Davetliler yavaş yavaş gelmeye başlıyor ve nihayet saat sekizi on geçe herkes tam kadro masadaki yerini alıyor. Tam yemeğe başlayacağımız sırada en yakın arkadaşım Mete'nin sesi yükseliyor. " Sevgili dostlarım size gecenin sürprizini sunuyorum, sevgilimi" diyor eli giriş kapısını gösterirken. Bir anda tüm kafalar kapıya çevriliyor. Kapıdan giren kadının göz alıcılığı ile kiminin gözleri, kiminin ağzı açık kalıyor. Bense oturduğum yerde üzerime bir bina yılıkmış hissi ile gelen kadında kilitleniyorum. Sonra hızla başımı çevirip, bakışlarımı aşağıya indiriyorum. Gözlerimdeki parlayan damlaları kimsenin görmesini istemezcesine. Günlerdir göremediğim ve aşık olduğum kadın en yakın dostumun kollarında, sevgilisi olarak masamıza oturuyor. Tüm kıskanç bakışları üzerine toplayan bu genç ve güzel kadın, bir anda ortamda konuşulacak bir konu bırakmayacak ve gece boyu kendinden bahsettirecek kadar sanatsal duruyor. Masadaki tüm kadın ve erkekler bunun farkında olarak, kimi bakışlarını kaçırarak, kimi boğazını temizleyerek bu eşsiz güzellik ile tanışıyor.
"Aman Tanrım" diyorum içimden. "Hiç bu kadar güzel olabileceğini tahmin etmemiştim. Ne zaman tanışmıştı Mete ile ve nasıl sevgili olmuşlardı?" Sesi bir melodi gibi kulağıma çalınan en yakın arkadaşımın sevgilisi, aşık olduğum kadının adının Gül olduğunu öğreniyorum. Elimi tuttuğunda gül gibi kokan bedeninin kokusunun ellerime yayıldığını, adeta avuçlarımın yandığını hissediyorum. Buğulu , iri, mavi gözlerine bakamayacak kadar cesaretsiz, kafam önümde saatlerin geçmesini bekliyorum. Benim için eziyete dönen yemek bir türlü bitmiyor. Konuşmaların hiçbirine katılmadığım gibi sürekli masadan kalkıyor, lavaboya gidiyor dönerken de köşeye sıkıştırdığım garsonlardan bir kadeh viski istiyorum. Başıma diktiğim viskinin vücudumdaki yanıkları henüz geçmeden masaya dönüyorum. Bir süre sonra yanımda oturan yakın arkadaşım Leman durumumu fark ediyor. " Neyin var" diyor. Sadece, "hiç" diyebiliyorum. Yıllardır kibarlığını korumayı başaran bu narin kadın sorusunda ısrar etmeyerek beni anlayışı ile mutlu ediyor.
Gece ilerlerken üzerimde bakışlarını hissettiğim Mete " Neyin var" diyor bu kez. Ona da sadece, "hiç" diyebiliyorum. Gül'ün bakışları üzerimde Mete'ye bir şeyler fısıldıyor. Ne dediğini merak ederken birden Mete; " oooooo Güven bey, yine iyisin" diyor bana. Anlamaz gözlerle bakışlarım Mete'de asılı kalıyor. " Gül ne dedi biliyor musun, seni çok yakışıklı bulmuş" derken sesindeki kıskançlığı hissedebiliyorum. Bu iltifat karşısında ne yapacağımı şaşırıyorum. Aslında birçok kadından veya erkekten bu cümleye alışkın olsam da kalbimin atışını engelleyemiyor ve kekeleyerek teşekkür ediyorum. Mete, üzerime gelmekte ısrarlı "bak bak bizim çapkın da utanırmış" diyerek beni daha çok utandırıyor. Masadaki tüm arkadaşlarımın hep birlikte bir kahkaha atması ile ben de biraz olsun gevşediğimi hissediyorum.
Yemeğin bitmesini beklerken ara ara Gül'ün nefes kesen bakışlarını bedenimde hissetsem de oralı olmamaya çalışıyorum. Mete sevgilisini yeni tanımamız şerefine yemek sonrası evine içki içmeye davet ediyor bizleri. Niyetim gitmek olmasa da arkadaşlarımın ısrarına daha fazla direnemiyorum.
Eve gittiğimizde biraz olsun arkadaşlarımla sohbet edebiliyorum. Bir ara Gül'ün ortamı terk ettiğinin farkına vararak sağa sola bakınıyorum. Lavaboya giderken Gül'ün salona dönmek üzere merdivenlerden indiğini görüyorum. Başı ile bir selam verip Mete'nin kolları arasına sığınırcasına sokulduğunu görmek içime tarifi mümkün olmayan bir acı veriyor. Lavaboya gidip biraz yalniz kalmak istiyorum. Lavabodan çıkmak üzere kapıyı açtığımda ise Gül ile burun buruna geliyoruz.
" Nereden tanıyorum sizi" diyor. Bir anda dilimin kilitlendiğini hissediyor ve derin bir nefes alıyorum. " Zor bir soru oldu sanırım" diyor gülerek. Gülümseyerek "bilmem" dedikten sonra hızla yanından uzaklaşıyorum. Yaptığım davranışın her ne kadar çocukça olduğunu bilsem de Mete'nin sevgilisine yan gözle bakmayacak kadar gurulu davranmam gerektiğini düşünüyorum. Bunu düşünürken de kendimi kandırdığımı. Karşı konulmaz bir ateş gibi her yerimi yakıp kavuran bu kadın, bedenimi ve ruhumu esir almış durumda.
Sabah yeni bir güne merhaba derken ilk işim Gül'ün penceresine bakmak oluyor. Eve gelmediğini görmek, günlerce erkeklere teslim olmasını izlemekten daha acı verici geliyor. Mete'nin kollarında onu hayal etmek.
Tatil programını yeni bitirmeme rağmen bu iksirli durumdan uzaklaşmak için yeni bir tatil programı daha hazırlamaya başlıyorum. Annemlerin yanına Marmaris'e gitmenin iyi bir fikir olacağını düşünerek hemen biletimi alıyorum. Sonbaharın tatlı yağmurlarının bir nebze olsun iyi gelebileceğini düşünüyorum.
Bir gün sonra Marmaris'teki yazlığımızdayım. Uzun zamandır görmediğim çocukluk arkadaşlarımı görmek beni keyiflendirse de, kırklı yaşlarımın hala bedenimdeki deformasyonunu göremesem de ruhen kendimi yaşlı hissediyorum. Yirmibeş yaşında diri bir kadının tercihi olamayacağımı düşünmek beni ürkütse de Mete ile hemen hemen aynı yaşlarda olmamız içimi rahatlatıyor. Mete ile küçüklükten beri yaptığımız arkadaşlığın, dostluğun, dert ortaklığının izleri bu sahil kenarında zihnimden birer birer geçmeye başlıyor. İçimden "bunu Mete'ye yapamam" diyorum. Mete'nin, yanındaki kadına benim kadar aşık olmadığını aslında yemek sırasında fark etmiş olsam da ve kadınları benden daha çabuk aldatabildiğini bilsem de, Gül'den hep uzak durmam gerektiğini beynime yerleştirmeye çalışıyorum.
Deniz, her zamanki gibi beni kendime getiriyor. Batan ve doğan güneşi izlemek, saatlerce kumsalda yürümek, yağmur altında dans etmek iyi geliyor. Annemin uzun zamandır yiyemediğim yemekleri iyiden iyiye iştahımı açıyor. Birkaç gün sonra gelen telefon ise hem beni tedirgin ediyor hem de kalbimin yerinden çıkmasına sebep oluyor.