizin yanında kalacakmışız. Yani 1. hafta 5 gün babamın yanında 2 gün annemin yanındayım. 2. hafta 7 gün evdeyim ama son 2 gün Işıl bize gelecek. Yani düzen aynı, sıra sıra ilerliyor. 1 hafta ben gideceğim, 1 hafta Işıl gelecek... Gözlerimi bitmeyen yollara diktim, insanları seyrettim. Bir işi, bir ailesi, bir düzeni olan insanlar görüyorum sürekli. Bizde bir aileyiz. Tabii birkaç dakika sonra herşey değişecek...
     Yaklaşık yarım saat sonunda, adliyenin önüne geldik. Hadi bakalım Buket, yeni bir hayat, yeni bir başlangıç! İçerisi tıpatıp bir hastahane. Kokusu desen, duvar kenarlarındaki sandalyeleri desen, orta boylu seyrek bitkileri desen... Koridorlar bana gerçekten hastahanedeymişim hissi veriyor. Uzun koridorların her iki tarafı birçok kapı ile dolu. Peki... Peki o kapıların ardında ne var? Filmlerde gördüğüm klasik, kiliselere benzeyen, mahkeme salonları mı var? Üzülmüyorum değil, kim olsa üzülür. Anne babanız ayrılacak. Ama her hafta ikisini de göreceğim, sorun yok. Babam bir kapıya geldiğimizde durdu. Kapının yanındaki oturma yerlerine oturdu.
" Burada bekleyeceğiz. " dedi babam. Işıl babamın yanına oturdu ve başını dizine koydu. Annem oturmak yerine duvara yaslandı. Ellerini göğsünde kavuşturup beklemeye başladı. Ben ise olduğum yerdeyim.
" Sıramızın geldiğinden nasıl haberimiz olacak? " dedim tek kaşımı kaldırarak.
" İçeriden biri bizi çağıracak. " dedi annem. Bende babamın diğer yanına geçip oturdum. Elime telefonumu aldım. Ve gelen yeni mesaja baktım:

Kimden; Özlem: Buket! Mahkeme nasıl geçti?
Kime; Özlem: Daha girmedik.
Kimden; Özlem: Heyecanlı mısın?
Kime; Özlem: Pek değil,
Kimden; Özlem: Yarın geliyorsun değil mi?
Kime; Özlem: Nereye?
Kimden; Özlem: Düğüne! Allah'ım nereye olacak okula?
Kime; Özlem: Ne atar yapıyorsun kızım! İyi değilim zaten, neyse geliyorum tabii.
Kimden; Özlem: Bu sıralar suratınız hep asık, hep asık zaten hanımefendi! Tamam yarın görüşürüz, mahkemede bol şans öptüm!
Kime; Özlem: Ben de, bay bay... 

     Özlem en iyi arkadaşım. Hatta bir nevi kardeşim. 3 senedir tanışıyoruz Lise birinci sınıfın ilk gününden beri... Bizim mesajlaşmamızdan bir 5-10 dakika sonra kapı açıldı. Ve bir adam;
" Yasemin-Ahmet Baltacı. " sıra bizde!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 18, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ben & Kakaolu DondurmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin