1. BÖLÜM: "Benimle çıksana."

86 6 1
                                    

TANITIM:

Sahil AKÇA/17/İstanbul/Bekar (Deniz'le evlenmeyi bekliyor.)
Hello! Hey, pardon Türkiye'deyiz. Ne hellosu? Her neyse, merhaba. 17 yaşındayım ve bildiğiniz üzere adım Sahil. "Sahil?" diye bir tepkide bulunduğunuzu duyar gibiyim, ne yapalım? Annemin marifeti. Gel gelelim kişiliğime; deli dolu, aptal ve saf bir kız düşünün, heh! İşte ben O'yum. He bir de, Deniz ayısına acayip platoniğim; anladınız siz.

Verda SAMYELİ/17/İstanbul/Bekar (Semih'le evleneceği günü düşleyerek uyuyor.)
Ya ben bu Sahil'e uyup da, "hello" gibi bir giriş yapmıyorum çünkü moralim bozuk. Neden mi? Dün gece bir rüya gördüm ve Semih boku evlendiğimiz gün beni nikah masasında bırakıp gidiyordu! Her neyse, bu çok önemli bir şey değil. Kendimi tanıtayım; adım Verda, gelecekteki bebeğim adı da Arda. (Kafiye yaptı kertenkele, vur götünü yerden yere.) Sıradan bir gencim işte, orasını da siz düşünün.

Deniz PARLAR/17/İstanbul
Meslek: Kızların kalbindeki şok etkisi.
En sevdiği mekan: Kızların aklı.
Aşırı cool ve yakışıklı bir adam düşünün, işte o benim. He, bu arada telefonum her zaman açık kızlar: 7/24 arayabilirsiniz *piç smile*.

Semih UYGUR/17/İstanbul
Meslek: Kızların kalbinde bir aşk tufanı.
En sevdiği mekan: Kızların kalbi.
Kendi popüleritesinde boğulan, genç ve kaslı bir adam varsayın, işte ben O'yum. Deniz'in en yakın kankası hatta işlettiği barda sahne alan güzel sesli bir oğlanım.

Verda'nın anlatımından.*
Saatlerdir önümüzde duran 12'li Lipton İce Tea kutusunu bitirmeye çalışıyorduk Sahil'le. Gerçi, Efkan 3 şişe birden fondiplediği için pek sorun içinde değildik.

Sahil kafasını gömdüğü kantin masasının üzerinden kaldırarak, "Hâlâ bitmedi mi bunlar?" diye sordu.
Efkan,"Lan sensiz boğazımızdan geçmiyor. Kalk kız uyuma da içek şunları," diyerek Sahil'in kafasına patlattığında, haykırırcasına güldüm.

Efkan'a, "Sanki senden kaldı da.." dediğim sırada kantine giren iki şahıstan birini görmemle kalbim teklemişti, doğru bildiniz: gelen Deniz ve Semih'ti. Cool tavırlarından taviz vermeyerek içeri giriş yaptıklarında, dokuzuncu sınıfların oturduğu masadaki çocuklar; Semih ve Deniz'i görmesiyle, dağılıp başka masalara geçmişlerdi.

"Aha sizinkiler geldi," diyerek karşı masayı parmağıyla işaret eden Efkan'ın parmağını, Sahil'le hızla indirdiğimizde aval aval bize bakmıştı Efkan.

"Ne yapıyorsun Efkan! Ya görselerdi onları işaret ettiğini?" diye sordum sessiz bir ses tonuyla.

Sahil, "Maldır, ne yapsa yeridir," diyerek Efkan'a göz devirdiğinde, dakikalardır takılı kaldığım bakışlarımı onların olduğu masadan çektim.

Efkan hala önündeki lipton İce Tea'leri bitirmeye çalışırken, sahil ve ben onları olduğu masaya kaçamak bakışlar atıyorduk.

Deniz ve Semih oturdukları sandalyeye iyice yayılmış, ellerindeki ekmekleri hunharca yiyorlardı. Dışarıda ne kadar cool Rus erkekleri gibi olsalar da, yemek yerken tam olarak hayvan bir Türk erkeği oluyorlardı.

Okulun sahibinin oğlu Teoman ve peşindeki it sürüsü kantine dolduğunda direk hiçbir yeri gözetmeksizin Semih ve Deniz'in olduğu masaya yönelmişlerdi. Yıllardan beridir Teoman ve arkadaşlarıyla Deniz ve Semih'in arasındaki husumet bir türlü sona ermemişti. Buna nazaran Teoman beni seviyordu ve zorla elde edebileceğini sanarak sürekli tehdit ediyordu, oysa ki benim gözüm Semih'den başkasını görmüyordu.

"Kalkın." Sesin geldiği noktaya Efkan, Sahil ve ben aynı anda kafamızı çevirdiğimizde pek de şaşasılık bir durum yaşamamıştık; yine bir Teo, Sem ve Den tayfası kavgası söz konusuydu.

SalakşörlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin