Tanışma

44 5 1
                                    

Medyadaki Defne Yağmur ve kıyafeti bara giderken giydiği...

Gözlerime çarpan acıyla gözlerimi birbirine bastırdım. Çünkü gözlerime çarpan şeyin güneş ışıklarından başka birşey olmadığını biliyordum. Yine dün akşam storları indirmeyi unutmuştum. İçimden tekrar tekrar lanetler okuyarak diğer tarafa döndüm. Çok geçmeden uykuya dalıyordum ki, kapım sert bir şekilde açıldı. Ve içeri yoğun parfüm koktuğundan Azra'nın geldiğini anlamak hiç zor olmadı. Bir kaç saniye sonra küçük çaplı bir çığlık koptu. Daha ne olduğunu anlamadan kendimi yerde buldum. Kafamı kaldırıp baktığımda yatağımda Azra'nın kahkaha attığını gördüm. Sinirlenirdim ama şuan çok ağır uyku beslediği için kafamı yere koyup uyumaya çalıştım. Kulağımda duyduğum basla hemen ani hareketle ayağa kalktım. Baktığımda Azra kulağıma dayadığı telefonu göstererek "Her zaman işe yarıyor." demesiyle benim üstüne atlayıp o yaptığı saçlarını bozmam bir oldu. Bende " O zaman gelenekleri bozmuyoruz." dememle onu odadan kovdum. Bugün yine okul vardı. Ve dünki içme yarışında 1. olduğum için çok başım ağrıyordu. Çünkü en çok içen her zaman ben oluyordum. Pazartesi günlerinden her zaman nefret ederdim. Çok sıkıcı bir gün ve ardarda 5 gün okul var. Bunları hatırlayınca tekrar oflayarak dolabımdan aldığım okul formasını üzerime geçirdim. Banyoya girip ihtiyaçlarımı giderdikten sonra aşağı indim. Mutfağa girdiğimde Azra'nın patates kızarttığını gördüm. Bende bunu fırsat bilip sessizce arkamı dönüp mutfaktan çıkacakken " Kaçabileceğini mi sandın Defne'ciğim?" dedi. Yüzüme sahte bir tebessüm koyarak ona doğru döndüm ve " Yok canım ne kaçması ben sadece Buse uyandı mı diye bakacaktım. Aa bak oda burdaymış. Günaydın canım!! " deyip Buse'ye döndüm. Daha yeni uyanmıştı. Saçı başı dağınık bi şekilde esneyerek "gonoydon dofno" böyle konuşması komiğime gitmişti. Azra'nın da komiğine gittiği belliydi. Çünkü oda benle gülmeye başlamıştı.
1 saatin ardından kahvaltılarımızı yapmış ve okula gelmiştik. Normal bir devlet lisesinde okuyordum. Ve geceleri barda çalışıyordum. Aslında çalışmama gerek yoktu. Zaten ailem zengindi. Ama ben onların paralarını istemiyordum kendi ayaklarım üstünde durmak istiyordum. Tabi siz şimdi bu kız salak mı felan diye soruyorsunuzdur. Onuda söyleyim. Ailemin parasını istemiyorum çünkü onları ailem olarak görmüyorum. Zaten sadece babam hayatta. Annem babamı başka bi adamla aldatmış. Ve babamda bunu kaldıramayınca annemi öldürmüş. Babam niye mi dışarda çünkü parası var. Dünyanın adaletsizliklerinden biri de para sahibi olmak. Dünyada paran varsa herşeyi satın alabilirsiniz. Babamda öyle yaptı ve davayı kazandı. Aslında babamı suçlamıyorum. Her şey annemin suçuymuş. Annemi her zaman kötü olarak anlattı babam. Ama dadım bana annemin bir meleğe benzediğini, hiç bir suçu olmadığını söylerdi. Ben düşüncelerimle boğuşurken zilin çaldığını fark etmemişim. Pencereden baktığımda herkezin dışarda olduğunu gördüm. Ben okulun en inek öğrencisi olduğum için Azra ve Buse'de okulda benle birlikte görünmezlerdi. Umrumda mıydı tabikide hayır. Zaten her zaman yalnızlığı tercih etmişimdir. Yalnızken daha iyi hissediyorum. Azra ve Buse ile lise 1'de tanışmıştım. Aslında ben lise 1'de koleje gidiyordum. Neden mi bu okula geldim. Çünkü babam yeni biriyle evlendi. Ve o kadında beni hırsızlıkla suçladı kendi mücevherlerinden birini alıp çantama koydu. Ve babamın yanında bana çantamı açmamı söyledi. Bende açtım ve aynı anda babam beni evden kovdu. Öyle olunca mecburen ayakta kalmaya çalışıyorsunuz. O zamanlar da Azra ve Buse çıktı karşıma arkadaş olduk bende onların okullarına başladım. İki hafta sonrada babam karşıma çıktı ve özür dilemeye başladı pişmanmış yanlış anlamış ve eve dönemi istedi. Bende hayatımdan memnum olduğumu ve karısıyla ilgilenmesini söyledim. Artık kendi ayaklarım üzerinde durabileceğimi ve arkadaşlarım olduğunu söyledim. Şaşırmıştı çünkü benim daha önce hiç arkadaşım olmamıştı olduysa bile hepsi param olduğu içindi. Babam beni evden kovuncada hepsi bana sırtını dönmüştü. O zaman anladım gerçek arkadaşlığın ne olduğunu şimdide gerçek dostluğun ne olduğunu biliyordum. Azra ve Buse'yle birlikte görünmeyi ben istemiyordum çünkü onların bir popilerlikleri vardı. Popüler olmaları aslında umurlarında değildi. Sadece sevdikleri çocuklar onlarla popüler oldukları için ilgileniyorlardı. Kızlarda onları kaybetmemek için mecbur kabul etmişlerdi. Sırama oturmaya ilerlerken ne olduğunu anlamadan kendimi yerde buldum. Kafamı kaldırıp baktığımda Can'ın kahkaha attığını gordum. Can kimmi Can okulun en yakışıklı çocuğu. Beni etkiliyormu? Tabiki evet. Çok tatlı biriydi ve inanılmaz derecede çekiciydi. Ama o beni sadece ezik olarak dalga konusu yapmaktan başka birşey yapmıyordu. Ezikmiydim evet okulda dinlendirici gözlük takardım ve saçımı bağlardım. Okul formamda uzundu. Anlayacağınız tam bir eziktim. Bu sene son sene hepinizden kurtuluyorum diye içimden geçirerek ayağa kalktım. Ve sırama oturdum.
Sıkıcı bir pazartesi gününden sonra eve gidip üzerime siyah dar bir t-shirt üstüne kot gömlek ve altına kot şort giyerek makyaj masama oturdum. Sade bir makyaj yapıp saçının uçlarını hafif dalgalıyarak işimi bitirdim. Aşağı indiğinde kızlarında hazır olduğunu gördüm. Bi taksiye binip çalıştığım bara gittim. Kızlar benimle gelmediler çünkü onlar sevgilileriyle buluşmaya gittiler. Bara geldiğimde direk bar taburelerinden birine oturdum. Ve Gökhan'ı beklemeye başladım. Bar deyince bi sürtük olduğumu felan düşünmüşsünüzdür. Ama yanlış düşündünüz. Benim buradaki görevim Gökhan'la ilgilenmek. Gökhan dilsizdir. Duyuyor ama konuşamıyor. Bende ona bakıcılık gibi 2 saatliğine bakıyorum. Barda bakıyorum çünkü bar onların. Ve en güvenli yerde onun için burası. Gökhan benle aynı yaşta 18 yaşında. Ama hala çocuk gibi çok eğlenceli onun bu eksik yanını yani dilsiz olması onu mutlu etmekten alı koyamıyor. Her zamaz ben bu durumda olsam bu kadar güçlü olabilir miyim diye soruyorum kendime. Ama bir cevap bulamıyorum. Yaklaşık 3 senedir Gökhan 'ın bakıcılığını yapıyorum. Sıkılıyor muyum hayır. Tam tersi neşemi yerine getiren herzaman Gökhan oluyor. Artık bir bakıcı gibi değilde bir arkadaş gibiyiz. Gökhan'ın bana doğru geldiğini girdiğinde ayağa kalktım selamlastiktan sonra bir yere oturduk. İki saatin nasıl geçtiğini anlamadan bitmişti. Ve ben evin yolunu tutmuştum. Arabam yoktu aslında vardı ama o babamın aldığı araba olduğu için istememiştim. Saat tam gece yarısıydı. Telefonumun titremesiyle telefonumu çıkardım ve Azra'nın mesaj attığını gördüm. Eve geldik diye haber vermişti. Geri telefonu cebine atıp yurumeye devam ettiğimde yağmur yağmaya başlamıştı. Normalde yağmuru severdim ama şuan üşüyordum. Onun için adımlarımı biraz hızlandırdım. Eve geldiğimde sırılsıklam olmuştum. Yarın hastalanacağım kesindi. Islak kıyafetlerimi çıkarıp geceliğimi giydim. Kendimi direk yatağa atıp uykuya kollarımı açtım. Ve derin bir uykuya daldım.

Merhaba arkadaşlar. Ben daha yeni kitap yazmaya başladım ve ilk kitabım umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı ve votelerinizi bekliyorum...

Beklenmeyen SürprizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin