Yine en neşeli en pıtırcık halimle..
+Günaydın en karizma en yakışıklı babacım
-Günaydın prenses
Bugün bir ayrı solgundu. Sebebini dün annemi kaybedişimizin yıl dönümü olmasına bağladım. Yine zihnim puslanıp beni o araba kazası yaptığım anıya götürüyor. Tam iki yıl önce dün kuzenimin düğününden çok geç bir saatte dönerken kaza yapmıştık. Arabayı ben sürüyodum. Ve sürmeye hemen başlamadan önce anneme madem sevmiyorsun takma emniyet kemerini demiştim. Tamda bu sebebten kaybettik annemi. Nefret ettim kendimden o günlerde. Arabayı sattık. Evdeki küçük kuzenimin oynadığı oyuncak arabaları bile çöpe attım. Ehliyetimi ise cayır cayır yaktım. Tam da kendimi kaybediyorken babam ellerimden sıkıca öyle bir tutup göğsüne bastırdıki o baba kokusu beni kendime getiren şey oldu. Ve yine benim yüzümden babam işinden istifa etti bu yüzden de borç gırtlağımıza dayanmış durumdaydı.
+Ben bir markete gidip geliyorum benim güzel kızım
-Baba ne gerek var şimdi ekmek içinse ben fırından dünden kalmış ekmeklerden aldım.
+ Kızım söz dinle. Ve çay koy. Kibriti dikkatli yak tamam mı?
-Daha geçenlerde içtik ki yani şimdi..
+Sadece dediklerim yap olurmu. Bugünkü kahvaltı diğerlerinden farklı.
Daha ağzımı açamadan yanağıma öpücük kondurup bir hışımla dışarı çıkıyor. Bu adam cidden hep çocuk kalacak diyorum içimden. Çayı hazırladıktan çok geçmeden babamda geliyor.
+Mihriman hadi yardım şu poşetlere.
-Baba nerden geldi bunlar. Bizim bunları alacak...
İşaret parmağını dudağıma bastırıp..
+Bugün soru sormak yok. Sadece kahvaltımızı yapıcaz. Bu çok özel bir kahvaltı.
-Niye?
Sorumu cevaplamayıp sosileri salamları tadını unuttuğum nutellayı bile masaya diziyor. En sessiz kahvaltımızı yaparken bu üzümün bağını içten içe merak ediyorum. Bu sorgulamayı biraz ertelemeyi deneyip hasretimin tadını bir güzel çıkarıyorum. Etrafı toparlarken bile konuşmamız içime sıkıntı doğururken yüzündeki ifadenin yapmacık olduğuna karar veriyorum. Ters giden garip olan bir şeyler vardı biliyodum.
+Mihrimanım, canım kızım bana hiç kızma olurmu sen benim herşeyimsin ama hayat bazen herşeyini bile elinden alır. Sen sadece beni sevgimi unutma ve o güzel kalbine asla nefret koyma hep gül hep güldür. Bunları asla unutma olurmu beni bu söyledileri asla unutma
Gözlerimden yaş çenemi tutan eline kayıyordu. Yine beni ait olduğum yere göğsüne bastırırken bu sefer kokusundaki farklılığı farkederken kanım donuyordu. Ölüm kokuyordu babam. O gün annemin üzerinde olduğu gibi.
Tam kapı tokmağını çevirecekken..
-Baba dur gitme. Bırakma beni . Ben sensiz bir hiçim gücüm sensin benim ben sensiz nolurum baba gitme kal baba sen benim canımsın canımı diri diri alma benim
+Bir gün anlıycaksın. O gün bu kolyeye bak ve iyi düşün olurmu?
Ellerime koyduğu annemin boynundan hiç çıkmayan kalpli kolyelerdendi mavinin en güzel tonu vardı bu kolyede annemin gözlerindeki gibi kolyenin içini açıp kalbinin bir tarafında annemle babamın fotoğrafını diğer yanında kendi fotoğrafı görüyorum. Yalnız bırakmışlardı beni. Yalnızlığın neyini anlayacaktım ben. Kalbim öyle bir sıkışıyorduki kendimi o kabus gördüğüm terlediğim gecelerden birinde sandım. Geniş aralıklı nefeslerimi kapı tıklaması bozuyordu. Eski tahtadan bir evdi nasıl olsa zili yoktu. Kapının ardındakilerin polis olduğunu görünce dilim tutulmuştu adeta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafyalım
RandomBabam...Herşeyim..Bana ardında borç ve belalı, mafyalı, kaslı vicdansız, yaman genç adamı bıraktı.Genç adam için Mihriman bir oyuncakken oyunun tam da kendisi olduğunu keskin zekası bile farkedemedi.Ve Mihriman Yamanı komşu bahçesindeki meyve gibi i...