Bölüm-2
Gözlerime çarpan soluk güneş ışığından rahatsız olsamda yerimden kalkacak gücü kendimde bulamadım.timothy sırtını bana dönmüş bir şekilde uyukluyordu.hafifçe başını okşarken kendimi durdurdum.colm'un merhamet hakkında söyledikleri aklıma gelmişti.iç çektim.ancak odada başka bir kişinin varlığını son anda fark ettiğim için hıçkırmıştım.lord uykulu gözlerle bizi izliyordu. Sessizce "senı rahatsız mı ettim?"diye sordu.onu başımla reddettim.ayağa kalkıp kalkmamak konusunda tereddüte düşmüştüm.kalkmamayı seçip lorda odaklandım. "senin özelliğin ne?" diye sordu,lord.sessiz olmaya çalışarak "efendim?"diye sordum. "neden sana iyi davranıyor da diğer yardımcıların saçlarını kestirip,aç bıraktırıyordu?"
Küçük bir çocuğun resim yapmak yada ata binmekle ilgili hayal kuracağını sanırdım.ölmüş bir annesinin intikamını bu şekilde alacağı hiç aklıma gelmezdi.lordun dediklerini düşünüp "bunu ona sormalısınız."dedim.
lord ellerini kollarına sarıp arkasına yaslandı. "onu gelecek için yetiştiriyorum.ağabeyleri ondan büyük olabilir ancak onlar geleceği kurtarıcı olarak doğmadılar.timothy benim için çok önemli.onu incittiğin an dünyanı yıkmak için her şeyi yaparım.umarım bu yeterli bir açıklama olmuştur."
Lord ayağa kalktı ve ağır adımlarla odadan çıktı.
yataktan dizlerimi sarkıttım.dışarıdaki soğuğa rağmen kargalar hala bekleyişte duruyordu.neden burada olduklarını merak etmiştim.tilki meselesi olsa en geç sabahın ilk ışıklarında buradan gitmiş olmalıydılar.timothy'nin yüzüne düşmüş sol kolu hareket etti.uyandığını sanmıştım.ancak sadece kıpraşmıştı.yataktan kalktım ve aynanın karşısında dikildim.mor göz altlarım,soluk bir tenim ve kırılmış siyah saçlarım vardı. 'her zaman böyle mi görünüyordum?'diye içlendim.timothy'nin aynadaki gözleri gözlerimi bulduğunda hızla ona döndüm. "günaydın."diye seslendim.timothy gözlerini sahte bir hareketle ovuşturmaya başladı. "beni hiç uyutmadın,marlene."
Hızla "neden?"diye sordum.timothy esnerken "sürekli çığlık attın.bir ara yüzüne yastıkla bile vurdum."dedi.hatırlamaya çalıştım ancak sadece uzanamadığım için ağrıyan belim aklıma geliyordu.sessizce "üzgünüm"dedim.timothy "sorun değil"dedi. "judith kim?"
Ona anlamayarak baktım.kimden bahsettiğini bilmiyordum.timothy anlamadığımı fark etti ve "rüyanda adını söyledin."diye açıkladı.omuzlarımı kaldırarak bilmediğimi imaladım.camın kenarına ilerlerken "kargalar hala burada"dedim.timothy merakla yanıma vardı.şaşkınlıkla kargalara bakınıyordu. "çoktan gitmeleri gerekirdi."
"belki de ormanda bir saldırıya uğramışlardır."
"sanmam.ormanda tilki ve kurttan başka saldırgan hayvan yok."
Timothy kalın bir paltoyu üstüne geçirirken "dışarı çıkalım."diye buyurdu.ona tereddütle bakındım.ancak cevap vermeme izin vermeden kapıya yönelmişti.iç çektim ve elbiseme sarılarak timothy'nin peşinden ilerlemeye koyuldum.timothy büyük kapının önünde durdu.cesaretini kaybetmiş olmalıydı. "ne oldu,timothy?"
Kargaların sessizleştiğini işaret ederek "sence saldırırlar mı?"diye sordu.git gide çoğalan ve birbirlerine seslenen kargaları inceledim.saldırgan yanları yoktu ancak ürkütücü görünüyorlardı.timothy belimden itiklerken "önce sen git."diye emretti.içimde yeşeren korkuyu bastırmaya çalışarak dışarı adım attım.kargalar beni umursamamış,hatta uçuşmaya başlamıştı.kargalara bakarak yerimde bir tur attım.hiç bir sorun yaratmıyorlardı. "sorun yok,timothy.ama yine de bu güvenli..."
Cümlem kafamın üstünden sertçe uçan kargayla bölünmüştü.timothy korkuyla bana seslendi.ancak daha birkaç adım atmamla kargalar etrafımı sarmıştı.sivri pençelerinden kurtulmak için yere diz çöktüm.boğuk çığlığım kargaların hırçın sesine karışıyordu.kargalar etrafımda dönmeye devam ederken bazıları saçımdan ve kollarımdan çekiştirmeye koyuldu.dizlerimin üzerinde,çömelerek ilerlemeye çalıştım ancak kargaların kapladığı alan yüzünden bunu yapmak zorlaşmıştı.büyük bir patlama sesi işittim.kargalar uzaklaşırken kafamda kulak çınlaması yankılandı.kalenin kapısının önünde duran timothy ve colm'a bakındım.hızla ayağa kalktım ancak korkudan ritmi bozulan kalbimin ağır çarpıntısıyla sendeleyip yere kapaklanmıştım.colm hızla yanıma varıp kolumu kavradı. "iyi misin?"
nazik sesi kafamda yankılanırken onu başımla reddettim ve kafamı yere doğrulttum.boş midemden yukarı bir sıvı tırmanıp boğazımdan çıkmıştı.öğürerek sıvıyı tükürdüm ve ağzımı elimin tersiyle temizledim.kalbimin ritmi hala düzelmemişti.
Timothy başını sağa-sola sallayarak kaleye doğru ilerledi. "iyi ki ben gitmemişim."diye seslendi.canımın yanması onu zerre ilgilendirmemiş olmalıydı.hayal kırıklığımı içime atıp colm'un yardımıyla ayağa kalktım.soğuk bir sesle "demek batı ıvır zıvırlarının işe yaradığı bir nokta varmış."dedi.donuk gözlerle ona bakındım.asla yukarı doğru kıvrılmayacak gibi görünen dudakları aralandı, "iyi misin?"diye sordu.onu başımla onayladım,derin bir nefes alırken kaleye doğru ilerledim.colm hızla yanıma vardı ve kaleye ilerlerken bana eşlik etti. "timothy'e aldırma.acımasız olmazsa babasının seni ondan alacağını düşünüyor...haklı da."
Hayal kırıklığım tekrar su üstüne çıkarken colm'u başımla onayladım.timothy'e karşı nasıl bir tavır sergilemem konusunda en ufak bir fikrim yoktu.colm'dan ayrılıp timothy'nin odasına doğru ilerledim.bahçeyi gören geniş bir camın önünde dikilen leydi elayna bana seslendi.adımı ona söylemediğime emin olarak yanına ilerledim. "sen iyi misin?"diye sordu.sesindeki soğukluk beni ürpertmişti.leydi elayna'yı başımla onayladım ve gözlerine bakmak yerine turkuaz kalın elbisesini inceledim. "neden başka kimseye saldırmamışken sana saldırdılar,marlene?"
Sessizce "bilmiyorum.belki de et kokuyorumdur."dedim.leydi elayna'nın dudakları mekanik bir hareketle yukarı doğru kıvrıldı.bu kadının bir şeytan olduğunu düşünmekten kendimi alamamıştım."bana söylediklerine göre kendin hakkında pek bir şey hatırlamıyormuşsun."
"beni mi araştırıyorsun-uz?"
"mark'ın oğlu benim için de önemli sayılır.kime emanet ettiğimizi bilmek isterim."
"bana ne olduğu hakkında bir fikrim yok.ancak timothy beni terk etmek yerine yanına aldı.o küçük bir çocuktan fazlası."
"tabi.bu arada...burada cadılar hoş karşılanmaz.eğer bir şifacı filan değilsen."
Sesindeki imayı anlamıştım.bu bir uyarıdan çok tehdit yerine geçerdi.belki de bunu bana karşı kullanırdı.irkilmemeye çalışarak hafifçe eğildim ve timothy'nin odasına girdim.timothy camın önünde dikiliyordu.soğuk bir tonla "sürekli burada kalman gerekmiyor.odana git."dedi.sessizce "odam mı?"diye sordum.
Timothy mekanik bir hareketle bana döndü ve başıyla onayladı.
"bir odam olduğunu bilmiyordum."
Timothy iç çekti ve sean'a seslendi.sean bizi biraz bekletmişti,ancak sonunda oday girdiğinde "beni mi .ağırdınız,efendim?"dedi.timothy eline birkaç kitap alırken "marlene'ye oda ayarlanmamış.onu sürekli peşimde istemiyorum."dedi ve bana döndü. "seslendiğimde gelmen yeterli."
Timothy'nin bu soğuk tavrına bir anlam verememiştim.onu üzmüş müydüm?bunun neden umrumda olabileceğini düşünüp düşünceyi başımdan savdım.duygusal bağ kurmak aptal işiydi.eninde sonunda buradan gidecektim.o zaman timothy ve acımasız gelecek planları umurumda olmayacaktı.
Sean'nın peşine takılıp,timothy'nin yanındaki odaya ilerledim.odada çarşafı yeni serilmiş beyaz bir yatak,camın önünde duran küçük bir çalışma masası ve orta boyutta bir gardırop vardı.küçük odanın mavi-mor renkle süslenmiş camına doğru ilerledim.sean odadan çıkarken kapıyı kapattı ve beni yalnız bıraktı.
[
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELİRSİZ
Fantasy"timothy ifadesizce karşı çıkıp “ben aptal mıyım,sence?”diye sordu.bir kavga çıkarmış olacaktım.sean hızla “elbette ki hayır,efendim.siz zeki bir çocuksunuz.” Diyerek kendini kurtardı.timothy “öyleyse öyle olduğumu hatırlayarak konuş.”diye homurdand...